metrika yandex
  • $41.53
  • 48.58
  • GA4970
Yolcu

iyilik diye yaptıklarımız unutabildiklerimizdir

MUSTAFA AKMEŞE
22.08.2025

iyilik yapıyoruz ama makbul olan mı acaba diye merak ediyorsanız 
ki edin bence;
sanki 
kaydını tuttuğumuz iyilikler göğe yükselen değildir.
en azından ben öyle biliyorum...

şunu demek istiyorum dostum:
iyilik diye yaptıklarımız unutabildiklerimizdir
çünkü unutamıyorsan, gönül hesabına yazıyorsun demektir. 
unutanlarındır…  çünkü unutan, rabbinin huzuruna bırakmıştır. 
hatırlayan ise kendine bağlamıştır. kendine bağlayan yorulur, incinir, karşılık bekler;
rabbine bırakan ise özgürleşir, huzur bulur.

oysa hakikî iyilik, 
karşıya “bunu sana borç gibi bıraktım” duygusu vermez. 
diğer yandan böylesi bir iyilik duruşu 
muhatabında 
görevi, işi, insanlık borcu falan tabi ki yapacak düşüncesi uyandırmaz.
çünkü iyilik borç değildir, görev değildir. 
anneye, babaya, ya da evlada yapılan iyilik “ben yaptım, karşılığını isterim” tavrıyla nasıl yapılmıyorsa,
etrafa yapılan iyilik benzer bir sükûnetiyle yapılmalıdır.

yani derim ki dost;
gerçek iyilik, 
kimin yaptığı belli olmayacak kadar sade
kimin için yapıldığı unutulacak kadar derindedir. 

olmadı mı dost?
o zaman şöyle diyelim;

aziz kitabın ifadesiyle “yapacağınız her hayrı, Allah onu bilir” (bakara, 215). 
öyleyse iyiliği unutmak, aslında rabbine teslim etmektir. 
sen unutursun, rab hatırlar. sen defteri kapatırsın, rabbin defteri açar. 
iyilik erbabı; nehir akarken damlalarını saymaz derler.
mevlana deyişiyle; “iyiliği başa kakma, gönlünde büyütme; 
suyun aktığını hatırlamadığı gibi sen de unutuver.”
işte ihsan budur; 
Allah’ı görüyormuşçasına yaşamak, iyiliği onun için yapmak.

ne var ki modern insan çoğu zaman iyiliği görev gibi görür veya karşılığını 
alacak bir borç gibi bilir

anneye bakmak görev, babaya sahip çıkmak yükümlülük, evlada emek vermek zorunluluk… evet, akrabalık hukuku birer vazifedir. ama burada ince bir sır var: 
görev bilinci mecburiyet doğurur, 
mecburiyetin olduğu yerde iyilik değer yitirir, zayıflar. 
oysa iyilik, görev değil, insanlığın nefesidir. iyiliği görev diye yapan, içinden istemese de yapmak zorunda hisseder;
faydalı olmak, insana borç yüklemek değil, yükünü hafifletmektir. 
öyle ki, muhatabına “bana iyilik yaptı” dedirtmez; 
“insanlık gördüm” dedirtir. işte asıl iyilik budur.

iyiliği ihsan diye yapan, gönülden taşan bir rahmetle yapar. 
iyiliği
görev için yapan biri yük taşır, 
diğeri bir kuş misali kanat çırpar.
işte bunlar rabbine yükselen amellerdir. bütün bunların sonunda mesele şuraya varıyor: 
iyiliği yapıp unutan kurtulur, 
iyiliği hatırlayan değer kaybına sebep verir. bir de iyiliğini söylenip durursa kişi ah!

biz unutursak rabbim hatırlatır, biz gizlersek, rabbim çoğaltır...
işte gerçek insanlık da, hakiki müminlik de budur.


ökkeş bana gözünün altından baktı 
sonra
modern zamanlarda görünmek her şey olmuşken 
dost sen diyorsun ki 
görecek olan Allah 
insana şah damarından yakın olunca
ihsan sahibi kişi görünmez olandır…

sahi dost tam da şimdi
kaydını tuttuğumuz iyilikleri unutma zamanı 
salıverin göğe… valla...

dedi ve sustu...

 

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş