çocukları büyütmüş, evermiş ve torun tombalağa karışmış,
hayatın son evresine girmiş anneler babalar,
orada mısınız?
şu evlendirip yuvadan uçan,
kendi yollarını çizen çocukları bi konuşsak diyordum...
ayın sonunu getiremeyen,
ayın başı ev kirasını denkleştirmek için mücadele veren,
çocuklarının eğitimi ve ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan,
zorlanır işte insan... zorlanmaz mı hiç...
ha işte hasseden, onları bi konuşsak!
peki o ara malı mülkü olan, birikimi olan biz ebeveynler ne yapar peki?
elinde olan maddi imkânını, canından bir parçası çocuklarından
fukara olanı gözetmeyen, malından gereği gibi vermeyenler olur.
sanki yiyecek harcayacak mecali varmış gibi!
onları konuşsak işte. öyle can sıkıntısı ki!
hayır hayır dost!
mevsimi gelince 2 çuval patates, bir çuval un veren, ne bileyim işte bilirsiniz,
derde deva olmayan nakit veya
torunların cebine konan üç kuruşluk harçlıktan bahsetmiyorum.
hele hele evli kızı ayıran ve imkânlarından yararlandırmayan,
daha kötüsü evli kız evlâdın sıkıntısını hiç dert etmeyen ve dahi
kızdan damattan mal kaçırmak için ölmeden malı mülkü oğlanın üzerine geçiren,
zulüm edenlerden de bahsetmiyorum.
o ayrı bir vicdansızlık ve hesabı verilmesi zor olan bir davranış.
benim dediğim çok ayrı ve açık;
kendi halinde, görüntüde problem gözükmeyen aile birlikteliği olan,
haftalık bir araya gelen ama
çocukların ebeveynlerin ölümüyle
mal/mülk ile tanışmasından bahsediyorum.
adam ölüyor, ölmesiyle birlikte yıllarca sıkıntı çekmiş çocuğun
birden ekonomik rahatlaması sizce de
acayip değil mi?
ebeveynler yaşarken mallarını vermek için niye ölümü bekler, onu derim.
anlamak gerçekten zor.
haydi daha geçerli ve kolay bi şey söyleyeyim;
zekatlarınızı verin bari,
en yakın olan ihtiyaç sahibi evlâtlarınıza faydalansınlar, diyordum ki;
duydum söylendiğinizi!
“bakmakla yükümlü olduğumuz kişiler olunca
biz hanefî mezhebinde olanlar çocuklara zekât veremez”
diyorsunuz!
o zaman şöyle buyurun;
imam azam ebu hanife çok özel bi adam ve gerçekten çok seviyorum.
özellikle dinin maksadını anlamakta beyninin gri hücrelerini iptal etmeyen,
aklı çok iyi çalıştıran çok özel biri.
zamanının ileri gelen ilim erbabından da
bu nedenle “ehl-i rey”ci diye işaret edilmiş ve çok hakaret görmüş bir şahsiyet.
imam, itikattaki ne kadar yorum genişliği varsa,
muamelat ve ibadet dediğimiz kısımda diğer mezheplere göre bir o kadar daha katı...
öyle işte, farklı bakmış dinin ibadet bölümüne.
sanki biraz kasıyor desek yeri.
bunlardan biri de konuştuğumuz bu konuya iyi bir örnek.
“fakir de olsa evlâda zekât olmaz” diyor imam!
sebep?
ebeveynler bakmakla yükümlüdür de ondan.
zekât aile içinde dolaşmasın diye,
baksın evlâdına diyor, işi ne diyor ebeveynin!
öyle değil be imam, valla değil!
evlenmiş, evden ayrılmış ve ebeveynle ekonomik birlikteliği kalmayan
bir yola girmişlerse çocuklar,
bir de ihtiyaç sahibi durumuna düşürmüşse hayat, yetişemiyorlarsa;
zekât yakından başlayarak verilmesi tavsiye edilirken
ve güzel olan da bu işte diye övülürken,
babanın servetiyle
evden uçmuş çocukların ilgisi olmadığı bilinirken
niye ihtiyaç sahibi kıza, oğlana zekât verilmesin ki?
imam aynı zamanda;
“benden daha farklı içtihat eden varsa, aynı konuyla ilgili onu alın”
diyecek kadar dini geniş bir adam.
“mezhepçilik yapmayın” diyor yani!
“içtihat” sonuçta!
işinize gelen, daha kolay ve uygun olanı tercih edin demiş, daha ne?
bakmayın öyle dost,
daha içtihat etme makamına gelmedim! :)
imam malik ve imam şafii’yi işaret edeceğim.
evden kopmuş, ekonomik ilişkisi kalmamış
ve muhtaç olan çocuklara zekât verilir diyor işte.
ki dini yaşama konusunda “kolay olanı tercih etmek” peygamber sünneti iken
gelin dostlar,
özelde evli kızlar ihtiyaç sahibi ise,
iki kat daha fazla özenli olmak üzere çocuklarımıza ölmeden önce
zekâtlarımız ve infaklarımızla öncelikli yardımcı olalım.
mesela; altlarına bineklerini ve ev almalarına yardımcı olalım.
daha maddi açıdan yaşanır bir hayat sürmeleri için,
imkanlarımızı zekât ve infaklarımızı ilk onların kullanımına açalım.
ökkeş söylendi:
mallarınız ölünce zaten evlâtlarınızın olacak.
başını salladı,
sanki hayret eder bir sesle:
ölünce zorunlu vermek değil de,
yaşarken gönüllü verince kalpler etkilenir.
aile bağları güçlenir.
akıllı olun!
dedi ve sustu…
paylaşmaya değer gördüğünüz yazılarımın dilediği kısmı dahil dostlarınıza ikrama açıktır.
bir gönle daha temas etmek iyidir. valla!
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Gazze çağrısı
29.08.2025
ÇARE ARAMALIYIZ! ORHAN GÖKTAŞ 28.08.2025
Terörsüz Türkiye Terörsüz Ortadoğu AHMET GÜRBÜZ 31.08.2025
KONYA OLAYI VE AYRIMCILIK YUSUF YAVUZYILMAZ 31.08.2025