ALİYA VE ARKADAŞLARI ÖRNEKLİĞİNDE GELECEK TASAVVURUMUZ
VE YOL HARİTAMIZ
Kitabına
ÖNSÖZ
Muharrem Balcı
MAHYA Yayıncılık (9 Haziran 2024)
Değerli Okuyucu, elinizdeki kitap, Genç Hukukçular Hukuk Okumaları Grubu’nda sunulmak üzere hazırlanmış ders notlarının kitaba dönüştürülmüş halidir. İlk baskısı 2010 yılında yapılan kitap piyasaya arz edilmeden, Genç Hukukçular’a ve ilgililere hediye edilmiştir. Sunum olarak da başta Genç Hukukçular Hukuk Okumaları Grubu’nun İstanbul ve diğer ders gruplarında olmak üzere, yurdun değişik illerindeki sivil toplum kuruluşlarında ve üniversitelerde “Yaşayan Sünnet Sürecinde Aliya ve Arkadaşları’nda Gelecek Tasavvuru” başlığı ile sunulmuştur.
Kitabın elinizdeki yeni baskısında, ilk baskısında yer veremediğimiz bazı bilgiler –konu ile ilgili olmak kaydı ile aradan geçen zaman içinde gelişen olaylar ve gelişmeler– gözden geçirilerek daha ayrıntılı örneklerle yeniden hazırlanmıştır.
Ancak, bu tekrar gözden geçirme sürecinde kitabın isminin “Aliya ve Arkadaşları’nın Yol Haritası” olmaktan çıkıp, bizim için bir gelecek tasavvuru ve yol haritası olması gerektiğine kanaat getirdim. Gerçekten de 2009’dan bu yana İslam Beyannamesi’nin her ne kadar Aliya ve Arkadaşları’na ait olduğunu söylesem de Beyanname’yi aktarırken içindeki bilgilerin, iddiaların ve çözümlerin aslında bize bir umut, bir yol haritası olarak yazıldığını, gelecek kuşaklara hem bir örnek mücadele hem de muazzam bir gelecek tasavvuru kazandırdığını keşfettim. Bu nedenle kitabın ismini yeni baskısında Aliya ve Arkadaşları Örnekliğinde Gelecek Tasavvurumuz ve Yol Haritamız olarak düzelttim.
Kitabın ilk baskısı ders notları şeklinde, sözlü ve görsel sunum deşifre edilerek yayımlanmıştı. Dolayısıyla bildik kitap formatının dışında bir üslupla, Aliya ve Arkadaşları’nın tespit ve önerileri ile eleştirileri de dikkate alınarak örneklerle, yayıma hazırlanıp basılmıştı. Bu baskıda da tarzı fazla değiştirmedik, ancak aradan geçen zaman içindeki okumalarımızdan, yaptığımız çalışmalardan da yararlanarak, olumlu olumsuz değişiklikler, gelişmeler, özellikle de gelecek tasavvurumuzu etkileyen ve etkileme olasılığı yüksek düzenleme ve uygulamaların dikkate alındığının, değerlendirildiğinin bilinmesini istirham ederim. Malumunuzdur ki idarenin işlem ve eylemlerinden olumlu olanların pek fazla değerlendirmeye alınmaması doğru bir yaklaşımdır zira bu işlem ve eylemler devletin yapması gerekenlerdir. Bize göre öncelikle değerlendirilmesi gerekenler, “olumsuz ve yanlış uygulamalar”dır. Yol haritamızı ve gelecek tasavvurumuzu oluştururken, elbette doğruları ve fıtrata uyarlı, hakka tâbi, tarihî gerçekliğe dayalı bir gelecek tasavvurunu esas alacaktık, tıpkı Aliya ve Arkadaşları gibi. O öncülerin ve öncüllerinin yolunu takip etme iddiamızı ancak bu şekilde sürdürebilirdik. Kitaptaki açılım ve değerlendirmelerimize bu gözle bakılmasını istirham ediyorum.
Değerli okuyucu,
Kitabın başlığı, yayımlandığından bu yana okuyucunun dikkatini çekmektedir. “Gelecek Tasavvuru” ve “Yol Haritası” kavramsallaştırmaları, başlıkta ve metin içinde sıkça kullanılmıştır. Bundan muradımız, mücadelenin topyekûn ve istikrarlı olmasına vurgu yapma sorumluluğumuzdandır. Nitekim metin içinde, özellikle İslam Beyannamesi’ndeki anlatımda göreceğiniz gibi, Aliya ve Arkadaşları bir yol haritası ve gelecek tasavvuru çizerek; mücadelenin, istikrarın ve ciddiyetin sembolü olmuşlardır. Belli ki mücadeleye başladıkları ilk andan itibaren, varmaları gereken bir hedefleri ve bu hedefe doğru çizdikleri bir yol haritası vardı. Gelecek tasavvurları, sağlıklı ve ilkeli bir yol haritası ile birleştirildiğinde bereketlenmiş, “Avrupa’nın ortasında bir Kudüs” olarak, Avrupa’nın sınırlarını da çizivermişti.
İşte bu mücadelede, neredeyse başka bir beşerî metinde kolayca göremeyeceğimiz bir olgunlukta, “Müslüman Toplumun Gelecek Tasavvuru” ile karşı karşıyayız. Bu yüzden Aliya ve Arkadaşları’na, onların mücadelelerine hürmeten kitabın isminde “gelecek tasavvurları”na ve “yol haritaları”na atıf yaptık. Nasıl yapmazdık ki? Merhum Akif Emre’nin “Takdim” yazısında da değindiği gibi, İslam Beyannamesi ve içinde Müslüman toplumlara teklif ettiği gelecek tasavvuru, Aliya ve Arkadaşları’nın on yıllarca mahkûmiyetlerine neden olan Saraybosna Davası, İslam Manifestosu/İslam Beyannamesi’ni mahkûm etmek üzere kurulmuştu. İşte bu gelecek tasavvuru, Aliya ve Arkadaşları’nın yol haritasında dokunmuştu. İstedim ki, geleceğe umutla bakmak ve yürümek isteyenlerimiz bu yolu ve gelecek tasavvurunu izleyip, kendilerine bir yol haritası ve gelecek tasavvuru belirlesinler. Bu da ancak eleştirel bir tarzda olabilirdi. Malumunuz üzere Aliya, “yetkim olsa, okullara ’eleştiri dersi’ koyardım” diyordu.
2009 ve 2010 yıllarında Bosna’ya yaptığım iki seyahatteki gözlemlerimin ve görüşmelerimin mahsulü olan bu çalışmada, elbette birçok dostumun katkısı vardır. Boşnak mücahitlerin İstanbul’da tedavi amaçlı kaldıkları Bahçelievler Rehabilitasyon Merkezi’nde genç komutan Muyo (Mustafa) Aganoviç(*) ve silah arkadaşlarının, Bosna yolculuklarımızda mihmandarlığı ile eski Milletvekili Sayın Dr. Hüseyin Kansu’nun, Srebrenitsa’da 832 şehidin kemiklerinin bir araya getirilerek yapılan defin sırasında, iki oğlu Hasan ve Hüseyin’i şehit vermiş, önüne gelen tabutta yatanın, DNA testleri sonucu bir araya getirilen kemiklerden oluşmuş cesedin oğulları Hasan ve Hüseyin’den hangisine ait olduğu bilinmediğinden; “Hanginize ağlayayım?” diye göz yaşı döken o mübarek anne Fatma Teyze’nin katkıları vardır.
Değerli genç okuyucular, elinizdeki çalışma, 2010 yılında yayımladığımız ders notlarımızın güncellenerek, örneklendirilerek, değişik kaynaklardan yararlanılarak genişletilmiş halidir. Okurlarımız dipnotlarda ve kaynakçada gösterdiğimiz eserlerden de yararlanarak, daha fazla bilgi sahibi olmalı ve bu çalışmaları genişleterek kendi kuşaklarını hatta gelecek kuşakları bilgilendirmeli ki yıllar önce başlattığımız “şefaat zinciri”, böylece bir bilgi hamulesine ve belki de bir okula/ekole doğru yol alabilsin. Yol Haritamız ve Gelecek Tasavvurumuz’u bu bakışla değerlendirmenizi istirham ederim.
Kitabın ilk baskısını, İstanbul ve Ankara’da eş zamanlı olarak yapılan şifahi sunumlardan deşifre edip, iki konuşma metnini tek metne indirerek düzenleyen kadim dost, değerli araştırmacı ağabey Celal Sancar’a teşekkürü kendim ve okuyucular adına bir borç biliyorum. Gerçekten zor olan bir işi başarmış, bana da deşifre edilen metni yayına hazırlamak kalmıştı.
Her zaman ki gibi özverili katkılarından dolayı Step Ajans ve Mahya Yayıncılığa da ayrı ayrı teşekkür ederim.
Bosna yolculuklarıma vesile olan eşim Emine Hanım ve oğlum Bilal’e de teşvik ve sabırlarından dolayı teşekkür ediyorum. Düşünsel ve eylemsel anlamda emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Bugüne kadar yayımladığımız tüm çalışmalar ve yaptığımız tüm faaliyetler hukukun yaygınlaştırılması içindi, bu çalışmamızın da hukukun yaygınlaştırılması yolunda bir adım sayılmasını umut ve niyaz ediyorum.
Son ve en önemlisi, İslam dünyasında Aliya’yı en iyi anlayan ve anlatan, onların mücadelesini en doyurucu şekilde yorumlayan gazeteci, düşünür ve aydın; dost ve kardeşten öte kardeşim Merhum Akif Emre’ye, şahsım ve elinizdeki çalışma adına çok şey borçluyuz. Bu vesile ile değerli okuyuculardan merhum Aliya ve Arkadaşları ile merhum Akif Emre için kıymetli şahitlikler diliyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun.
Muharrem Balcı
29 Mayıs 2024
ABD Seçiminin Tarafları | Hamza Er
07.11.2024
DİN VE DEVRİM / Muharrem BALCI
14.10.2024
Direnişin Cesur Lideri Şehid Oldu..
18.10.2024
Tarih böyle alçaklık görmedi
16.10.2024
Söz mü Eylem mi.. Nereye? CAVİT OKUR 20.10.2024