metrika yandex
  • $41.55
  • 48.62
  • GA4955

NUREDDİN’LER GİBİ PERVANELER VAR!

Dr. MEHMET SILAY
11.09.2025


Nureddin Topçu Hocanın, başta Ezel Erverdi olmak üzere bir avuç idealist öğrencisinin gayretiyle 10 Ocak 1966 günü okuyucularla yeniden buluşan “HAREKET” dergisinin ilk gönüllü çalışanlarından olmayı Allah bizlere de nasip etti. 
İstanbulda birlikte yola çıktığımız arkadaşları önce “Gönülde Yaşayanlar” çalışmasıyla günümüze taşımaya çalıştık. Ulaşamadığımız dostları da “Yaşatma Aşkına Gönül Verenler” demeti içinde mükerrer baskılarla ve şükranla andık.
Kalecikli Mehmet Doğan dostluğunun farklı ve üretken bir tempo içinde hayat ve hatıralarımızı doldurduğunu gördük.
İkimiz de 1947’liydik. Yetim-i akran olmadan önce yıllara yayılan hatıralarımızı yeniden anarak canlandırmak zorundaydık.  

Onunla 1968 yılı, Kurban Bayramı’nda tanışmıştık. İkimiz de üniversite öğrencileriydik. Biz İstanbul Cerrahpaşa Tıp, ikinci sınıfta, Mehmet Doğan da Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi ikinci sınıftaydı.
Ankara’dan Ali Birinci’yle birlikte Nureddin Topçu Hoca’ya bayramlaşmak için gelmişlerdi. Gözümüzde ve gönlümüzde bu iki idealist arkadaşın özel bir değeri oldu.

Sultanahmet Ersoy Han’da bulunan dergi merkezinde buluşup birlikte yürüyerek Hocanın Çemberlitaş’taki evine vardık. Bayramlaştık. Uzattığı elini hiçbirimiz öpemedik. Hoca el öptürmüyordu. Bizlerden başka da gelenler vardı. Bir çay ikram edildi. Ana-baba eli öperek, bayram harçlıklarının dağıtılıp ekmek kadayıfı ikram edildiği Klasik, alıştığımız bayramlaşmalardan çok farklıydı bu bayramlar. 

Hoca konuşuyordu:

“Hür insan düşünen ve üretendir.

Düşünmesini bilenler toplumun gündemini belirler.  

Heyecan sağlığa zararlıdır fakat Gençlere mutlaka heyecan lâzım.

Yüksek bir gayesi ve gayreti olan idealist gençler, millete hizmette hedefe ulaşırlar. Peşlerinden gelen nesillere güzel örnek olurlar ve Allah’ın sevgisini kazanırlar. 

Hür ve kuvvetli insanlar yırtıcı değil, yaratıcı olurlar.

Cemiyet, kuvvete hayrandır, gururu kutsallaştırır ve korktuğunu sever.

Hür insan ise merhametlidir, Aşkı yüceltir!

Arınmak için, yani iç temizliği için üç yol vardır; Yazmak-İstiğfar Etmek ve Bir Dostla Sohbet Etmek!”

Hoca bazen yüzümüze bakıyor fakat daha çok başı önde konuşuyordu. İlk dinleyenler için özellikle hocanın sıradan sohbeti bile bir felsefi metin gibiydi. Okuma deneyimi az olanlar için anlaşılması zordu. Fakat dopdolu ve kalıcı cümlelerdi.

Dersimizi almıştık. Hele Doğan, hür karakteriyle iliklerine kadar almış ve sindirmişti. Mehmet Doğan kardeşim hayatı boyunca son gününe kadar okudu, yaşadı ve yazdı.

Onlarca yıl beraberliklerimiz, sohbetler, geziler ziyaretlerimiz oldu. Biz mutluluğumuz veya sıkıntımız olduğunda telefonun karşı tarafında Mehmet Doğan olurdu.

Doğan Hayatı boyunca Dünya’ya metelik vermedi. İnancı ve imanı doğrultusunda gayreti zorlayarak kaderi solladı. Çünkü kader, gayrete âşıktı.

Bizim onu tanıtmak için konuşarak ve yazarak, methetmemize gerek yok, Eserleri onu anlatmaya yetiyor.

“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz,
Şahsın görünür Rütbeyi aklı eserinde!”

Ziya Paşa bu beyitlerinde-insanın aynası işidir. Bir kişinin aklının seviyesi yaptığı işte yani eserinde görünür. Eserleri merhum Mehmet Doğan kardeşimizi övüyor ve yüceltiyor.

Ankara’dan İskenderun’a gidip gelişlerde birbirimizin evinde misafir   olurduk. Çocuklarımızın sünnet merasimlerinde şehirlerarası otobüslerle bu iki şehir arası evin yolu olurdu.

Mehmet Doğan, Gerçekten kalenderdi, derviş meşrepti. Batıkent’teki evinin oturma odası, yatak odası ve salonu kütüphaneydi, kitaplarla doluydu.

Doğan’la birlikte yurt içi ve yurt dışı Kültür gezilerimiz oldu.

Ankara, İstanbul, Konya, Antakya, Çorum, Bolu İzzet Baysal ve Bartın Üniversitelerinde farklı konularda seminer ve Sohbetlerimiz oldu. Ankara’dan Siirt’e kadar uzun süren on günlük bir kültür gezimiz oldu. Etkinliklerimiz: Şehir Üniversitelerinin öğrencilerine Sergiler, şiir, edebiyat ve kültürel konularda sunumlarla sürerdi.

Bir otobüs dolusu şair, yazar ve araştırmacı Ankara’dan yola çıkıyorduk. Önce Aksaray Üniversitesinin büyük konferans salonunda Üniversite öğrencilerine şiir, edebi sohbetler, resim sergileri ve belirlenen konuda konferanslarla etkinliği başlatırdık.

Mehmet Doğan TYB kurucu başkanı oluşuyla ilk açış konuşmalarını yapıyordu.

Adana Çukurova Üniversitesinin misafirhanesinde geceliyor ve ertesi sabah program yeniden başlıyordu.

Antakya’da Cemil Meriç öğrencilere anlatılıyor. Mehmet Akif’in 1935 Ağustos’unda Liva İskenderun’a gelip Antakya’daki Cemil Bereketin konağında üç hafta misafir edildiği ve “Viranelerin yasçısı baykuşlara döndüm!” şiirini bırakarak ayrıldığı anlatıldı. Gaziantep, Diyarbakır, Adıyaman, Siirt ve Bitlis ve nihayet Maraş’ta programlar sürüyordu.

Endülüs İslam medeniyetini birlikte anlatıyorduk. İttihadı İslam’ın mimarı Selahaddin Eyyubi, imanı, iradesi ve ameliyle bugün de aramızda olmalıydı. Evlatlarımız ve torunlarımızı Onun gibi eğiterek Ümmeti Muhammed’in hizmetine sunabilmeliydik.

Yine Ankara, Erzurum üzerinden “Kasrı Dilara’dan Ahıska’ya” yolculuğumuz her zaman otobüs ve minibüslerle oluyordu. Hizmet esastı. Mehmet Doğan Yediğine, içtiğine, giydiğine rahattı, özel bir talebi yoktu.

BİR YILDA ÜÇ GEZİ ENDÜLÜS-HİCAZ-KAŞGAR

Cihan Balcı’nın servisiyle şehit alim İskilipli Muhammed Atıf Efendiyi rahmetle anmak için Çorum’a doğru giderken gelen telefonla Doğu Türkistan’a davet ediliyorduk. “Yanınızda iki kişi daha olabilir mi? Teklifine hiç düşünmeden “D. Mehmet Doğan ve Şükrü Can” cevabını vermiştik. Böylece yüreğimizde taşıdığımız yakın dostlar ifade edilmiş oluyordu.

Hazırlığımızı yaptık ve bir Çin uçağıyla İstanbul’dan Urumçi’ye uçtuk. Dört gün Çin için bir garnizon şehir Urumçi’de ve Kaşgar’da gezip gözlemler, araştırmalar yaptık. Divanı LugatutTürk gibi Türkçenin ilk sözlük yazarı Kaşgarlı Mahmut, Yusuf Has Hacib ve Abdulkerim Satuk Buğra Han’ı Fatihalar ikram ederek ibretle ziyaret ettik.

Doğan, Çin’den İstanbul’da çıkan ulusal basındaki köşesine beş yazı gönderdi. Biz de Kaşgar Ruznamesini hazırlayıp döndük. Aynı yıl (2017) eşlerimizle birlikte Endülüs’e ve Umre ibadeti için Hicaz’a gitmek nasip oldu. Kayda değer çok hatıralarımız oldu.

BİŞKEK RUZNAMESİ

Kazakistanın 25. Kuruluş yıldönümündeki etkinliklere katılmak üzere davetli olarak giden beş kişilik bir gurup içindeydik. Aksakallımız TYB Bakanı Mehmet Doğan’dı. Diğer arkadaşlar Muhsin Mete, Çetin Baydar ve Lütfi Şehsuvaroğlu’ydu. Başkent Almatı’ya eski bir Rus uçağıyla Taşkent üzerinden uçuyorduk.

Devlet Başkanı Nur Sultan Nazarbayev’in hazır bulunduğu kalabalık toplantılarda konuşmalar yapıldı, kopuzlar çalındı, sazlı sözlü toplantılardı. Bizlere de birer Çapan giydirdiler.

Trenle bir gece yolculuğuyla Yesi şehrine geldik. Hoca Ahmet Yesevi’nin Makberi Mübareğinin bulunduğu diğer adının da Türkistan olduğu şehirdeydik. Türkistan’ın manevî dinamiklerini ziyaret ettikten sonra, karayolundan ve Çimkent üzerinden Özbekistan’ın başkenti Taşkent’e vasıl olduk. Kazakistanın Yazarlar Birliği - Jazucular Botağı’nın misafirhanesinde ağırlandık. Ali Şir Nevai Kültür Parkında gözlemlerimizle ilgili notlar alıyorduk.

Yıllar sonra, İkincisi Bişkek’te tertiplenen Türkçe yazan şairlerle ilgili bir kültür şöleniydi. Türkçe şiir yazan Dünya’nın her ülkesinden şairler gelmişti. Üniversite salonlarında başlayan törensel konuşmalar ve şairlerin sahne alışı sürüyordu. Oş, Issıg Göl, Balasagun ve şair edip Cengiz Aytmatof’un ve babasının da bulunduğu şehitliği ziyaret ediyorduk. 

Cengiz Aytmatof’un babasıyla birlikte Stalin zaliminin kurşuna dizdiği 138 aydının medfun olduğu Tanrı Dağı-Tiyenşan dağının etiğindeki Ata Beyit Ulusal Tarih ve Anıt Kompleksindeki toplu mezara defnedilmişti. Gurup hâlinde anıt mezara varmıştık. 

SİGARA KÖLESİ MANKURTLAR

Aksakallımız Mehmet Doğan; “Arkadaşlar, biriniz aşrı şerif okusun!” dediğinde aramızdaki genç şair imam arandı.  Sigara bağımlısı olduğundan otobüsten iner inmez 6-7 kişilik tiryakiler, ana guruptan koparak bir duldaya çekilip sigaralarını savuruyorlardı. Sorumsuzluktu bu. Üzüldük.

Sigara bağımlılığı bizim tiryakilere bu ülkeye ve bu kabristana geliş sebebimizi de Kur’an-ı da unutturuyordu. Cengiz Aytmatof’a göre Mankurt, bilinçsiz köle demekti. Şair-Şuara da olsalar Tiryakiler de nikotinin bilinçsiz köleleriydi.

Doğanın işaretiyle bir hekim arkadaşımız; “Duha Suresini” okudu ve bütün ülke yazarları aminler eşliğinde şehitlere dua ettiler. 

Bütün zararlıların haram olduğunu bilen üyelerimizden şair imam ve başörtülü şair hanımefendinin de bulunduğu tiryaki gurup sigara bağımlılığı uğruna bazen sosyal aktivitelerin dışına düşüyorlardı.

Doğan’la yaptığımız değerlendirmelerde ilk defa Sigara bağımlılarının TYB’ye üye olarak alınmamaları yahut Sigara bağımlısı TYB üyelerinin uluslararası Kültür etkinliklerine getirilmemeleri konuşuldu.

Mehmet Doğan yıllar önce yazıp yayınladığı BATILILAŞMA İHANETİ kitabıyla Türkiye’nin gündemlerinden birini tartışılır hale getirmişti. Özellikle Üniversite gençleri için araştırılması ve üzerinde düşünülmesi gereken üretken bir mütefekkir araştırmacının yazılarının takip edilmesi gerektiğini vurguluyordu. 

Mehmet Doğan iki ciltlik BÜYÜK TÜRKÇE SÖZLÜK eseriyle selefi Kaşgarlı Mahmut gibi dilimize büyük hizmette bulundu. Sözlük çalışması sabır sebat ve süreklilik isteyen bir maratondu.

Camideki Şair MEHMED AKİF, TÜRKENDÜLÜSYA, YÜZYILIN SOYKIRIMI, HALKA KARŞI DEMOKRASİ, DARBELER MÜDAHALELER ve SİYASİ SİSTEM, TARİH ve TOPLUM, İSTİKLAL MARŞI Bin Yılın Destanı. SÖZ OKYANUSUNDA YOLCULUK, KEMALİZM, BİR LÜGAT BULAMADIM, İki Yol Açıcı NUREDDİN TOPÇU ve NECİP FAZIL ve diğerleri…

Mehmet Doğan yazdığı ve yayınladığı her eseriyle Dayatılan Resmi İdeolojinin putlarını teker teker yıkıyordu. Son eseri “1932 DİNİ İNKILAP YILI” bu mücadelenin final örneğidir.

Erzurumlu Mütefekkir ve ahlak adamı Nureddin Topçu’nun sohbetleri ve kitaplarıyla yola çıktık. Aramızda en çok Hocamıza benzeyen Mehmet Doğanın eserleri ve örnek mücadelesiyle yolumuza   devam ediyoruz. 1987 yılında ikisinin de hasretiyle şiir geçmiş içimizden.

Mehmet Sılay

Önce Hocamız için:

BÜYÜK YALNIZA RUBAİ

Bir Omzu Tefekküre diğeri Dine yaslı,
Güçlük var anlatmakta, adı özünün aslı.
Zevale düştü İrfan, Cihat meydanı tenha.
Göçünce “Dinin Nuru” dört mevsim hazan faslı!

İkincisi de öğrencileri arasında Hayatı ve Mücadelesini hocamız Erzurumlu Nureddin Topçuya çok benzeyen Doğan kardeşimiz içindi.


PERVANELER

“BATILILAŞMA İHANETİ YAZARINA”

Tefekkür kolunun İbret dağından,
Seyreyle Cihanı elde neler var?

Fer silinmiş bakanların gözünden,
Kalp gözüyle gören Ferdaneler var.

Mevlana Rumi’nin sır Bahçesinden,
Henüz derilmedik Güldaneler var.

Hikmetinden sual olmaz Hüda’nın,
Velilerden öte Nurdaneler var.

Çerağ Peygambere cism-i Can’ıyla,
NUREDDİN’ler gibi pervaneler var.

Yegane’ydi TOPÇU, şimdiyse Gani,
Fikir meydanında Merdaneler var!

Bizleri kültür hayatımıza hizmet için yönlendiren Hocamız Nureddin Topçu ve Mehmet Doğan’a rahmet ve şu anda yoğun bakımda bulunan Muhsin Mete kardeşime acil şifalar diliyorum.

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş