metrika yandex
  • $32.5
  • 34.84
  • GA18240

Haberler / Yorum - Analiz

HARAMLARIN ÇEKİCİLİĞİ Mİ? İNSANLARIN YOZLAŞMASI MI? / Cavit Okur

17.10.2020

Allah kitabında insanları en güzel (ahsen-i takvim) şekilde yarattığını ve bu yaratılışın bozulmaması için de insan yaratılışına uygun doğru yolu (sırat-ı müstakim) gösterdiğini ayrıntıları ile beyan etmiştir. İnsanların ancak o yolda gitmekle diğer canlılardan farklı bir yaşam süreceğini, yükseleceğini, haysiyet, şeref ve ahlakını koruyabileceğini bildirmiştir. Yoksa ikinci bir yol olarak batılın, şeytanın yolu olduğunu beyanla da o yolda gideceklerin insanlıktan çıkacağını hatta hayvan mertebesinde bile olamayacağını, aşağıların da aşağısında (esfele safilin) bulunacağını yine kitabında belirtmiştir. İnsanı da bu iki yoldan birisini, neticesine katlanmak şartı ile seçmede özgür bırakmıştır. Ancak yine de Allah fıtrata uygun davranışları onayladığını, onlardan razı olduğunu ve olacağını ayrıntılı bir şekilde açıklamıştır. Düşünerek hareket etmeyi, aklımızı kullanmayı, şeytanın, kötülüğü emreden duyguların arkasından gitmememizi hatırlatmış, şeytanın insanın en büyük düşmanı olduğu uyarısını yapmıştır.

Muhakkak o (şeytan), size, kötülüğü, fahşayı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder. (bakara:169)

Ey iman edenler, şarap, kumar, dikili taşlar ve fal okları, şeytanın ameli olan çirkin işlerdir. Öyleyse (bunlardan) sakının; umulur ki kurtuluşa erersiniz.

Zinaya yaklaşmayın! Çünkü o hayâsızlıktır, çok kötü bir yoldur. (isra:32)

Bu ayetlere benzer kuran-ı kerimde daha bir çok ayet mevcuttur.

ÖZELLİKLE BELİRTMELİYİM Kİ HER TÜRLÜ GAYR-İ MEŞRU (Yani Allahın yasakladığı) CİNSEL İLŞKİLER FITRATA AYKIRIDIR VE NETİCESİ TOPLUMU YOK ETMEYE, KOKUŞMAYA GÖTÜRÜR.

 İçkinin su gibi içildiği, ölçüsüz açık saçıklığın, zinanın, fuhşiyatın her tarafı kapladığı bu zamanda şeytana görev bile düşmemektedir.

Yatak odasında bile giyilemeyecek kıyafetle sokaklarda gezmek, kadının beyanı esastır veya cinsel özgürlük teraneleri ile her türlü gayr-meşru ilişkiyi, zinayı, fuhşiyatı, lutiliği yaygınlaştırmak, bütün medyalarda,sundukları yapımlarda, sosyal medyada her türlü nikahsız ilişkiyi özgürlük ve aşk diye sunmak toplumun ahlaki yapısını çökertmeye yönelik bilinçli bir şekilde ortaya konulan çalışmalardır.

 Hiçbir cinayet –kadın veya erkek- normal karşılanamaz. Ancak bugün medyada kadın cinayetleri teraneleri ortaya çıkaranların hiç birisi bunların sebeplerini konuşmamaktadır. Çoğunun gayr-i meşru ilişkiler neticesinde ortaya çıkan bu ölümlerin yasak ilişkiye hiç değinmeden sadece netice üzerinde çözüm aramaları da bir nevi gayr-i meşru ilişkilere teşviktir .İnancını, mili ve manevi değerlerlerini ahlakı ayaklar altına alan bu davranışları niçin hiç sorgulamazlar. Yoksa kurdukları Fuhşiyat düzeni üzerimize çökmesin de varsın insanlar öldürülsün biz insanları bununla eyleriz düşüncesi mi hakimdir.

Yasal fuhuş merkezlerini ihtiyaç gibi sunmak, nikahsız birliktelikleri aşk diye takdim etmek, karşılıklı rıza ile zinayı suç olmaktan çıkarmak  vb. ve bunların dokunulmazlıklarını kanunlarla koruma altına almak, ondan sonra da, boşanmaları, babasız çocukları problem olarak sunmak, kavga ve öldürmeleri en büyük suç olarak göstermek hiç inandırıcı olamaz. Hayvanlar gibi sorumsuz bir yaşam, hayvanlardaki neticeyi doğurur, hatta daha kötüsünü.

Elbette bunlarda devletin sorumluluğu büyüktür. Bunları engellemede devlet üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek zorundadır. Sigaraya getirilen yasaklar gibi fuhşiyata da yasak getirilmeli ve insanlar aynı zamanda ahlaken de eğitilmelidir. Belki sigara içene zarar veriyor, ama Fuhşiyat, zina vb toplumu sarsıyor. Gelecek nesilleri iğfal ediyor. Maalesef etkili ve yetkili kişilerden hiç ses çıkmıyor. Biyolojik baba teraneleriyle fuhşun propagandasını yapan her türlü yayın ve programlar ortadan kaldırılmalı, bunun yerine insan yaratılışına uygun milli ve manevi değerleri önceleyen eğitici proğramlar getirilmelidir ve bunun öncülüğünü de devlet yapmalıdır. Devletin görevi  sadece insanların canını korumak değildir. Aileyi korumak da, ahlakı korumak da, dini korumak da, eğitmek de, toplum ahlakını bozucu her türlü fuhşiyatı engellemek de devletin görevidir. Ahlakı bozuk, her türlü yalan ve yanlışa bulaşmış hiçbir kişi ve kurum insanların fayda ve mutluluğu için bir iş yapamaz.

Yoksa kadınlar için getirilen pozitif ayrımcılık adı altında ahlak, haysiyet, şeref diye bir şey kalmayacaktır. Kadın hakları diye ortaya çıkan hiçbir kuruluş şu ana kadar kadınların satılmasına, sermaye yapılmasına karşı çıkmamışlardır. Onların kadın haklarından anladıkları şey kadınları daha çok soymak, daha fazla çıplak hale getirmektir. Hedeflerinde de hep din olmuştur. Fakat son yıllarda kendilerini dindar kabul eden bazı kadın dernekleri de onlarla aynı noktada buluşmuşlardır. 6284 sayılı kanun neticesinde birçok kadın öldürülmüş, fuhşa sürüklenmiş, erkeler  evlerden uzaklaştırılmış, boşanmalar artmış, ama kimse kanuna dokundurmuyor. Feryad ediyor kadınlar öldürülüyor diye.

Allahın boş yere yaratmadığı ve başıboş da bırakmadığı bu insanları sadece kanunla, ekonomi ile terbiye edemezsiniz. Müslümanlar olarak Allahın bizlere tekrar tekrar hatırlattığı, huzur, mutluluk, saadet, haysiyet, şeref ve ahlak kurallarını Allahın bize bir lutfü algısı ile, kendimize onun verdiği bir değer inancı ile topluma sunmak aynı zamanda hepimizin vazifesidir. Unutmayalım ki Allahın uyulması ve uyulmaması gereken kuralları tekrar takrar hatırlatması bizim için bir lütuftur.

GÖNÜLLERE HİTAP EDECEK AHLAKİ BİR SÖYLEMİNİZ YOKSA SADECE KANUNLARLA CİNAYETLERİ, KAVGALARI, HAKSIZLIKLARI ÖNLEYEMEZSİNİZ.

ETKİLİ VE YETKİLİLER DUYSUN Kİ BİR AN ÖNCE BU BOZULMALARA ÇARE BULAMAZSAK İÇİNDE BOĞULACAĞIMIZ GÜNLER YAKINDIR.

FUHUŞLA KURULMUŞ HİÇ BİR MEDENİYET YOKTUR AMA FUHUŞLA, AHLAKSIZLIKLARLA ÇÖKMÜŞ MEDENİYETLER, DEVLETLER VARDIR.

İnsan olan, hele ki Müslüman olan herkesi başta cinsel ahlaksızlıklar olmak özere toplumu çökerten huzuru bozan her türlü eylem rahatsız etmeli, düşündürmeli. Susmak, önlemek için eylemlere başvurmamak kabullenmek demektir.

Zalimlerin yanında olmayın; sonra ateş sizi de yakar. Allah’tan başka dostlarınız olmadığına göre bir yerden yardım da göremezsiniz! (hud:113)

Hz. Peygamber (s.a.s.)'in şu buyruğu ortaya koymaktadır: "Bana hayat bahşeden Allah'a andolsun ki, siz ya iyiliği emreder kötülükten alıkoyarsınız ya da Allah kendi katından sizin üzerinize bir azap gönderir. O zaman dua edersiniz fakat duanız kabul edilmez" (Ebû Dâvûd, Melâhim, 16; Tirmizî, Fiten, 9; İbn Hanbel, V, 388).

Marufu emretmek iman ve itaata çağırmak; münkerden nehyetmek de küfür ve Allah'a başkaldırmaya karşı durmaktır. (Kadı beydavi)

İnanıyorsak bu hatırlatmalar bize yeter...

Yorum Ekle
Yorumlar (5)
Hamdi Döndüren | 12.11.2020 10:48
Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de Bakara Suresi'nin 85 ve 86. ayetlerinde şöyle buyurur: "...Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bu şekilde davranan birinin dünya hayatındaki cezası ancak rezil rüsvâ olmaktır; kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine itilirler. Allah sizin yapmakta olduğunuzdan habersiz değildir. İşte onlar, âhirete karşılık dünya hayatını satın alan kimselerdir. Bu yüzden ne azapları hafifletilecek ne de kendilerine yardım edilecektir." Kur'an'ın egemen olduğu Medine İslam Devleti, Hulefa-i Raşidin Dönemi ve Isırıcı Sultanlar da olsa İslam Şeraitini hukuk sistemi olarak belirlemiş devletlerde Devlet, Kur'an'ın ryhuna uygun bir hayat biçimini özendirmiş ve uygulamıştır. Bu dönemlerde dahi İslam'a aykırı fiiller olmuştur mutlak manada sıfırlanma sözkonusu değildir. Bunda insanın yaratılış özellikleri etkili olsa gerektir. İSlam Şeraitinin ortadan kalktığı dönemlerde insanların uydurdukları ideolojiler, düşünce sistemleri ve bozulmuş Yahudilik ve Hristiyanlık gibi dinlerle insan uydurması beşeri dinler insanların yaşam biçimlerini derinden etkilemiştir. Allah'a değil uydurdukları sahte Rabblere, maddeye, paraya, kadına, sefih yaşama kul olmuşlardır ve bu yaşam biçimlerini de koruma altına almışlardır. İmdi sorunu hem Devlet hem de kişi açısından iki yönlü ele alma zorunluluğu vardır. Devletin yönetim biçimi İslami değil ise İslam'a göre hareket etme mekanizmasına sahip olmadığı gerçekliği çıkar karşımıza. Bu durumda Devlet, seküler tarzda Dini yönetsel işleyişe etki edemeyecek bir noktada hizalanmıştır ki; eğitim, sosyal hayat ve hukuk sisteminde beşeri hukuk kurallarına göre yönetilmeyi anayasa ve hukuk kurallar ile emniyet altına almıştır. Hangi siyasi parti ya da iktidar gelirse gelsin bu değişmez. Ya bu kurallara uyarsınız ya da sizi uydururlar. Devlet, bireylerin çocukluk gelişiminden, ilköğretim, lise ve üniversite dönemlerine kadar dini öğretim değil eğitim! vermediği sürece Kur'an ahlakını içselleştirmiş bir toplum ortaya çıkartamaz. Başta belirttiğimiz ayetlerde buyrulduğu gibi bir kısmının alınıp bir kısmının bırakıldığı Din anlayışı'nın toplumu değiştirme, dönüştürme ve sağlıklı nesiller yetiştirme kabiliyeti olamaz. Buradan İslami açıdan hastalıklı diye tabir edilen bozuk bir akide ve yaşantıya sahip bireylerin ortaya çıkması kaçınılmazdır.. Meseleye birey açısından bakacak olursak insan evet ahseni takvim yani en güzel şekilde yaratılmıştır. Ve kendisine halifelik görevi Yüce Allah tarafından tevdi edilmiştir. "Hani rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Biz seni eksiksiz bilirken ve durmadan övgü ile tenzih ederken orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?” dediler. Allah “Şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim” (Bakara-30) Burada insanın yeryüzünde bozgunculuk çıkartma, kan dökme gibi en ağır özelliklere sahip olduğu Yüce Allah tarafından beyan edilmektedir. İnsan, bireysel hayatta İslam Hukuku ile yönetilmeyen bir yerde dahi yaşasa İslam'ın emir ve yasaklarından muaf olabilir mi? Elbetteki hayır! Her insan hangi dönem ve şartta olursa olsun Allah'a itaat etmek ve O'nun Kur'an-ı Kerim'de belirttiği esaslar doğrultusunda yaşamak ve Peygamber Efendimiz SAV'in "Hepiniz birer çobansınız (idarecisiniz).." hadisinde buyurduğu gibi aile efradını, içinde bulunduğu topluluğu aydınlatma ve uyarma-emr-i bi'l ma'ruf, nehy-i ani'l münker) sorumluluğu içinde hareket etmek zorundadır. İmdi, bu görev yani halifelik ve idarecilik görevi sadece devlete has kılınmamış bireylere de sorumluluk olarak yüklenmişse seküler devletten büyük beklenti içerisine girip birey olarak bizler ne yapıyoruz sorusunu sormazsak çözümü de doğru şekilde bulamayız! İnsanların kedi aile efratlarına dahi söz geçiremediği bu dönemde zina, kadın cinayetleri vb. sorunları Devlet'e yıkmak kolaycılık olacaktır. İslami STK'ların elbette hiçbir şey yapmadıklarını söylemek doğru olmaz ancak kendi çevrelerinde dahi büyük bir dönüşüme katkı sağlayamadıkları ortadadır. Bundan böyle müslümanların bireysel olarak İslamı yaşama ve tebliğ ve irşad metodu ile yaşatmaya çalışma sorumlulukları daha da artmıştır. İhmal edilen alan işte burasıdır. Ben önce iyi bir müslüman olmalıyım; alış-verişimde, alım-satımımda toplumsal hayatımda insanlara güzel örnek olmalıyım ki insanlar benim yaşantımdan tavırlarımdan örnek alsınlar dirilsinler!. Mehmet Akif Ersoy vakıayı şöyle özetler: Müslümanlık nerde! Bizden geçmiş insanlık bile... Adem aldatmaksa maksad, aldanan yok, nafile! Kaç hakiki müslüman gördümse, hep makberdedir; Müslümanlık, bilmem amma, galiba göklerdedir!.. Bu kötülüklerin, ahlaksızlıkların yayılmasının nedeni bizleriz. Topu taça atmadan hep birlikte yeniden dirilişin çaresini aramalıyız. Ancak burda da sıkıntı büyük! Necip Fazıl'ın dediği gibi: Sakarya, sâf çocuğu, mâsum Anadolunun, Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun! Sorun sıkıntı büyük ve çözüm yolu basit değil! Bu Millet de kolayca değişmedi değiştirildi. Tek Yol D.....!
Sebahattin ÇEVİKBAŞ | 18.10.2020 12:00
Sorun çok fazla; ama çözüm sorunun kaynaklandığı yer(ler)den bekleniyor. Esasen yanlışımız da bu. Modern/çağdaş dünyanın ürettiği sorunları yine modern/çağdaş dünyanın araçlarıyla çözmek pek mümkün gözükmüyor. İçinde bulunduğumuz ve giderek hayatı tehdit eden sorunlar için çözüm şudur: eğmeden bükmeden, ama, lakin, fakat demeden; ilerici, gerici lakırdılarına takılmadan Zihin dünyamızdan başlayarak eylemlerimiz ve amellerimizi İslamileştirmek. Düşüncemizi/düşüncelerimizi, kavramlarımızı, bilgimizi ve dahi bilimimizi. Akifin dizeleriyle .... .... Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhâmı, Asrın idrâkine söyletmeliyiz İslâm\'ı. .... Kuru da’vâ ile olmaz bu, fakat ilm ister; .... ..... Müçtehid geçinen Zamanın olacak muktedası irfanen. Kitab’ı, Sünnet’i, icmâ’ı sağlam anlayacak Hilafı yoklayacak, ihtiyacı kollayacak ...
Uğur Arslan | 18.10.2020 10:00
Susmak kabullenmektir \'es Sukütu ehur rıza\'
Saim | 17.10.2020 23:05
Ağzınıza yüreğinize sağlık Allah başarılarınızı daim eylesin
Erol yoruk | 17.10.2020 21:54
Ustad hislerimize tercuman oldunuz,ama tagutun karsina gecip de hic tepki koymadiniz, koyanlari da arka cikmadiniz