DÜŞÜNCELERİN FUHŞİYATI / CAVİT OKUR

Uğur Arslan elime bir yazı verdi. Yazı bir eleştiri yazısı idi. Kamil yeşil yazmıştı.Tanrının asli görüşü, tanrının resmi görüşü gibi tabirler kullanan bir ilahiyatçıyı eleştirmişti.

Son yıllarda düşüncelerin ve kelimelerin fuhşiyatı daha çok tahripkar hale geldi. İlahlaştırdıkları nefislerine bir yerde denk kabul ettikleri Allah'ın ayetlerini “tanrının görüşleri” diyerek eleştiriyorlar ki şüphe uyandırabilsinler ve böylece de ayetleri vahiy olmaktan çıkarıp kendiler ile eşitleyebilsinler. Haşa senin görüşlerin  varsa bizimde var diyerek “tanrısal bir savaşa” girmiş olsunlar.

Şahsi görüşlerin ön plana çıkarıldığı bu tip kavramların bir diğer yönü de tek doğru olarak sunulmasıdır. Mutlaklaştırılmaya çalışılmasıdır. Yaşar Nuri Öztürk’le başlayan bu görüşler zaman zaman özellikle ilahiyatçılar arasında çıkmaktadırlar.Topluma faydalı, problem çözücü bir düşünce üretemeyenler, var olanları birazda aşağılayıcı bir dille yok etmeye çalışmakta ve ancak böyle gündem oluşturabilmektedirler.Tabii bu düşünceler problem çözmese de sürekli fitneyi körüklemektedir. İslami kavramlardan hiçbir şey anlamayanda kasıtlı bir şekilde yorumlarla tehlike oluşturmaktadır.

“İmam - Hatip ve İlahiyat müfredatı değiştirilmedikçe bu memlekette geleceğin IŞİD'çileri yetişmeye devam edecektir’’

‘’Bugün Türkiye'deki ilahiyat fakültelerinde okutulan din ile IŞİD'in dini arasında en küçük bir fark yoktur. Şii ve Sünni bütün mezheplerin anlattığı din IŞİD'in uygulamaya çalıştığı dindir. Biz karşı çıkıyoruz diyenler dünya kamuoyunda oluşan olumsuz yapıya karşı biz öyle değiliz diyerek karşı çıkanlardır’’

‘'40 yaşında bir hanım şehvetine düşkünü bırak. Birazcık şöyle kendine ciddiye alan genç bir erkek, üstelik Mekke'nin yiğidi, Mekke'nin el emini; el üstünde tutuluyor, gözbebeği, Abulmuttalib'in de gözbebeği ve varisi gider de 3 çocuklu, 2 Kocadan arta kalmış 40 yaşındaki bir dulu 25 yaşındayken alır mı? Hadi aldı. 25 sene bununla tek evli olarak yaşar mı?’’

‘’Salavat pegambere yağcılıkltır’’

‘’Kur'an'da 23 sene Velid bin Mugire aşağı Asbil Vahil yukarı deyip bütün kadrajını Hicaz-Taif-Medine'ye sıkıştırmış ve insanlığa son söyleyeceği sözün çapı oradaki 3-5 lavuk müşrik. Ve o müşriğe Kur'an'da öyle küfürler var ki. Bir tanesini okuyayım mı size Kalem Suresi... (Hem kel hem fodul ve p.ç) Bu Allah dili olabilir mi? İnsani dil olamaz mı? Olabilir. Yanmış canı. Feverandır. Olabilir üstadım olabilir."

Bize sapık diyorsunuz ya bir haklılık tarafınız var. Bunu itiraf edelim.biz sizin gittiğiniz o yoldan saptık. Allah sizi de saptırsın.’’

‘’Bizden önce İslam yanlış anlaşılmış ve yaşanmıyordu . Biz onu düzelttik ve yaşıyoruz’’

‘’Kuranda beş vakit namaz yoktur, yardımlaşma ve dayanışma vardır’’

‘’Fetihler birer gasptır,istiladır’’

‘’Kandiller florasan’’ Hadisler mahalle dedikoduları’’ Mezhepler Allah’ın devreden çıkarılmasıdır’’ Hadislerle alay, ilmi usullerle alay.. Daha neler neler.

Bunlarla bu toplumda hangi problemi çözdüler. Bunlar toplumu aşağıladılar, onun yaşadığı dindeki yanlışlıkları güzel bir dille düzeltme yerine yok etmeyi yeğlediler. Gezicilerle beraber olmayı özgürlük görüp halkla asla beraber olmadılar . Kuranı anlamıyorsanız okumayın, geleneksel islam size fayda vermez ondan uzaklaşın diyerek hem Kur’an’dan, hem islamdan milleti uzaklaştırmak şüphe ve fitne oluşturmak için ellerinden geleni yaptılar. Fitne çıkarmayı ilme tercih ettiler. Ne kazandılar ne kazandırdılar. Kemalist dini güçlendirdiler ve bir kısmı da açık açık bunu itiraf etmeye başladılar.

Sadece bunlar mı? Bir diğer grupda var:

‘’Biz kitap okumuyoruz direk emirleri Allah'tan alıyoruz.’’

‘’Allah sürekli ihtiyaç olduğu için bizim şeyhimizin ölümünü erteliyor.’’

‘’Allah’la konuşup depremi doğuya gönderdim’’

-Oradakilerin suçu ne?

‘’Kıyamet kopacaktı onu Said Nursi engelledi’’

‘’Ben el öptürmezdim ama, bir ses elini öptür onu öpen cennete girecek dedi’’

‘’Şu anda üç peygamber bizim hocamızın sohbetinde’’

‘’Tutun iplere bize bağlan merasimleri’’

‘Sırat köprüsünden geçerken ben filan tarikatdanım dersen kimse ilişmez,doğru cennete gidersin.

‘’Yanmaz kefeni giydin mi tamam’’

Mayası, suyu, unu mukaddes ekmekten yiyin diyerek satılan ekmekler’’

Allah’ın tecelli buyurup; Allah’a bırakılan ve işini Allahın gördüğü Ahmetler ve daha neler neler.

Uydurma, hurafe ve batıl inançlarla yoğrulmuş bir başka grup. Enteresandır bunlar aynı zamanda birbirini besliyor.

Bütün bunlar kaybedilen değerlerin ne kadar vahim olduğunu ve son yıllarda ülkemizde en büyük saldırıların ve yozlaştırılmasında İslam'a, İslami değerlere olduğunu gösteriyor. İslam ve Kur’an TANRININ ŞAHSİ GÖRÜŞÜ nasıl olsa bizde, o nasıl görüşünü ortaya koymuşsa bizde ortaya koyarız anlayışı hızla yaygınlaşıyor. Maalesef bunlara bazı gruplara karşılarına almam düşüncesiyle, bazılarında da belki tembellik veya bilgisizlikle tatmin edici ve herkesin önünde sergilenen birer görüşte yok. Bazı karşı çıkışlar ve sağlam bir şekilde var. Ancak seslerini duyuramadıkları ve hemen susturuldukları için çok cılız kalıyorlar.Ve hala aman konuşma bizimkiler zarar görmesin anlayışı da cabası..

İsmail Küçükılınç diyor ki: "Bugün İslamcılık kadar kirletilmeye çalışılan başka bir terakki-mefhum yok. Ancak islamın da Türkiye’de esaslı bir tayin ediciliği zayıf. Bu, gelecekte böyle giderse artacak.’’ Doğru söze ne denir ki?!

İslami kimlikli kişi ve kuruluşların seslerini yükseltmek ve Türkiye’nin islami arena için en iyi yer olduğu mücadelesini verme zorunluluğu vardır. Yoksa bir gün eyvah demenin bir faydası olmayacaktır. Hem dini yanlış anlayan ve anlatmaya çalışanlara ve hem de dine şöyle veya böyle düşman olanlara karşı hak ve hakikate dayalı yeni kavramlar üreterek, ortaya koyarak, problemleri çözme yönünde uygun adımı atmak için henüz geç değil. Ama bunları siyasi kimliklerin az çok İslamcılık var diye çözümü siyaset ve siyasilerden beklersek bu en büyük kayıp olur. Hangi parti, hangi siyasi görüş olursa olsun.

Eleştirilerini Müslümanlara ve kendilerince geleneksel İslama yönelttiklerini ve onların kurdukları devletleri eleştirenlerin , hemen hemen ne Hristiyanları, ne haçlıları, ne yahudileri eleştirdiklerine pek şahit olmazsınız. Onlarca imamlar ve sultanlar deyip geçmişinizi yerden yere vuracaksınız (Hatalarını ortaya koymaya karşı değiliz), Abbasileri, Emevileri, Osmanlıları emperyal diye suçlayacaksınız ve böylece de islama katkı sağladığınızı söyleyeceksiniz? Meşhur tabirdir; Hey nankörler hırsızın hiç mi suçu yok..

Bunları uzatmak ve daha çok şey yazmak mümkündür. Benim demek istediğim şu ki;şöyle veya böyle, ister modernizim veya çağdaşlık adına isterse kısa yoldan cennete gönderme adına olsun din sürekli yozlaştırılmakta ve gerçek islamdan uzaklaştırılmaktadır. Buda belirttiğim gibi bu ülke için seçilmiş olan kemalizm dinine su taşımaktadır. Böyle olunca da en çok zararı Müslümanlar görmekte ve en çok dejenere olanlarda onlar olmaktadır.

Benim inancım o ki: Ne yaparsanız yapın, dünya nimetlerine ne kadar sahip olursanız olun,hatta dünyanın en güçlü devletini dahi kursanız ha ve hakikatten uzaksa ne kendi halkınıza ,nede insanlığa mutluluk getiremezsin. Allah bu dini önce Müslümanların, sonrada bütün insanlığın mutluluğunu sağlamak ve problemlerini çözmek için göndermiştir. Düşünce planında da olsa savaşarak-tartışarak değil- bir problemin çözüleceğine inanmak da mümkün değil. Maalesef ne ülkemizde nede dünyada Müslümanlara yön verecek,sesini herkese duyurabilecek ne fikir  adamlarımız nede din alimlerimizi artık pek bulunmuyor. Siyasetlerin, politikaların emrinde ve onların yönettiği fikir adamlarından ve alimlerden de çözüm beklemek galiba bize yaraşıyor.

Pakistan, Afganistan, Suriye, Irak ,Türkiye vb. problemler ancak güçlü, sağlam, hak, hakitat ve adalete dayalı güçlü bir islami yapı ve Müslümanlarla gerçek anlamda ve devamlı çözüm üretecektir.

Benim inancım ve anlayışım bu. Her zaman ve her yerde olduğu gibi ülkemizde de en büyük darbe İslamcılık ve İslamcılaradır. Böyle giderse  bu yozlaşma daha da ilerleyecektir.

Ahlak yok, edeb yok, adab yok, edebiyat yok.

Sevgili Öner, neylesin millet Neşet Ertaş’ı.