Umran dergisi Eylül 2025 tarihli 373. sayısı akademik dünyanın sorunlarını ve üniversitenin misyonunu ele alan bir manşetle çıktı.
Günümüzde eğitim, kişinin mesleki eğitimi dışındaki tüm eğitimini ifade eden genel eğitimden üniversiteye ve sonrasına kadar ciddi bir kriz içinde. Yazılan binlerce kitaba ve yapılan bir o kadar araştırmaya rağmen eğitim sistemlerinde sağlıklı bir reforma imza atılamadı. Teknolojik ilerlemenin gölgesindeki tedavisi imkânsız yozlaşmalar birbirini izledi. Üniversitelerde yükselen yönetişim çılgınlığı ve sayılara, bürokratik ritüelleşmeyi koyultan performans göstergelerine dayalı değerlendirme sistemleri uzun zamandır eleştiriliyor.
Türkiye’de bunların gerçek akademik değere odaklanmak yerine, niceliksel hedeflere ulaşma baskısı yarattığını ve bu durumun akademik kaliteden taviz verilmesine yol açtığı iddialarını doğrulayacak çok sayıda örnek var. Aslında üniversiteleri sıralamaya koyan ulusal ve uluslararası “lig fikstürleri” akademiyi kasıp kavuran yeni puanlama çılgınlığının bir parçası. Artık üniversitelerde ders anlatmak, araştırma yapmak ve programları koordine etmek gibi değer katan işlerden ziyade, prosedürleri tamamlamaya yarayan işlerle uğraşanların sayısı artıyor. Ayrıca üniversitelerde öğrencilerin memnuniyetine yapılan vurgu arttıkça öğretimin öneminin azalması durumu söz konusu.
Bu bağlamda Umran dergisinde akademik dünya, sorunları ve üniversitenin misyonu yanı sıra Ortadoğu’daki ve dünyadaki gelişmeler ele alınıyor. Ayrıca hevasını ilahlaştıranlarla mücadele, İslâmcılık ve yeni bir dünya kurma mücadelesi, Siyonistlerin Filistin’deki katliamları, iç sömürgecilik, insanın anlam arayışı, Lübnan ve Suriye’nin geleceğine dair senaryolar üzerinde duruluyor.
Türkiye ve Dünya Gündemi
Derginin gündem kısmı Burhanettin Can’ın 21. asırda ümmet şuurunun yeniden inşası bağlamında ortaya çıkan problemlere dikkat çeken dizi yazısıyla açılıyor. Can yazısında ilah kavramıyla birlikte hevasını ilahlaştıran insan unsurunu değerlendiriyor.
Salman Sayyid’le yapılan söyleşide İslâmcılığın büyük krizlere anlamlı biçimde karşılık verebilmesi bağlamında her ikisi de sürekli bir entelektüel ve kültürel emek isteyen krizlerin neler olduğu ve bunlara neyin yol açtığı konusunda netlik gerektiği vurgulanıyor. Sayyid İslâmcılığın Müslümanın İslâm serüvenini özgürleştirici adalet örnekleri üzerinden anladığı ufku genişlettiği kanaatinde. Bunu başarmak ise ona göre yalnızca ümmet bağıyla sınırlı bir Müslümanlık biçimini geliştirmekle doğrudan bağlantılı.
Ortadoğu’dan dünya meselelerine uzanan çevirilerde ise Suheyl Keyvan “Niçin İzzeddin El-Kassam’ın Mezarı Dahi Peşlerini Bırakmıyor?” başlıklı yazısında Siyonist rejimin Filistin direnişinin sembollerinden İzzeddin el-Kassam’ın mezarını yok etmek için yaptıklarına dikkat çekiyor.
İbrahim Hamami Ortadoğu’daki gelişmeleri irdelediği “İç Sömürgecilik ve Vatanın Yerli Ellerle Hapishaneye Dönüştürülmesi” başlıklı yazısında iç sömürgeciliğe odaklanıyor. Hamami iç sömürgenin özü itibarıyla vatanseverlik kılığına bürünmüş bir işgal olduğunun altını çiziyor.
Abdulhamid Osmani Gazze’nin altı Arap ülkesinin son savunma hattı olduğunu belirtiyor. Cezayirli yazar, pragmatist gerçekçi bir politikayla devlet sahibi olmaları konusunda Filistinlilere destek olduklarını yalandan iddia eden, normalleşme ekseni olmak üzere Arap rejimlerinin Filistin’i özgürleştirmek gibi millî bir görevin yükünden kurtulmak için “barış” kurgusunu pazarlamayı sürdürdüklerini belirtiyor.
Pierre Akiki Lübnan’da yaşananları müzikal yaratıcılık çerçevesinde Feyruz’un idealizmi ile Ziyad’ın gerçekçiliği üzerinden analiz ediyor.
Yol ayrımındaki Suriye’ye odaklanan Muhammed Sermini Suriye’de krizin çözüm anahtarlarını mercek altına alıyor. Sermini “Suriye bugün bir yol ayırımında: Ya bölgesel ve uluslararası hesapların görüldüğü bir saha şeklinde kalacak ya da kendi koşullarını dayatan ve kendi kararlarına sahip bir devlete dönüşecek.” diyor.
Akademi, Sorunlar ve Üniversitenin Misyonu
Türkiye’de 2000’lerden itibaren üniversitelerde yaşanan kapsamlı dönüşümden beklenen sonuçlar bir türlü alınamadı. Seçkinci yatağı üniversiteden üniversitenin misyonunu yeterince anlayamamış geniş bir kesimin etkin olduğu vülgarize akademiye geçiş yaşandı. Üniversiteler çoğunlukla akademik hayatın gereklerini yerine getiremeyecek rekabetçi kariyer düşkünlerinin ve onun teşvik sistemlerinin ayartısına kapılanların elinde kaldı. Üniversitelerimizin tarihsizliğinden talihsizliğine, paradigma yanlışlarından amaçsızlığına, ortama iyi uyarlanamamaktan motivasyon eksikliklerine kadar kendine has birçok problemi var. Yeni kuşağın kafasındaki üniversite tasarımının ve donanımın yetersizliği de buna eklenmelidir. Batı üniversitelerinin farklı bağlamlarda yaşadığı kimi sıkıntılar ise sorunun küresek bir boyut kazandığının göstergelerinden.
Derginin bu çerçevede hazırlanan dosyasına Mustafa Aydın “Genel Eğitimden Akademik Öğretime Sorunlar Yumağı”, Vefa Taşdelen “Nurettin Topçu’da Üniversite Düşüncesi”, Mehmet Furkan Ören “Üniversiteler ve Yenilik”, Kâmil Yeşil, “Diploma Bilgi ve Ehliyeti Göstermeyen Kâğıt Parçası Hâline Nasıl Geldi?”, Bryan Stanley Turner “Felaket Zamanlarında Batı’daki Üniversitelerin Krizleri” başlıklı yazılarıyla katkı sunuyor.
Kritik, Yaşayan İslâm ve Kültür-Sanat
Derginin kritik bölümü Kürşad Atalar’ın “En İyi Yönetim Hangisidir?” başlıklı yazısıyla başlıyor. Atalar yazısında günümüzdeki sorunları Batılı siyaset teorisyenleri ve İslâmcı düşünürlerin görüşleri çerçevesinde ele alıyor.
Aytaç Ören “Yaşayan İslâm” bölümündeki Cuma Kayıtları’nı “Arada Ol/ama/mak” başlıklı yazısıyla sürdürüyor.
Derginin kültür-sanat sayfalarında Ercan Yıldırım tarihçi Mete Tunçay’ı Post-Kemalizm’in tarihçisi ve neoliberal sol bağlamında değerlendiriyor. Yıldırım, yazısını şu ifadelerle sonlandırıyor: “Mete Tunçay ve foncu siyasa gücünü kaybetti de… çürümeden nasıl dönülür, nasıl yeniden taze bir varoluşa geçilir, hangi tezler ve entelektüellerle bu nomos yenilenir… asıl soru ve mesele bu.”
Türkiye’nin Osmanlı’dan Cumhuriyet’e yaklaşık iki asırdır yoğun çeviri hareketliliğine şahitlik ettiğini söyleyebiliriz. Kamil Ergenç modern zamanlarda çevirinin politikasına odaklanıyor. Ergenç, modernleşmenin kaçınılmazlığına kati inancın eşlik ettiği çeviri hareketliliğinin yeni bir tasavvur dünyasının inşasıyla sonuçlandığını belirtiyor.
Cihan Aktaş Austin Günlüğü’nü sürdürüyor. Amerika’yı içerden değerlendiren günlükler farklı insanlar ve izlekler üzerinden günümüzdeki insani durumlara değiniyor.
Abdurrahman Güner Tarık Saleh’in Cennetten Gelen Çocuk filmindeki Müslüman Kardeşler temsilini sorunsallaştırıyor. Çünkü film darbeci yönetimi hedef gösterirken aynı zamanda tüm seküler çevrelerin yaptığı gibi darbeciler tarafından ‘terörist’ damgası vurulan Müslüman Kardeşler’i de harcıyor ve ikisini sorunun ana kaynağı şeklinde lanse ediyor.
Gülşen Özer romancı Pınar Kür’ü seküler katılaşma çerçevesinde ele alıyor. Özer yazarın, bütün engellere rağmen müthiş azimleriyle pek çok başarıya imza atan, Batıcı söylemin altını oyan, başka bir hakikatin neşet etmesine alan açan başörtülülerin kolaylıkla tercüme edilemez iç sesini anlamaya çalışmadığını belirtiyor.
Nijeryalı edebiyatçı Ben Okri ise genel hatlarıyla geçen Mayıs ayında hayatını kaybeden Kenyalı romancı Ngũgĩ Wa Thiong’o portresi çiziyor. Okri, Afrika edebiyatının zihni sömürgeden azat olma sürecinde Kenyalı romancının neleri başardığını gözler önüne seriyor.
"Online tetikçi pazarı oluştu"
05.09.2025
Papa, katil Herzog ile görüştü
05.09.2025
Umran Dergisi:Üniversiteler Nasıl Ölüyor!
06.09.2025
Google'dan İsrail katliamına destek!
06.09.2025
Mehmet Doğan ile Derkenar
17.08.2025
İKTİDAR VE SERVET YUSUF YAVUZYILMAZ 08.09.2025
Kaybetmek Yok Hep Kazan-Kazan FEYZULLAH AKDAĞ 09.09.2025
Harabe Binalar ve Virane Bağlar OSMAN KAYAER 11.09.2025
Umut; Varlıktan Bilgiye… ABDULAZİZ TANTİK 13.08.2025
Musa'nın Haykırışı KADİR ÇİÇEK 20.08.2025
Türk'üm Demek Ayıp Mı? YUSUF YAVUZYILMAZ 19.08.2025