metrika yandex
  • $36.25
  • 37.74
  • GA23865

UYANIŞ, DİRİLİŞ VE DİRENİŞİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER..

CAVİT OKUR
23.01.2025

Bugün en önemli husus insanlığın ve bilhassa İslam ümmetinin önündeki engelleri kaldırıp, diriliş, uyanış ve direnişi gerçekleştirmek için uğraş vermektir.

 İnsanlık tarihi bununla başlamış ve bütün peygamberlerin savaşı da bu yönde olmuştur.

İnsanlık bugün için yaratılışındaki ahsen-i takvimi çoğunlukla kaybediştir. Kendini yeryüzünün halifesi kılan dirilişten, uyanışından nerede ise eser kalmamıştır.

Bütün insanlık ve özelliklede Müslümanlar yeni bir gayretle Allah’ın halifesi olma yolundaki engelleri kaldırmak için savaşmalıdır .

BU ENGELLER:

1-İnsanlık tarihi boyunca insanlığın en önemli uyanış problemi kendi icat ettikleri, tanrılığına inandıkları putlardır.

2-Kurtuluş gibi gösterilen devrimler, inkılaplar.

3-Maddi ve manevi şehvetler.

4-Başa geçirilen idareciler, krallar, şeyhler.

5-İnsan kaynaklı izmler, düşünce putları.

6-Özgürlüğü kullanan, aslında özgürlük düşmanı olan yönetimler. (Günümüz emperyalistlerinin kullandığı en önemli şey, özgürlük, demokrasi. Osmanlıyı yıkan İttihat ve terakki cemiyetinin de en önemli sloganı; HÜRRİYET, MÜSAVAT, ADALET İDİ. Onlara göre kendilerini karşı olan bütün yönetimler, müstebit, zorba, baskıcı)

7-Ekonami, modernizm. (Ahlaksız da olsa en önemli şey ekonomi)

8-Medyalar.

9-Bilgi eksikliği, okumama ve körü körüne taklit…

10- Şair ve yazarlar

11- İlahiyatçılar, Cemaat liderleri, Şeyhler.

BUNLARI BİRAZ AÇARSAK;

1-İnsanlık tarihi boyunca insanlığın en önemli uyanış problemi kendi icat ettikleri, Tanrılığına inandıkları putlardır.

Bunlar insan, hayvan vb. olabildiği gibi heykeller, kendi yaptıkları taştan ağaçtan putlar da olabilir. Sahte tanrılar ve kurutacılar da bunlara dahili. Ve insanlık tarihi boyunca da bunlar hep görülmüştür. İddia eden ve icat edenler tarafından hep bir sömürü aracı ve bir zulüm ve baskı aracı olarak kullanılmışlardır. Ve hala da kullanılmaktadır. Meşhur olan inek kutsallığı, Buda heykelleri, bazı liderlerin heykelleri, haç. Hep bu türden ilahlardır ve bunları icat edenler, tanrılıklarını ilan edenler insanların uyanmaması ve köleliğinin devamı için kullanırlar. Kendi kurdukları sömürü ve dikta rejimlerinin kendi icat ettikleri ve Allah’ karşı aracı gibi sunup halka kabul ettirdikleri bu ilahların arkasında asıl ilahlar bunları icat edenlerdir…aslında onlarda bunların tanrı olmadığını bildikleri gibi, bu canlı ve cansız varlıkların sorulsa veya araştırılsa tanrı olmadıkları hemen meydana çıkar.

Firavun, nemrut ve putları, Mekke müşriklerinin elleriyle yaptıkları putlar vb.

2-Kurtuluş gibi gösterilen devrimler, inkılaplar.

Osmanlı devleti yıkılıp yerine birçok devlet olarak ortaya çıkan halkı Müslüman ülkelerdeki bütün inkılaplar, devrimler, reformlar, Türkiye’de dahil sanki İslam’ı ortadan kaldırmak için yapılmıştır. İslam ülkelerindeki reform taraftarları, Aliya İzzetbegoviç’in deyimi ile’’ onlar kutsallarını yok edip, yerine sahtesini yerleştirebilmek için hakiki hayatı yok ettiler. Türkiye ve başka ülkelerde bu vahşiliğin sonucu olarak hasta millet yarattılar ve yaratmaktadırlar, hakiki güç ve heyecandan yoksun’’ (İslam deklerasyonu:27)

Bu ülkede devrim tüm kutsallara karşı yapılmıştır. Sahte devrimlerle halkın bütün inancını yok ettiler. Dini içerikle yapılan devrimler bile gerçek dini bozup uyanışa engel yeni bir din yaratmak içindir. Halkın ve hakkın söz sahibi olmadığı özgürlükten yoksun devrimler.

Sanki yapılan bu devrimler; dine, kültüre ve ahlaka karşı yapılmıştır. Vatana, dine ve millete faydası olmayan, tam aksine bu duyguları yok edip, laiklik, krallık, şeyhlik, emirlik, particilik vb. kuşallanarak ortaya parlak gibi gösterilip, aslında karanlıklarla toplumu yönetmek içi getirilen yenilikler, reformlar kendi despotizmlerini korumak için olmuştur.

Hatta denilebilir ki, reformlarla ortaya koydukları din ve din adamları bile halkın inanıcına, kültürüne ve ahlakına karşı mücadele için vardırlar.

Türkiye’de yarattıkları 15 milyon genç bu devrimlerin eseridir.

3-Maddi ve manevi şehvetler.

Bu belki de elde ettikleri yerlerde kendileri olmasa o grubun, cemaatin, tarikatın, partinin vb. yok olacağına inanmaları ve bu otoriteleri kimse ile paylaşmama inançlarıdır. Bu dünya işlerinde olduğu gibi, dini ve uhrevi işlerde de böyledir.

Mesela, hiçbir parti lideri, cemaat önderi, tarikat şeyhi bulunduğu makamı başkasına terk etmez. Bırakma mecburiyeti olursa ya bir üst makama geçerse, ya da ölüm gelirse yerine kardeşini, oğlunu vasiyetle halife tayin eder..! Yaptığı yanlışmış, doğruymuş önemli değil. Hatta eleştirmek bile yasak. Ülü’l Emre itaat farz ya! Tarikatlarda da müritlerin şeyhin meyyidi gibi olması her türlü yanlışa da evet demenin göstergesidir. Nerede ise dinin bütün ilkeleri, ayet ve hadisler itaatler için kullanılır. Mehdiler beklentisi ve kerametler inancı da cabası…

Şunu diyebiliriz ki; Manevi şehvetler maddi şehvetlerden daha tehlikelidir.

Düşünme, eleştirme, itaat et.

4-Başa geçen liderler, idareciler, şeyhler, krallar.

Aynı şeyi burası içinde söyleye biliriz. Bir farkla Orada dini argümanlar kullanılırken burada kendi uydurdukları veya oradan buradan derledikleri kanunlar geçerlidir Düşünme!, eleştirme!, itaat et..

Hangi düşünce ve şekille başa geçmiş olurlarsa olsun orada kalmak için kırmak, dökmek, öldürmek, hapse atmak ve işkenceler serbest! Yeter ki kendi iktidarları ve düzenleri devam etsin. Merhamet ve adalet onlardan çok uzaktır. Bunu her devirde ve böyle yönetilen her devlet için söyleyebiliriz. MOTTO ŞU “İktidarda biz olalım da ne olursa olsun..”

Ülkemizde olduğu gibi, İsviçre’den, İtalya’dan, Fransa’dan, Almanya’dan vb. Hristiyan ülkelerde alınan kanun ve devrimlerle binlerce kişi idam edilmiş, hapishanelerde çürütülmüş, işkenceler yapılmıştır. Ülkenin dini ve kültürel hayatı taklitçi bir zihniyetle yok edildiği gibi aydınları da her türlü eza ve ceza ile cezalandırılmıştır. Hepsi de halka hiçbir şey vermeden halk düşmanlığı yaparak ama halkçılıkla övünmeyi marifet olarak sunmuşlardır.

Uyanmak ve uyarmak yasak.

Yoksa makamlar ve mevkiler gider. Gitmemesi için uyut, korkut, gerekirse öldür…

5-İnsan kaynaklı , izmler, düşünceler..

Uyanışın ve dirilişin önündeki beklide en büyük engellerden birisi bu. Kısaca düşünce putları. Put demeden, putçuluk da demeden insan düşüncesinde Allah’ı da yaşam tarzına ortak etmeden ve ya müdahale ettirmeden insanlara en iyi, en güzeli, veya bize huzur verecek en doğru yönetim bu düşüncelerle mümkündürü kazandırmaktır ve bunları düşüncelere hakim kılmaktır. İster kapitalizm, ister sosyalizm, ister faşizm ve ırkçılık vb.  Düşüncelerin kafalarda yer etmesi uyanışın, dirilişin katledilmesidir. İnsan belki önündeki putları yıkabilir, ama düşünce putlarını yıkmak o kadar kolay değildir. Kominizim, kapitalizm, faşizm (ırkçılık), demokrasi, laiklik vb. hepsi insanları ayrıştırmak ve köleleştirmek içindir.

Yüzyılımızın, gerek ekonomik, gerek kültürel, gerekse inanç savaşları hep bu yöndedir. (Amerika; Rusya, Çin, Yahudiler, Hitler vb.) Bunların hepsini savaşı bu saydığımız düşünce putlarının iktidarı içindir.

Bunlar kendilerince uyanıştır. Hak ve hakikat için diriliş yasak…

En geliştirdikleri sistem Demokrasidir. O da onların istediklerini seçerseniz vardır.

Dostoyevski’nin dediği gibi: Tanrı yoksa her şey mübahtır.

 

6- Özgürlüğü söz olarak en çok kullananlar.

Günümüz emperyalistlerin kullandığı en önemli şey, özgürlük, demokrasi. Osmanlı’yı yıkan İttihat ve terakki cemiyetinindi en önemli sloganı; HÜRRİYET, MÜSAVAT, ADALET idi. Onlara göre kendilerine karşı olan bütün yönetimler, müstebit, zorba, baskıcı.

İnsanları, halkı bunlara inandırmak, sahte de olsa, amaç başkada olsa.

Aslında emperyalist, kapitalist, sosyalist, faşist vb. bütün düşüncelerin en çok düşman olduğu şey ÖZGÜRLÜK’tür. Kralların, şeyhlerin, hatta demokrat geçinenlerin bile hiç istemediği şey özgürlüktür, eşitliktir.

Ülkeleri işgal edenlerin hepsi, gelişmemiş ülkelere hep eşitlik, özgürlük vadederek girmişlerdir. Gittikleri ülkelere kan göz yaşı ve sömürüden başka bir şey getirmemişlerdir. Amerika, Irak’a, Afganistan’a vb. yerlere giderken hep özgürlük vadiyle gitmiştir. Oralara varınca da düşüncesindeki tanrısal sitemi uygulamış emperyal düşüncesini yerine getirmiştir. Bir daha tekrar edelim ki; HİÇBİR TANRISAL SİSTEM, ADI NE OLURSA OLSUN İNSANLARIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ, EŞİTLİĞİNİ İSTEMEZ…

7-Ekonomi, modernizm.

Çağımızın belki de en büyük ve en önemli ilahı: EKONOMİ. Ve onun neticesi MODERNİZM.

Ekonomi günümüzde en büyük sömürü aracıdır ve ekonominin ahlakı yoktur. Nerde, nereden ne şekilde kazanırsan kazan. Faiz ekonomik bir sektördür, kumar ekonomik bir sektördü, fuhuş ekonomik bir sektördür, sarhoş edici maddeler, uyuşturucular ekonomik bir sektördür. Vergisiz, zekatsız ve kuralsız kazanç en büyük sektördür vs.. Kimse ahlaki mi değil mi diye sormaz. Bunların bir çoğu devlet eliyle de işlenir ve teşvik edilir.

Kimse ahlaksız ekonomi ne işe yarar diye sormaz. Denmiştir ya’’ filan kuluna ver Allah’ım

haram helal demez yer Allah’ım..”

İşte yer yüzü coğrafyasında putlaştırılan ekonomimi. Herkes çok para, mal ve mülk peşindedir. Artık ihtiyaçtan ziyade zevkler yaşamı vardır. Bunu devam ettirmesi için paraya ihiyacı vardır. Harammış, helalmiş, kul hakkı imiş, yaptığı iş başkasına zarar veriyormuş dert değil. para…para.. para… Çağın en büyük putunun aracı.. Hak, adalet, haram, helal, kul hakkı, insan hakları .. Boş laf. Her şey çağın ekonomisine göre. Öyle uyanışmış, dirilişmiş ve direnişmiş yok öyle şey!.. Onu da ancak kendilerine göre emperyalistler yapıyor.

Ülkemizde bile İslami hassasiyeti varmış gibi gözükenlerin bile gözünde en önemli şey ekonomidir, paradır, makamdır, titrdir, maaştır.

8-Medya.

Günümüzde bir haberleşme aracından öte bir uyutma, zevk ve sömürü aracı. Sömürenlerin, kapitalistlerin elinde halkın uyanmaması için bir silah. Kadın ilahelerin (!) en çok kullanıldığı internet ve telefonlar. Sanki özellikle gençlerin ilahı, olmazsa olmazı. Düşünceyi kafadan alıp mideye ve iki bacağın arasına indirgeyen bir araç. Yalan yanlış haberlerle halkın uyutulması.

Ye, iç, eğlen ve paylaş, birazda yalan haber. İşte medya. Bugün içi en büyük tehlike ve uyanışın önündeki engel.

9-Bilgi eksikliği, okumama ve körü körüne taklit…

En başta eğitimsizlik ve yanlış eğitim. Laikliğin dini dışlayarak, cemiyet hayatından kovarak yaptığı seküler eğitim ve öğretim. Ülkemizde laiklik dine karşı laik insan yetiştirme aracı, İslam / şeriatı düşmanlığı..

Birçok İslam ülkesinde anayasasında olmasa da sosyal ve siyasal hayatta laiklik hep uygulanmıştır, yanına birde milliyetçilik (ırkçılık) eklenerek. Kimisi krallık adına, kimisi cumhuriyet diyerek.

Modern ve çağdaşlık diyerek taklitçilik eğitim ve öğretimin her kademesinde uygulanmış, edebi, terbiyesi, ülküsü, amacı, davası vb. olmayan sadece kendi öğrettiklerini sayıklayan bir toplum meydana getirilmiştir. Bunu yapan, materyalist yöneticilerin tek amacı kurdukları düzenin devamı ve bir direniş ve dirilişin olmamasıdır.

Bugün için bu başarılmış gibi gözükmektedir. Okumayan, düşünmeyen, zevkine ve modern yaşama düşkün bir toplum ve gençlik ağırlıktadır. Eğitimsiz veya yanlış eğitilmiş bir toplum ve gençlik..

İlim yok, irfan yok, aşk ve merhamet yok, helal rızık yok..  yok…yok..

10-Şair ve yazarlar.

Özellikle ülkemizde tek parti döneminde, gerçek aydın diye ileri sürülen (Aydın olmaktan tamamen uzak, düzen savunucuları) bir yede rejim yalakaları bu millete de, gençliğine de hep yanlış şeyleri doğru diye aktarmışlardır. Şu bir gerçektir ki tek parti yönetimi kadar taklitçi ve yalaka bir şair ve yazar topluluğu yetiştirmemiştir. Tanrısallık, laiklik ve ırkçılığın yerleşmesi için her türlü ahlaksızlığı ve yalakalığı kullanmakta bir sakınca görmemişlerdir.

Bize geçmişte okutulan ders kitaplarındaki şair ve yazarları iyice araştırışsanız ne dediğimi daha iyi anlarsınız.

İslam ülkelerinde laiklik ve ırkçılık bahane edilerek tanrısal sistemin yerleşmesi için her türlü ahlaksızlığı kullanmak bunlar için büyük yazarlık ve şairlik vesilesi olmuştu. Osmanlının son döneminde başlayan din düşmanlığı bunlarda şahikaya çıkmıştır. İçki, kumar ve kadın silahı ile de toplumun ve özelliklede gençliğin uyanış, diriliş duyguları tamamen yok edilmiştir.

11-İlahşyatçılar , Cemaat liderleri, Şeyhler..

İlahiyatçıların en büyük tehlikesi dini modernizme uydurma ve ibadetsiz bir din ortaya koyma çabasıdır. Hemen hemen dünyanın her yerinde bu ilahiyatçıları görmek mümkündür. Bunların kimisi peygamberleri dinden çıkarır, kimisi de ayetleri kendi çıkarına veya birilerine yararına adına tefsir eder. Anlamını ona göre verir. Görüşleri ve yaydıkları düşüncelerle bütün çabaları dine şüphe katıp insanların kafasında şüphe uyandırmaktır. Dini gerçek diriliş, uyanış ve direniş yönünü tamamen kamufle etmektir.

Cemaat liderleri ve şeyhler ise, dine kendi argümanlarını da katarak dini kullanıp bulundukları makamı ilahileştirme çabası en fazla olanlardır. En çok uydurma rivayetleri bunlar kullanır. Keramet, mehdi gibi rivayetler en önemli silahlarıdır.

Onun için, mehdilik, mucizeler ve kerametler bugün için dirilişin önündeki en büyük engellerdendir, bunların da en çok kullanılan yeri cemaatler ve tarikatlardır.

   İŞTE BÜTÜN BUNLARIN İNSANLIĞI YARATILIŞ GAYESİNİN DIŞINA ÇIKARMIŞ, TEMELDE AHLAKSIZ, AMAÇSIZ BİR TOPLUM OLUŞMUŞTUR.BÖYLE BİR TOPLUMDAN , DİRİLİŞ , UYANIŞ VE DİRENİŞ BEKLEMEK HAYALDİR…

  Önce Müslümanlar dirilişe ve uyanışa soyunmalı. Kitabını eline alıp, Aliya’nın ifadesiyle  nasıl okumalıyız dan ziyada nasıl anlamalıyız önceliği ile insanlığa rehberliğe soyunmalı. Mehdi mucize beklemekten, birilerinin yardım edip kurtaracak diye beklemekten vb. vaz geçip Müslümanca davranışı kendisinde gösterip topluma yaymanın savaşına başlamalı. Kendisi değişmeden, toplumu müsbet manada değiştirmeli.

Bir tek kitapla, yeryüzündeki bütün zulüm ve tanrısal sistemlerin değişebileceğini göstermelidir.

İşte o zaman diriliş ve uyanış olur, her türlü kötülüklere karşıda direniş başlar…

 

 

 

 

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş