metrika yandex
  • $41.91
  • 48.64
  • GA40260
Yolcu

dindarlık kendi elinde olana bakmaktır.

MUSTAFA AKMEŞE
09.10.2025

şükür, kulluğun en zarif hâlidir desek bence yakışır. 
hayır hayır 
süs gibi bir şey değil, tam aksine dindarlığın özünden bahsediyorum 
insanın rabbine yönelişinde en berrak, en sahih ruh hâlidir. 
şükürsüzlük, kalbin kararması; şükür ise kalbin nurudur.

ondan olacak işte 
şükrün düşmanı çoktur: 
kıyas, hırs, tamah, haset, gaflet... 
fakat şükrün dostu bir tanedir: 
gönlün “rabbim bana yetendir” diyebilmesidir. bu sözün hakkını veren neyi eksik görürse görsün, aslında en büyük zenginliği taşır.

elindeki nimeti göremeyen, 
başkasının elindekine göz diken var ya 
yani kıyas eden işte… 
taşkınlığın kapısı işte burada aralanır. çünkü kıyas, insanın iç dünyasına düşen bir kurt gibidir; görünmez ama kemirir…
kemirdikçe huzur eksilir, şükür silinir, razı olmak unutulur.
oysa Allah’ın verdiği nimet, kulun kaderine tam ölçülmüş bir elbisedir. 
kıyas ettikçe, o elbiseyi daraltır; kendi nefsine zindan eder.

iblis, “ben ondan üstünüm” dediği an, rahmetten kovuldu.
kendisini adem’le kıyasladı. “ben ateştenim, o topraktan.”
o an kaybedilen sadece cennet değildi
Allah'ın laneti onun üzerine geldi 

kıyas, insanı başkalaştırır.
bugün biri "niye onun arabası daha güzel?" diye sorar,
yarın "niye onun eşi daha anlayışlı?" diye içini kemirir.
ertesi gün "neden benim çocuklarım onun çocukları gibi değil?"
diye geceyi uykusuz geçirir.
ve insan, başkasının hayatına bakarken
kendi hayatının güzelliklerine körleşir.

aynı meslek sahiplerinin meslektaşlarını 
açıktan, gizliden izlemesi ve kıyas yapması nedeniyle zıplayıp durması! hangi duygunun sebebi olduğu bellidir be dost... ah! 

yusuf’un kardeşleri işte, yusuf’la kendilerini kıyasladılar sonra 
babaları yusuf’u daha çok seviyor diye fesatlandılar... 
halbuki yakub’un sevgisi adildi, ama kardeşlerin kalbi bozulmuştu bir kere.
kıyasla gelen haset, hasetle gelen kin, kinle gelen günah…
ve yusuf, kendini bir kuyuda buldu.

modern insanın hastalığı da bu işte.
kıyasla beslenen bir huzursuzluk hali.
sosyal medya ekranlarından akan mutlu yüzlere bakıp
“benim niye böyle değil” diyor.
oysa o mutlu yüzlerin arkasında kaç uykusuz gece, kaç gizli gözyaşı var, bilemiyor.
çünkü kıyasın gözlüğü gerçeği göstermez.
abartır, çarpıtır, eksiltir, büyütür…
ve nihayetinde insanı kendine yabancılaştırır.

halbuki her kulun sınavı ayrıdır.
bize düşen; kendi hayatımıza razı olmak,
başkasının nimetini izlemek değil,
kendi nimetimize şükretmektir.

herkesin nasibi, rızkı, imtihanı farklıdır.

ve belki de insanın en büyük yanılgısı, şükrü büyük nimetlerde aramasıdır. 
oysa sabah uyandığımızda aldığımız nefes, yürüyebildiğimiz ayak, görebildiği göz, konuşabildiğimiz dil… hepsi şükre değer nimetlerdir. 
fakat biz, sıradan zannettiğimiz için gözden düşürürüz.
oysa sıradanlık dediğimiz şey, aslında, 
orada mısın dost?
sıradan zan ettiğimiz üzerimizde taşıdığımız ne varsa nimet diye bildiğimiz, bilmediğimiz 
Allah’ın rahmetinin sürekliliğidir.
bu  nimetin sürekli oluşu insanda kalıcı olduğu zannı verirken kendinden bilmesi gafletini getirir...

diyorum ki:
huzursuzluk, başkasının gölgesine bakarak
kendi ışığını unutmaktır.
çare ne derseniz eğer;
kişinin kendi ışığını bulması var ya,
kendisi olması diyorum 
öyle zor ki dost. 
o ışıkla yürümek, yol bulmak 
şükrü pratik hayata aktarmaktır 

ökkeş 
“kişinin kendisi olmak”
rabbim beni, ben olduğum için yarattı.
başkası gibi olayım diye değil anlayışını hayata aktarmaktır 
sanki öyle bir şey işte… 
dedi ve sustu 

paylaşmaya değer gördüğünüz yazılarımın dilediği kısmı dahil dostlarınıza ikrama açıktır.
bir gönle daha temas etmek iyidir. valla!

 

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş