Eşya üç boyutuyla kolayca tarif edilebilir. Fakat İnsan denilen Ahsen-i Takvim’e böyle yaklaşmak mümkün değildir.
Hele bugüne kadar Üstad Necip Fazıl Kısakürek için hazırlanmış Biyografiler ve kısa hayat hikayeleriyle ancak Aysbergin su yüzeyindeki kısmı anlatılabilmiştir. Yazarların çoğu da bir eksiği tamamlamak için eserin devamında Üstadın makalelerinden veya şiirlerinden bir demet sunmayı ihmal etmediler. Sosyo-Psikolojik bakımdan med-cezirlerle yaşanmış uzun bir ömrün izdüşümü Üstadın eserlerine yansımıştır.
Psikanaliz normalde temel deneysel testlerle yapılır. Sonra şahıstan alınan cevaplar kategorize edilir ve değerlendirilir. Fakat o insan hayatta değilse bilinen özgeçmişi, olaylar ve insanlar karşısındaki tavrı ve tepkisiyle eserlerindeki ifadeleri ve espirileri ayrıntılarına kadar eleştirilip sonuca varılabilir.
Fakat bu konuda da Üstad Necip Fazıl farklılık arzeder;
Eleştirmenler için üstad ;
Düşünce Adamıdır. Mücadele adamıdır. Büyük şairdir. Gönül adamıdır.
Soylu yazardır. Birinci sınıf tiyatro yazarıdır. Senaryo, Roman ve Hikaye yazarıdır.
Kriz Entelektüel Döneminde süper Mürşid. Sabık Şair! Nureddin Topçu ile birlikte iki Yol Açıcıdan biri.
Üstad. Sultan-ı Şuara. Çok köşeli yıldız. Dediler.
Peki kimdi gerçek Necip Fazıl?
KISA BİYOGRAFİSİ
İstanbul Çemberlitaşta ikamet eden zengin bir ailenin tek çocuğudur. Büyük bir konakta dünyaya gelen Necip Fazıl, adliyede Hakim olan dedesinin yakın ilgisiyle henüz 4-5 yaşlarında okuma yazma biliyordu. Eve alınan günlük gazeteleri anlayarak okuyor ve dedesine sorular soruyordu.
Altı yaşında yerli-yabancı klasikleri okuyordu. Pol ve Virjin, Graziyella, Pardayyanlar gibi aşk ve Şövalye Romanları Onda uyuyan devi uyandırıyordu. Çocuğun hayal dünyası vaktinden önce ve takat getiremeyeceği kadar genişliyordu. Ondaki aşırı hassasiyetin sebebi Hayal Gücündeki ihtişamla izah edilebilirdi.
İlk mektebi altı okul değiştirerek bitirdi. Bunlar Fransız-Amerikan-Emin Efendi mahalle mektebi. Büyük reşit paşa Nümune mektebi. Rehber-i İttihat Mektebi ve Heybeli Ada Nümune Mektebi.
Tüberkülozun yaygın olduğu yıllardı. Hastalanan annesi İsviçrede tedavi olup İstanbula dönünce, bir süre daha Heybeliada Senatoryumunda tıbbi kontrol altında kalacağından Onlar da zorunlu olarak Heybeliada’ya yerleştiler.
Necip Fazıl da bugünkü Askeri Deniz Lisesi olan O zamanki adıyla Bahriye Mektebine yazıldı ve eğitime başlandı.
Bahriye Mektebinde okurken Aksekil, Ahmet Hamdi, Şair Yahya Kemal ve Hamdullah Suphi Necip Fazıl’ın hocalarıdır. Edebiyet ve şiir çalışmaları sürerken hocası İbrahim Aşki Efendi Onu Tasavvufa yönlendirdi.
Bu kontrol edilemeyen genç Bahriye Mektebinin son sınıfındayken Okuldan ayrıldı.
Aynı Ders yılı (1921) İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümüne kaydoldu. Ancak Üniversite eğitiminin ortasında Devletin açtığı bir müsabakayı kazanarak burslu öğrenci olarak Fransaya gitti. Paristeki Sorbon Üniversitesinde egitime başladı. Daha doğrusu eğitimden başka her şeye başladı.
Düzensiz ve disiplinsiz, eğlencede sınır tanımayan bir ders yılı boyunca bohem bir hayat yaşadı.
Adanalı Arkeoloji hocası Remzi Oğuz Arık’in Pariste karşılaştığı her öğrencinin yakasına yapışıp « Bugün Türkiye için ne yaptın? » diyerek sarsarak uyardığı günlerde Necip Fazıl Istanbula geri döndü.
Medarı Maişet için girdiği işlerin ve memuriyetlerin hemen hepsinden kısa süre sonra kolayca istifa edip ayrılıyordu. Ekonomik sıkıntı içindeydi.
Ancak Günlük gazetelerin edebiyat sayfalarında yayınlanan yazı ve şiirleri zevkle okunuyordu. Basında okuyucuya heyecan veren şiir ve makalelerini takip eden bir çevre oluşmaya başladı.
Eleştirmenler için Necip Fazıl hayatının birinci devresini hastalıklar, sıkıntılar, korkular, ayrılıklar ve marazi hassasiyetlerle dolu olarak yaşamıştır. Bu seküler anafordan kurtulabilmek için Bohem hayat tarzına sığınmıştır. Nihayet yayımlanan eserlerinin iki katı hacminde övgü aldığı « Genç şairlik Dönemidir. »
Abdulhamim Arvasi Necip Fazıl için bir milattır. Diğer bir değerlendirme de Mürşidi Abdulhakim Arvasi’yi tanımadan önce ve Tanıdıktan sonraki dönemdir.
BEYOĞLUNDA
1934 yılında Taksim Ağacamiinde Seyyid Abdulhamim Arvasi’yi tanıması ve Onun sohbetlerinin müdavimi olmasıyla başlayan son dönemi onun gerçek kişiliğiydi. « Büyük Doğu »Dergisi bu yıl yayın hayatına başladı.
Necip Fazıl, Arvasi’nin son on yılında doyamadığı sohbetlerine devam etti, Ona sorular sordu, feyz ve nasihat aldı. Arvasi’nin Eyüp Sultandaki dergahına ziyaretlerini sürekli olarak sürdürmüştü.
Seyyid Arvasiyi tanımakla alışkanlıklarını pek değiştirmese de söylemleri ve şiirlerindeki konu mecra değiştirmiştir.
Yine eleştirmenler bu değişikliği de 'Kriz Entellektüel' olarak değerlendirdiler.
Fakat Necip Fazıl’ın şiirlerinde ısrarla mistik ve tasavvufi hayata girişi daha önce Ona 'Büyük Şair' diyenleri şaşırttı. Artık aleyhinde yazmaya başladılar. Ona 'Sabık Şair' demeye başladılar.
Oysa Üstad artık asıl edebi kişiliğini buldu ve yolunu seçti. Artık şiirlerinde TELKIN, yazılarında da TEBLİĞ esastır.
1941 yılında 36 yaşında Neslihan Baban hanımefendiyle evlenir. 1943 yılında ilk oğlu Mehmet Dünyaya gelir. Aynı yıl Mürşidi Seyyid Abdulhakim Arvasi vefat eder. « Büyük Doğu » Dergisi tekrar yayın hayatına başladı. Tek partili ve İnönü dönemidir. Büyük Doğu ile birlikte Onun sıkıntılı, ıztıraplı, hapisli ve iflaslı yıllar gelip çatmıştı.
1943-1964 yılları arasında resmi ideolojinin zorbalıklarına karşı verdiği mücadeleye karşısında yaşadığı sıkıntılara normal bir insan takat getiremezdi, dayanamazdı.
Şair Necip Fazıl bu dönemde Sekiz defa hapse girip çıktı. Toplam 3 yıl 20 gün hapis yattı. Her Büyük Doğu’nun kapatılıp dergilerin toplatılmasında Necip Fazıl iflas etmiştir. Şair bu yolda on kere battı ve çıktı.
Son dönemlerde Sıkı Yönetim-Örfi İdare tarafından Büyük Doğu’nun kapatıldığı 1971’e kadar dört kere daha batıp tekrar ayağa kalkmıştır.
Çıkarttığı günlük gazete ve dergilerden sonra duruşmalar ve mahkumiyetler de başlamıştır.
Yoğun istekler üzerine 1963’ten sonra Anadoluyu şehir şehir dolaşarak halkla buluşmaya ve konferanslar vermeye başladı. Hayatının son yıllarına kadar Türkiyeyi köşe-bucak dolaştı. Davet edildiği Türk işçilerinin bulunduğu yurtdışı ülkelerde de konferanslarını sürdürdü.
Dışarıya çıkmaya Sağlık durumunun imkan vermediği ömrünün son üç yıl evine kapandı fakat şiir yazmayı bırakmadı.
ÜSTADIN PSİKANALİZİ
Bu taşkın zekanın garip sözleri ve tuhaf davranışları vardı. İfade tarzında, yazılarından evindeki sade hayatına kadar sembollerle doludur.
Psikiyatristler Onu şu iki kalıba sığdırmaya çalışırlar ;
1- Erişilemeyecek, dizginlenemeyecek bir Zeka.
2- Keskin bir Mizah Duygusu.
Eleştirmenler arasında Ona mağrur-kibirli, mütekebbir, megaloman, şişmiş Egosuyla kendini beğenmiş bir marazi kişilik diyenler oldu.
Fakat Necip Fazılın bizzat kendisi diğer normal insanlarla arasındaki farkı görüyordu. Nefsiyle barışıktı ve Kendinden Emindi. Üstün yönlerinin farkındaydı. Bu durum Onda enaniyetin kabarmasına, benliğin şişmesine, tıbbi adıyla 'EGO HİPERTROFİSİ' ne sebep olmuştur. Bunun sonucu Üstad kendisinden başka hiç kimseyi beğenemez hale gelmiştir. Hatta sahasında tanınmış sevilen otoritelere sanki düşman kesilmiştir.
Mehmet Akif'i, Namık Kemal'i, Nureddin Topçu'yu beğenmeyişinin ve bazı şöhretli düşünce ve kalem erbabıyla kavgalarının bu açıdan değerlendirilmesi gerekir.
Bir Örnek verelim ;
Yıl 1970. Siyah-beyaz televizyonun henüz Türkiyeye girdiği sırada Prof Ayhan Songar Üstad’la karşılaşır.
- Üstadım dün akşamki TV. Konuşmamı tabi ki beğenmediniz değil mi ?
- Nereden bildin ?
- Çünkü konuşan siz değildiniz! Atışmalar başlar karşılıklı. Sonra geyik muhabbeti.
Başka bir Anektod :
Ona sorarlar ;
-Üstadım Fransız Şiir antolojisinde iki Türk Şair yer alıyormuş!
Üstad sözünü keserek,
-Peki Öteki Şair Kim?
Yani garanti biri kendisidir de Acaba diğer şair kimdir ?
Analitik düşünce, analiz ve sentez Onun metodudur.
Matematik, lisan ve mizah zeka ürünüdür. Zeka parıltısıdır.
Kendi üstünlüğünün, büyüklüğünün farkında ve şuurunda olan Necip Fazıl günlük hayatı içinde hem zarif, hem sıradışı ve hem de kara Mizahın ustasıdır.
Aynı işi başka biri yapsa ve söylese sokaktaki adamın teşhisi "Deli, çatlak veya kafayı yemiş" ’tir.
Mesela evde bir küçük kafeste kanarya ve muhabbet kuşu beslenebilir. Kedi beslenebilir. Fakat Üstad oturduğu dairenin balkonunda bir süre eşek beslemiştir. Sokağa terkedilen sahipsiz bir sıpa.
Necip Fazıl’ın gençliği hızlı yaşanmış bir hayatın sonuna doğru da hızlı bir çöküş ve tükeniş görülür. Sigarayı sigarayla yakarak içmektedir. Sigarayla ilgili hakkında fıkralar vardır. İflah olmaz bir tiryakidir. Mat esmer yüzü ve alnı kırışıklarla doludur. Ecevit gibi Onun da sol gözünde tik vardır. Seri muhakemesi, hafızası ve zekası dipdiriydi. Fakat son 3-4 yılında organik olarak çökmüştü. Fakat Üstad bu tükenişi kabullenemiyordu.
Gözleri zayıflamıştı, etrafındaki eşyaları yeterince seçemiyordu. Fakat evde aile topluluğu içinde TV seyrediyordu.
Yaşlılığın dermansızlığından dizlerinin bağı çözülmüş, eriyip incelen bacak adaleleri ve eklemleri artık vücudunu taşıyamıyordu.
Fakat Üstad ;
-Canım istemediği için dışarıya çıkmıyorum ! Diyordu. Güçsüzlüğü, hertürlü zaafı ve zayıflığı kendine yakıştıramıyordu.
Zeka ; Mücerret düşünebilme kabiliyetidir ve Allah vergisidir.
Üstadın yakın dostu, vefalı arkadaşı Prof Ayhan Songar için şöyle söyler ;
Necip Fazıl şiirinde, günlük basit ihtiyaçlarında ve her konuşmasında korkunç bir tecrit ve dehşetli bir sembolizasyon dikkat çeker.
Bugüne kadar hangi söz ustası veya şair ;
Sanki burnum değdi burnuna yok’un,
Öz ağzımdan kustum kafatasımı ! » Diyebilmiştir.
Kısaca mücerret düşünce ve tecrit kabiliyeti bakımından emsaline dünya durdukça pek rastlanması mümkün olmayacak seviyede bir DAHİ edi. »
Vefatından önce hakkında 2 yıllık daha mahkumiyet kararı vardı.
Ancak Doktor raporuyla ceza kararı erteleenebiliyordu.
Vefatına yakın yazdığı son şiiri Ölüm meleğine davetiye gibidir.
Boş Dünya,
Gittiler… Bana Dünyam
Birdenbire boş geldi.
Seçilmez oldu eşyam
Odalarım loş geldi.
Gözlerim Müebbette,
Günü gelir elbette,
Gelir… Melek Nöbette
Safa geldi, Hoş geldi.
Allah Gani Rahmet Eylesin.
REZİL İSLÂM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI|HAZIM KORAL
08.10.2025
Suriye'nin Humus ilinde toplu mezar bulundu
05.10.2025
Vahdettin İnce:Kemalizm Terakkiye Manidir
14.09.2025
Genç Birikim : Gazze'yi Unutma!
13.09.2025
SUMUD: DÜNYANIN VİCDANI YUSUF YAVUZYILMAZ 06.10.2025
ÜSTAD’IN PSİKANALİZİ Dr. MEHMET SILAY 09.10.2025
Dil, Kabalık, Kavga ve Cinayet OSMAN KAYAER 21.09.2025
SUMUD: DÜNYANIN VİCDANI YUSUF YAVUZYILMAZ 06.10.2025
Aile Huzuru FEYZULLAH AKDAĞ 14.09.2025
BİR KEVSER HAVUZU BULDUM! AYTEN DURMUŞ 18.09.2025