Friedrich Nietzsche, Batıdaki Hıristiyan düşüncesini en şiddetli biçimde eleştirenlerden biri olarak din, ahlâk ve insan özgürlüğü hakkındaki fikirleriyle tanınır. Yunan felsefesini derinlemesine inceleyen ve Antik Yunan putperest kültüründen ilham alan Nietzsche, insanın icat edici potansiyelini öne çıkarır. Ona göre Hıristiyan toplumlar, Tanrı’nın ve metafizik değerlerin gölgesinde yaşamış, insan iradesini ikinci plana atmıştır. Nietzsche’nin bu eleştirisi en açık şekilde “Böyle Buyurdu Zerdüşt” adlı eserinde görülür. Kahramanımız, aslında “tek tanrı”ya inanan Zerdüşt’ü baş aşağı çevirmek suretiyle mevcut dini dogmaları ve ahlâk anlayışını çökertmeye çalışır ve insanın kendi değerlerini yaratması gerektiğini savunur.
Nietzsche insanın kendi düşüncesini ve kültürünü yaratacak yetenekte olduğunu söyler. İnsanlığın geldiği bu aşamayı ifade etmek için büyük bir müstağnilik ile “Tanrı öldü. Onu biz öldürdük” der. Elbette Nietzsche, bu ifadeyi mecazen söylemişti. Tanrı öldü sözü, insanın kendi değerlerini bizzat kendisinin belirleyeceği dönemin geldiğini ifade etmek için söylenmiş bir metafordu. Aynı zamanda bir nihilist olan Nietzsche, eşyada bizatihi bir değerin ve anlamın bulunmadığını iddia eden biri olarak hayatın anlamını belirleme görevinin insana düştüğünü söylemektedir. Bunu yapacak olan da “üst insan”dır (Übermensch). Üst insan, kendi değerlerini kendi eliyle kuran, hayatın trajik tabiatını kabullenen ve dinin sınırlarını aşabilen kişidir.
Fakat Nietzsche’nin hayatı, bu iddianın pek de mümkün olmadığını gösteren acı bir “akıl kaybı” ile son buldu. 1889’da geçirdiği zihinsel çöküş, ömrünün son 11 yılını aklını yitirmiş, iradesini kaybetmiş bir halde geçirmesine sebep oldu. Rivayet odur ki: Nietzsche, ilk depresyonunu atını döven bir adama engel olamadığı için yaşar. Yani onun “üst insan” dediği şey henüz ortalıkta yoktur. Üstelik bizzat kız kardeşi bu kavramı Hitlerin “Ari Irk” söylemi için kullanır.
Nietzsche, akıl kaybının ilk döneminde yazdığı mektupların bir kısmında kendisini “Dionysos” olarak isimlendirir. Dionysos, hayatı coşku ile yaşayan ve sınır tanımayan mitolojik bir şarap tanrısıdır. Nietzsche’nin kendisini onunla özdeşleştirmesi, bir çeşit tanrısallık arayışında olduğu izlenimi vermektedir. Şu tuhaflığa bakin ki şarap, insanı gerçekler dünyasından koparır, aklını ifsat eder ve onu komik bir duruma düşürür.
İşte tam bu noktada asıl trajedi belirir: “Tanrı öldü” yani artık kararları biz vereceğiz diyerek insanın özgür iradesini ve kendi kaderini belirleme gücüne ulaştığını savunan Nietzsche, ömrünün sonunda kendi kararlarını veremeyen, fikir üretemeyen, yürüyemeyen hatta su içmek için bile başkasına muhtaç olan acınası bir adama dönüşür. İnsanı Tanrı’nın yerine ikame etmeye çalışan Nietzsche, yaşadığı akli ve bedeni çöküş sebebiyle adeta tanrıyı koymak istediği mezara düşmüş “yaşayan ölü”ye dönüşmüştür.
Bu yıllarda Nietzsche kendi iradesiyle değil; anasının, bacısının ve çevresindekilerin aldığı kararlarla yaşayan biri haline gelir. Günlük hayatı, bakımı, kimlerle görüşeceği, evde nasıl davranacağı, hatta eserlerinin nasıl yayımlanacağı bile artık başkalarının elindedir. Bu dönemde Nietzsche’nin hayatına yön veren kendi felsefi iradesi değil; onu korumaya çalışan ama aynı zamanda kendi politik ve ideolojik amaçları için kullanan yakın çevresinin kararlarıdır. Bu durum, filozofun “kendi değerlerini yaratma” fikriyle hayatının son safhası arasında keskin ve trajik bir tezat oluşturur.
Sonuçta Nietzsche’nin hayatı, insanın iradesi, yaratıcı gücü ve kendi anlamını yaratma sorumluluğu üzerine kurduğu fikri sistemin bir çeşit ütopya olduğuna şahitlik eder. Bir yanda Tanrı’nın ölümünü ilan ederek insanı özgürlüğe çağıran bir filozof vardır; diğer yanda kendi iradesi elinden alınmış “yaşayan bir ölü”. Bu dram, insanın yaratılmış bir varlık olduğunu unutmaması gerektiğini hatırlatan bir gerçektir. Tanrı’nın ölümüyle doğan büyük özgürlük iddiası, Nietzsche’nin kişisel hayatında acı bir ızdıraba dönüşür.
Son söz: Ne ben ne de benden öncekiler tanrı ile kavga edip de kazanan birisine şahit olmamıştır.
Cihannüma’dan Gazze Raporu
19.11.2025
Zirai ilaçlar, reçete ile satılacak
19.11.2025
Türkiye'nin Şam büyükelçisi belli oldu
26.10.2025
UNRWA, Ankara'da ofis açacak
26.10.2025
Surelerin Mesajları: KALEM SURESİ -2 OSMAN KAYAER 18.11.2025
YAHUDİ Mİ DEDİNİZ? SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 19.11.2025
İyi Öğretmen Kimdir? YUSUF YAVUZYILMAZ 23.11.2025
Ulucanlar Cezaevi MEHMET YAVUZ AY 24.11.2025
Bir cami, bir imam ve cemaat OSMAN KAYAER 28.10.2025