metrika yandex
  • $34.42
  • 36.69
  • GA21225

Söz mü Eylem mi.. Nereye?

CAVİT OKUR
20.10.2024

Etkili ve yetkili kişlerce son yıllarda problemleri kabul edip çözmemek sanki normalmiş gibi sunulmaya başladı.

Benim bir tanıdığım vardı. Ne istesek kolay ederiz derdi. Ondan bir farkları yok. Yaparız, yapıyoruz, yaptık, ettik!.

Filistinden başlıyalım: Hergün çıkıp hoşumuza giden nutuklar atılıyor. Bu nutukları atanın açıkçası ben samimi olduklarına inanıyorum. Ama hiçbir çözüme gidici yol yok.

Söz, konuşma, nutuk hiçbir çözümü getirmiyor. Karşımızda kanla beslenen Siyonist Yahudiler var.

En azından Türkiye'deki İsrail'e yardım eden ABD üsleri kapanmadan. Azerbeycan’dan giden gaz kesilmeden, fiili hiçbir hareket yapılmadan hergün bağırarak konuşmanın bir anlamı olduğuna kimsenin inandığını sanmıyorum.  

Ayrıca Türkiye’deki yerleşik İsrail'e yardım eden birçok yahudinin de olduğu biliniyor, onlar hakkında da hep sessizlik. Kendi elindeki fırsatları hala kullanılan, İsrail-Filistin savaşı süresince İsrail aleyhine fiili hiçbir girişimi bulunmayan Türkiye'deki yönetimin diğer kınayan ülkelerden bir farkı yoktur. Doğrudur ençok yardım Türkiye tarafından yapılıyor, asıl yerine ulaşmasa bile.

Birçok ortamlarda Filistin direnişinin haklılığı ve İsrail'in caniliği dile getiriliyor. Bunlar da güzel ve olması gereken. Ancak cani İsrail hiç bunlara aldırış etmeden katliamlarına devam ediyor.

Kendmizi aldatmayalım. İncirlik, Kisecik, Kürecik, Pirinçlik, Bafa VLF İstasyonu ve diğerleri. Hangisi kapatıldı?

Bunlar kapatılmadan sözlerin hiçbir kıymeti yoktur. Kudüs gönüllüleri gibi topluluklar her daim bunları hatırlatmalarına rağmen sanki hiç yokmuş gibi duymazdan geliniyor ve bunları dile getirenlerde çeşitli suçlamalarla töhmet altında bulunduruluyor. Artık sanki halktan kopuk bir yönetimle iç içeyiz. Geçmişi hatırlayıp bu günleri sorgulamak hepimizin en önemli görevidir.

Eğer dost isek hatalarımızı hatırlatmak zorundayız.

İnsanın ahlaken kokuşmuşluğu, bozulması sürekli dile getiriliyor. Çözüm için hiçbir adım atılmıyor. Sokaktaki insanlar gibi kınıyorlar. Kadın öldürülmüş, çocuk öldürülmüş dert değil. Artık, nasıl olsa faili bulup en yüksek şekilde cezalandırılaktır.

Zina devam etsin, evlilk dışı yaşam devam etsin, tecavüz devam etsin vb.

Çözüm; öldürülünce veya şikayet olunca bakarız. Daha öncede yazdım kadın ölümlerini çoğu aldatmaya dayalı. TV ve medya böyle yaşamlar için teşvikçi. Onlara yasak ve çözüm yok. Onlar nasıl olsa çocukların gerçek babalarını buluyorlar. Alan razı satan razı. Bizde razı mıyız. Ortam gayr-i meşru ilişkiler için müsait. Hiçbir ceza ve yaptırım yok. Eğitim hiç yok..

6284 aileyi parçalama ve yok etme konunu. Analar babalar hiç araştırılmadan evden uzaklaştırılıyor. En çok müdafa eden Özlem Zengin öyle mi. Atın bunu diye bağırıyorlar ama o AK Parti Başkan Yardımcısı oluyor. LGBT'yi savunuyor, onlarla ilgili film reklamı yapıyor. Veryansın ediyor millet, ama yukarıda çıt yok.. Özgürlük var.

Erkeği evden kov, “kadının beyanı esastır’la” kaba tabiri ile  her naneyi yesin. Ondan sonra kadın hakları.

Baba çocuğunu, evlat babasını evden uzaklaştırsın, baskıyı engelliyoruz.

Halkın arasına hiç inmeyip kendini avutan yerel ve genel yönetimlerle, bu milletin böyle giderse ahından kurtulamazsınız. Sizler de iyi bilirsiniz ki toplumları çökerten ahlaksızlıktır. Aileler çökerse toplumun çökmesideyakınıdır. Ekonomiyi düzeltseniz bile.

Kemalizm yeniden ihya ediliyor. Şapkanın kabulü gününde ellerinde şapka ile vali ve millet vekili sokalarda yürüyor ses yok.

“Başörtüsü'nü biz çözdük, İmam Hatipler'in önündeki engelleri biz kaldırdık. Baş örtülüleri ve sakallıları vali, kaymakam, genel müdür biz yaptık.”

Peki, Türkiyede ne değişt. Zulüm üzerine kurulmuş bu sistemin hangi taşını adalet üzerine gediğine koyduk. Zulmün hangi taşını yerinden oynattık.

Hatta içinizde öyleleri varki hala 28 şubatçılardan da zalim, fetöcülerden daha ayrımcı.

Sistem değişmeden bu yaptıklarınız güzeldir, nncak geçicidir ve yarın biriside gelir sizin yaptıklarınızın tersini yapar.

Sivil Anayasa için ortaya çıkıldı. İhtlal Anayasasından kurtulalım deniliyor.  Eyvallah. Anayasanın üçüncü maddesini 1980 ihtilalini yapanlar koymadı mı. Hemen başta bu iş bitti. Bizim ilk dört madde ile bir sorunuzmuzyok. Ne ile var.

Bürokrasiden herkes şikayetçi. Seslar ayyuka çıkmış yine kimsede ses yok.

Burada mevlanın mesnevisinden bir hikaye anlatmak istiyorum;

Birisinin eskimeye yüz tutmuş bir evi vardı. Durmadan içinde oturduğu eve gizlice şöyle diyordu: “Ey ev, sakın yıkılma, eğer bir gün yıkılacak olursan bana önceden haber ver.

Bir gece ev, birden bire yıkıldı. Adam ne dedi, bilir misiniz ? Dedi ki: “Ey ev, bunca zamandır, sana söylediğim sözlere, ettiğim vasiyetlere ne oldu ? Sözlerim hiç mi sana tesir etmedi?

Yıkılmadan önce bana haber ver, haber ver de çoluğumla, çocuğumla kaçmak için bir çare bulayım, demedim mi ben sana? Ey ev, küçük bir habercik bile vermedin. Bu vefasızlık değil midir? İkimiz senelerce beraber yaşamadık mı? Bunca yıllık dostluk, bunca yıllık sohbetlere ne oldu? İnsafsızca başıma çöktün, yıkıldın da beni çoluk çocuğumla perişan bir halde, ağlar inler vaziyette bıraktın. Ev dile geldi de dedi ki: “ Gece gündüz kaç kere, ama kaç kere sana haber verdim. O tarafta, bu tarafta çeşitli çöküntüler, yıkıntılar oldu. Gücüm kuvvetim kalmadı. Aklını başına al, vakit geldi çökeceğim! Diye ağız açtım, durumumu sana açıkça haber verdim. Sen ise çatlayan, ağız gibi açılan yerime öfke ile balçık sıvamaktaydın. Duvarlarım baştan başa deliklerle doldu. Sen her defasında o delikleri balçık ile sıvayıp tıkadın. Nerede ağız açtımsa, sen hemen ağzımı kapadın, bırakmadın ki söyleyeyim!.”

Hergün cemiyetin, toplumun bir yerinden feryatlar geliyor. Ama kimse duymuyor. Sizleri sevmemiz ve desteklememiz hatalarınıza ortak oluyoruz anlamı değildir.

Burada yazdıklarım bilakis herkesin bildiği şeyler. Ama ben bir daha gücüm nisbetinde hatırltayım dedim. Dost acı söyler misalince..

Daha önce de yazdım, biz makamı , parayı , kapitali ve modernist yaşamı yeni tanıdık. Önceden bilmezdik.Ve sevdik, içinden çıkmak istemiyoruz. Ancak bu sebeple çırpındıkça çamura batıyoruz. Bir kişiden, ilahlardan beklenen kurtuluş bekleyenler gibi bekliyor ve en yüksek sesle alkışlıyoruz. Adaletsizliğe, yolsuzluğa, hırsıziığa, rüşvete, adam kayırmaya, elhasıl her türlü ahlaksızlığa artık ses çıkarmıyoruz, çıkaramıyoruz.

Ey etkili ve yetkili kişiler; bina yarıldı ve su almaya başladı. Eğer önlem almazsak hepimizin üzerine çökecek. O zaman eyvah demenin bir anlamı da kalmıyacak.

Bütün mesele,düşmanlar koşturuyor, Ahlaksızlar var gücü ile ahlaksızlıklıklarını hakim kılmak için gece gündüz çalışıyor. Peki biz ne yapıyoruz. Geçmişte ibadet aşkı ile sarıldığımız ve uğrunda savaş verdiğimiz her şeyi adetlerle birleştirtik. Onlarda bize yabancı oldu nerede ise.

Unutmayalım ki; puta tapan putunu korur. Tanrısına göre bir sistem kurar ve doğru olan, ahlaki olan, ilahi olan  her şeye savaş açar. Allah’ın hazırlayın dediği atları hiç hazırlamadık.

Öyle ise silkinelim, Yahudi çetelerinin yüzlerce çocuk kadın demeden katlettiği ortamda bu şekilde yaşamak bize yaraşır mı?

LBGT’liler cirit atarken onlarla fiili mücadele etmeden kınamak bizi kurtarır mı?

6284 sayılı kanunun gölgesi hala üzerimizde iken toplumun temeli aile onu koruyoruz demek bize yakışırmı? Bu mümkün mü?

Kemalizm denilerek hertürlü pisliğin ve ahlaksızlığın yüklendiği  bu sistem dini, milli, örfi değerler göre yapılanmadan,değiştirilmeden söylenen her şey boş!

Ve Yahudi; Hristiyan dostluğu ile de düzen yerine oturtulur.

Kendimiz için diyorum ki; Allah'a verdiğimiz sözü tutalım.

Artık o haldeyiz ki bu ateş çembberleri arasında sözün hükmü de, tesiri de kalmadı. En etkili kişiden en aşağıya kadar bunların bilinmediğini söylemek çok saflık olur.

Hepimiz çobanız ve güttüğümüzden sorumluyuz.

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş