metrika yandex
  • $38.3
  • 41.73
  • GA25250

Adalet - Vicdan - Özgürleşme

CAVİT OKUR
17.10.2023

 

Toplumun eğitilip çoğunluğun istenilen şekilde yetiştirildikten sonra uyum zorunluluğu yaşayan  kişiler için kanunlar konur… Huzurlu bir toplum için eğitimin yanında kanunlar yardımcı olabilir. Ancak, çağlar boyunca tek başına kanunların bir işe yaramadığı görülmüştür..

Müslüman bir toplum isek inancımızın etrafında çözümler üretmek ve geliştirmek zorunda olduğumuza inanıyorum. Maddi veriler ve üretimler toplumlarda temel çözüm olması mümkün değildir. Herkesin ortak anlayışı güzel ahlaklı bir toplum ancak mutluluk ve huzur getirir. Bunun içinse etkin olanın vicdanlara hükmeden, kalpleri yaratılış amacına yönlendiren manevi anlayışlar ve güçlerdir. İlahi emirlerin temelinde de bu vardır. Her şeyi maddeye ve cinselliye indirgemiş olan çağımız insanları, bunları elde ederek huzur yerine yeni istek ve sapkınlıklara doğru yol almaktadır. Ahlakın bütün güç ve ölçülerinin ortadan kaldırıldığı  bu anlayışlar insanlığı yıkıp geçmektedir.

Geçmişte bu toplumu ayakta tutan devletten ziyade sivil yapılanmalardır. Tarikatlar, cemaatler, medreseler, camiler, mescitler… Bunların ortaya koyduğu kurumlar.. Bunlar işlevlerini yitirince toplumda bozulmaya başlanmıştır.

Bugün için ise bütün sivil toplum kuruluşlarında insanı eğitecek, insanca yetiştirecek bir yapılanma ve çalışma yoktur. Maddi katkıların iş görmediği görülmesine rağmen, kurumsallaşma yerine sırtını etkin güce veya güçlere dayayıp, para ve siyasette daha fazla söz sahibi olma mücadelesi vermektedir. Toplumun önünde dediğimiz kendini eğitici, tarikatçı, fıkıhçı dediğimiz alimleri (!) hemen hemen hepsi ya halkın irfanını bozmak için elinden geleni yapmakta ya da kemalizmden medet ummaktadır. Devleti yöneten veya yönetmeye talip siyasetçilerde bu hocalara methiyeler düzerek bir yerde halkı susturmakta bir yol olarak görmektedirler.

Kurumsallaşmayı kendine görev edinmiş üç-beş (masum) kuruluş olabilir. Eğer bu toplumun (Müslümanların) yer yüzünde etkin toplum olmasını, inancımızın her yerde doğruluğunun haykırılmasını istiyorsak maddi güçlerimizle bilgilerimizi birleştirip binlerce kurum, kuruluş oluşturmak zorundayız. Daha önce bir yazımda belirtmiştim. Düzenin kurumlarındaki başarı ve diplomalarla övünmek, devlet kurumlarında aşağıdan yukarıya bürokrat olup zulme katkı sağlamak hiçbir zaman bizi başarıya ve kurtuluşa götürmeyecektir.

İnancımızın savaşını vermek ve insan yetiştirmek üzere Kurulan bu kurumlarda  yetiştirilen bir ekonomist, bir siyasetçi, bir doktor, bir matematikçi, bir iktisatçı, bir fizikçi, kimyacı, fıkıhçı , tefsirci, hadisçi, kelamcı….vs, müslümanca düşünüp problemleri ortaya koyacak hem de çözüm üretecektir. Kimseye sırtını dayamadan ve kimseden korkmadan.. Tarihte varlıkları ve bilgileri ile övündüğümüz ister din adamları, mezhep imamları, tefsirciler vb. olsun ,ister fen adamları hiçbirini devlet yetiştirmemiştir. Sağlanan özgürlük ortamında kendi kurumlarını kurarak bu alim ve bilginleri yetiştirmişler, bunlar hem topluma hem de yerine göre devlete yön vermişler. Hem başarıyı sağlamışlar hem de toplumun yanlış yola gitmesini engellemişlerdir.

Yirmi yıldır bu özgürlüğün kısmi olarak da bu ülkede olsa, varlığına inanıyorum. Ama bizler FETÖ taşlamaktan, faiz hesaplamaktan, maaş yükseltmekten vb başka işlere bakamadık.. Toplumu bozan ve düzeltilmezse de hiçbir maddi gücün yerini dolduramayacağı olgu ve olaylarla hakkıyla da mücadelemizi sürdüremedik. Belki de bazı hususlarda siyasi güçlerde bizi ciddiye almadı… Bir FETÖ okul ve yurtlarının yüzde birini bile kuramadık.

Bunları yapmadığımız veya yapamadığımız içinde, Ahlaksızlığı önce kanunlarla dokunulmazlık altına alıp (O meşhur 6284. Sayılı kanun gibi) sonra da kanunlarla, ne kadar güçlendirilirse güçlendirilsin ahlaksızlığı ve onun neticesinde gelişen olayları önleyemiyoruz... Niye bu konudaki söylemler iktidar tarafında hiç ciddiye alınmıyor veya alınamıyor.

5816 sayılı kanun hala başımızda demoklesin kılıcı, Laiklik, bir tarifi yapılmamış başımızın belası. Kemalizm gücünü artırdıkça artırıyor. Olsun değil mi? Nasıl olsa baş örtülü hakim , savcı, bakanlarımız var. Kaymakamlarımız var. Sakalımıza, namazımıza karışan yok..!.. Maşlarımızda artıyor, ohh!

Eğer bütün bunların çözümünü iktidardan bekliyorsak ,o zaman biz niye varız ki ?? İktidar dediğiniz şey şu anda bir kişilik bir yapı.. Sarmaşık gibi etrafını sarmış, bu yapıyı çözmenin bana göre tek yönü de kurumsallaşma. Siyaset bizden oy isterken en önemli vaadi özgürlüklerdi ve hepsini gerçekleştirdi.(!) Ancak dışarıda oluşturulan bir sivil mücadele yapacak bir yapı olmadığı için 1980, 1997 ihtilallarından daha katı ve daha zalim, daha hukuksuz bir bürokratik yapı oluşma tehlikesi vardır. Şu anda bütün ülke bunlarla karşı karşıyadır. Yeni sivil toplum kuruluşları ve sivil direnişler şart… Sırtını düzene dayayıp, bu muhafazakar düzenin ayakta kalma mücadelesi yapan sivil toplumlardan direniş, diriliş eylemleri beklemek hatadır.

Sadece ülkemizde değil bütün dünyada söz sahibi olmak istiyorsa Müslümanlar güçlü sivil  kurumlara ve süratle kurumsallaşmaya ihtiyacı vardır..Yoksa her şey lafta kalacak, hep iktidar ve hükümetler suçlanarak bir şeyler yapıldığı zannedilecektir… Bütün günahlarda onlara yüklenip Müslümanlar kendi kendilerini aldatmaya devam edeceklerdir…

İşte Filistin , işte orta doğu, işte diğer fakir ve mazlum ülkeler…Var mı yüzlerce kurum ortaya çıkıp, hey İsrail ,hey zalimler Filistin’den elini çek diyecek ve ciddiye alınacak..Mazlumlarla birlikteyiz diyecek..

Yürüyelim…yürüyün…yürüyoruz..

Fakat bacaklarımızda Filistin’e bile varacak güç yok!......

 

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş