metrika yandex
  • $34.83
  • 36.6
  • GA21150

Haberler / Yorum - Analiz

Tarihin Sonu Ertelendi / Yuval Harari

31.08.2022

TARİHİN SONU ERTELENDİ

YAZAN: YUVAL HARARİ

İNGİLİZCEDEN ÇEVİREN: HASAN KANAT

 

İnsanlar rakamlar, bulgular ve dizgeler yerine hikayelerle düşünürler. En basit olan hikaye, en iyi olandır. Her insan grubunun ve ulusların kendine ait İLK BATILI MÜSLÜMAN KADIN: LEYDİ ZEYNEP/Çeviri: Hasan Kanat anlatıları ve mitolojileri vardır. 20. Yüzyılda New York, Berlin, Londra ve Moskova'daki küresel seçkinler, tüm geçmişi açıklama ve tüm dünyanın geleceğini tahmin etme iddiasındaki üç büyük hikayeyi formüle ettiler. Faşizmin, Komünizmin ve Liberalizm hikayeleri. 2. Dünya Savaşı Faşist hikayenin sonunu getirdi. 1940'ların sonundan 1980'lerin sonlarına kadar dünya iki hikaye arasında Komünizm ve Liberalizm çatışmasına sahne oldu. Ardından komünist hikaye çöktü ve liberal hikaye, insan geçmişine ve dünyanın geleceği için vazgeçilmez, hakim bir kılavuz olmaya devam etti ya da global elitler öyle görüyordu.

Liberal hikaye, özgürlüğün gücünü ve değerini göklere çıkarıyor, insanlığın binlerce yıl boyunca, çok az siyasi hak, ekonomik fırsat veya kişisel özgürlük tanıyan ve bireylerin, fikirlerin ve malların hareketlerini büyük ölçüde kısıtlayan baskıcı rejimler altında yaşadığını söylüyordu. Bunun sonucunda insanlar özgürlükleri için savaştı ve adım adım özgürlüklerini sağlayacak zemine ulaştılar. Acımasız diktatörlüklerin yerini demokratik rejimler aldı. Girişimciler ekonomik kısıtlamaları aştı.  İnsanlar bağnaz rahiplere ve gizli geleneklere körü körüne itaat etmek yerine, kendileri için düşünmeyi ve kalplerinin yolunu takip etmeyi öğrendiler.  Duvarların, hendeklerin ve dikenli tel çitlerin yerini açık yollar, sağlam köprüler ve hareketli havaalanları aldı.

Liberal hikaye, dünyada her şeyin yolunda gitmediğini ve hala üstesinden gelinmesi gereken birçok engel olduğunu kabul ediyor. En liberal ülkelerde bile insanlar şiddet, baskı ve yoksulluk içinde yaşıyor. En azından bu problemlerin üstesinden gelmek için ne yapmamız gerektiğini biliyoruz: İnsanlara daha çok özgürlük vermek.

Liberal hikayeye göre; herkese oy hakkı tanımak, serbest piyasalar kurmak ve bireylerin, fikirlerin ve malların dünya çapında mümkün olduğunca kolay hareket etmesine izin vermek için insanların hakkını korumamız gerekiyor.

Bu durdurulamaz ilerleme yürüyüşüne katılan ülkeler, daha kısa sürede barış ve refahla ödüllendirilecektir. Kaçınılmaz olana direnmeye çalışan ülkeler, onlar da ışığı görene, sınırlarını açana ve toplumlarını, politikalarını ve pazarlarını özgürleştirene kadar sonuçlarına katlanacaklardır. Bu zaman alabilir ama sonunda Kuzey Kore, Irak ve El Salvador bile Danimarka gibi olacaktır.

1990'lardan 2000'lere dek bu hikaye küresel bir söylem haline geldi.  Brezilya'dan Hindistan'a birçok hükümet, tarihin amansız yürüyüşüne katılmak amacıyla liberal siyasi görüşü benimsediler. 1997 yılında ABD başkanı Bill Clinton Çin'i siyasetini liberalleştirmeyi reddetmesinden dolayı onu "tarihin yanlış tarafında yer aldığını" söylemiş kendinden emin bir şekilde azarlamıştı.

Bununla birlikte, 2008 küresel mali krizinden bu yana, dünyanın her yerindeki insanlar liberal hikayeye karşı daha fazla hayal kırıklığına uğradı. Duvarların yükselmesi tekrar moda oldu. Göçe ve ticaret anlaşmalarına karşı direnç artıyor. Görünüşte demokratik hükümetler, yargı sisteminin bağımsızlığını baltalıyor basın özgürlüğünü kısıtlıyor ve her türlü muhalefeti ihanet olarak gösteriyor.

1938'de insanlara seçebilecekleri üç küresel hikaye sunuldu. 1968'de bu hikaye iki zıt kutuplu bir hikayeye dönüştü. 1998 yılına gelindiğinde tek bir hikayenin anlatısı hakim görünüyordu. 2022 yılın da ise herhangi bir hikayenin olmadığını görüyoruz. Son yıllarda dünyanın büyük bir kısmına hakim olan liberal seçkinlerin bir şok ve yönelim bozukluğu durumuna girmesine şaşmamalı. Aniden hiçbir hikaye olmadan ortada kalmak korku verici bir şey. Hiçbir şey bir anlam ifade etmez. 1980'lerin Sovyetler Birliği'nin seçkinleri gibi liberaller de tarihin önceden belirlenmiş izleğinden nasıl saptığını anlamıyor ve ellerinde gerçekliği yorumlamaya yarayacak başka bir mercek de yok. Kafa karışıklığı sebebiyle durumu kıyamet alameti, tarihin öngörülen mutlu sona ulaşmaması, olsa olsa mahşer yerine doğru gidildiği yönünde değerlendiriyorlar. İnsan zihni gerçekliği değerlendirmekten aciz kalınca felaket senaryolarına sarılır.

Yaşanan yönelim kaybı, kıyametin yaklaştığı hissi, teknolojinin hızlanmasına birlikte daha da kötüleşiyor. Liberal siyasi sistem, endüstriyel çağda buhar motorları, petrol rafinerileri ve televizyon setlerinden oluşan bir dünyayı yönetmek için şekillendi.  Bilgi teknolojisi ve biyoteknoloji de devam eden devrimlerle başa çıkmakta zorlanıyor. Siyasetçilerle seçmenler yeni teknolojileri ve bu teknolojilerin çığır açıcı potansiyellerini işlevsel kılmak şöyle dursun, ne olduğunu bile zar zor anlıyorlar. İnternet devrimi siyasi partilerden ziyade mühendisler tarafından yönlendirilmiş olsa da internet dünyayı 1990'lardan bu yana herhangi başka bir etkenden çok daha fazla değiştirdi denilebilir. İnternet hakkında bir oylamaya katıldığınız oldu mu? Demokratik sistem başına ne geldiğini anlamakta hala güçlük çektiği gibi yapay zekanın yükselişi ve blok zincir devrimi gibi yeni sıçramalara neredeyse hiç hazırlıklı değil. Bilgisayarlar finansal sistemi daha şimdiden pek az insanın anlayabileceği düzeyde karmaşıklaştırmış durumda. Kısa sürede gelişim kaydeden yapay zeka karşısında hiç kimsenin finanstan anlamadığı bir noktaya gelebiliriz. Böyle bir durumda ne tür bir siyasi süreç yaşanacak? Eli kolu bağlı bir şekilde bütçenin ya da yeni vergi reformunun bir algoritma tarafından onaylanmasını bekleyen bir devlet hayal edebiliyor musunuz?

Öte yandan uçtan uca blok zinciri ağları ve Bitcoin gibi kripto para birimleri mali sistemin yüzünü bütünüyle değiştirip radikal vergi reformlarını kaçınılmaz kılabilir. Örneğin çoğu ticari işlem bir milli para birimi ya da esasen herhangi bir para birimi değiş tokuşu gerektirmeyeceğinden, dolar üzerinden vergilendirme yapmak imkansız ya da yersiz hale gelecektir. Dolayısıyla hükümetler tamamen yeni vergiler icat etmek durumunda kalabilirler, mesela (ekonomideki en önemli malvarlığı ve çoğu alışverişte değiş tokuş edilen tek şey haline gelecek) bilginin vergisi kesilebilir. Siyasal sistem paralar suyunu çekmeden bu krizle başa çıkabilecek mi?

Daha da önemlisi, bilgi teknolojisi ve biyoteknolojideki ikiz devrimler sadece ekonomileri ve toplumları değil aynı zamanda bedenlerimizi ve zihinlerimizi de yeniden yapılandırabilir. Geçmişte biz insanlar dışımızdaki dünyayı kontrol etmeyi öğrendik ama içimizdeki dünya üzerinde çok az kontrolümüz vardı. Baraj yapmayı ve bir nehrin taşmasını engellemeyi biliyorduk ama vücudun yaşlanmasını nasıl durduracağımızı bilmiyorduk. Dibinde vızıldayıp uykumuzu kaçıran sinekleri avlamak bildiğimiz bir şeydi fakat zihnimizi meşgul eden bir düşünceden ötürü uyuyamadığımızda, çoğumuz bu düşünceyi nasıl avlayacağını bilmiyordu.

Sıradan insanlar yapay zeka ya da biyoteknolojiyi anlamayabilirler ama geleceğin ellerinden kayıp gittiğini sezinleyebiliyorlar. 1938'de SSCB, Almanya ya da ABD'de yaşayan alelade bir vatandaş vahim durumda olabilirdi. Ama bu vatandaşa durmadan dünyadaki en önemli şeyin kendisi olduğu ve geleceği temsil ettiği söyleniyordu Genellikle madencilerin, demir çelik işçilerinin ve ev kadınlarının kahramanca pozlarda resmedildiği propaganda afişlerinde kendini görebiliyordu: "Bu afişteki benim! Geleceğin kahramanı benim!"

2022 yılında yaşayan alelade bir vatandaş kendini gitgide daha işe yaramaz hissediyor. TED konuşmalarında, hükümetlerin düzenlediği beyin takımı toplantılarında, ileri teknoloji konferanslarında herkesin ağzına pelesenk olan bir dizi gizemli kelime heyecanla telaffuz ediliyor. (küreselleşme, blok  zinciri, genetik mühendisliği, yapay zeka, makine öğrenmesi) ve sıradan insanlar bu kelimelerin hiçbirinin kendileriyle bir alakası olmadığını varsaymakta haklı sayılırlar. Liberal anlatı sıradan insanların anlatısıydı. Siborg ve ağ tabanlı algoritmaların dünyasında geçerliliğini nasıl koruyabilir? 20. yüzyılda halk kitleleri sömürüye karşı ayaklanıp ekonomideki hayati rollerini siyasi güce dönüştürmeye çabalamıştı.

Artık halk kitleleri işlevsiz kalma korkusu taşıyor, ellerinde kalan siyasi gücü çok geç olmadan kullanabilmek için debeleniyor. Bu sebeple Brexit ve Trump'ın seçilmesi geleneksel sosyalist devrimlerin aksi istikametinde seyredildiğini gözler önüne seriyor olabilir. Rus, Çin ve Küba devrimleri siyasi güçten yoksun ama ekonomide hayati rol oynayan insanlar tarafından gerçekleştirilmişti; 2016' da Trump ve Brexit halen siyasi güce sahip olsalar da ekonomik değerlerini yitirme korku­su taşıyan insanlar tarafından desteklendi. Belki de 21. yüzyılda halk ayak­lanmaları insanları sömüren sermaye sahiplerine karşı değil de artık kendilerine ihtiyaç duymayan sermaye sahiplerine karşı yapılır.  Ama bu savaşın sonunda zafer elde edilemeyebilir. İşlevsizliğe karşı mücadele sömürüye karşı mücadeleden çok daha zordur.

Devam edecek ...

Yorum Ekle
Yorumlar (3)
Osman kutlu | 07.09.2022 15:16
Eyvallah
Ahmet bulut | 02.09.2022 16:54
Bizim neden bir hikayemiz yok b7nun üzerinde düşünmeliyiz
Mehmet Ali Öner | 31.08.2022 23:00
"Belki de 21. yüzyılda halk ayak­lanmaları insanları sömüren sermaye sahiplerine karşı değil de artık kendilerine ihtiyaç duymayan sermaye sahiplerine karşı yapılır. Ama bu savaşın sonunda zafer elde edilemeyebilir. İşlevsizliğe karşı mücadele sömürüye karşı mücadeleden çok daha zordur." Tespitini biz yapabilmeliydik..

Her Taraf - Türkiyenin habercisi