Acı ama böyle: "Bir kişinin hapse girip girmeyeceğinin en önemli göstergesi, tek ebeveyn tarafından büyütülmüş olmasıdır."
CC Harper ve SS McLanahan
İlk yazıda 2 KONDA’nın yapmış olduğu bir araştırmadan alıntı yaparak, araştırmanın sonuçlarına göre Türkiye’de 2008 yılında %2 olan dinsizlik oranının 2025 yılında % 8’e çıktığından, % 55 olan dindarlık oranının da % 46’ya düştüğünden bahsetmiş, araştırmayı değerlendiren Dr. Bülent Güven Beyin bu durumu Türkiye’de Özal döneminden beri uygulanan Liberal politikalara bağladığını söylemiştik.
Avrupa’da da benzer süreçlerden geçildiğinin Türkiye’de de aynı durumun “biraz gecikme” ile ortaya çıktığı tespitinin altını çizip, 2008/10’lu yıllara kadar direnip “gecikmeye” sebep olanın ne olduğunu sormuştuk.
Kaldığımız yerden devam edelim.
Yazıyı sonuna kadar okuyamayacak olanlar için fikrimizi ilk andan söyleyelim: Kanaatimize göre ‘Paratapar liberal politikaların’ ahlakın yaslandığı zemini dağıtması sürecine direnen “BABALAR” idi. 2010’lu yıllarla birlikte BABA’nın, “Devlet Eli” ile toplum içindeki etkinliğinin geriletilmesi hatta ezilmesi ile toplumsal direnç de kırıldı.
Müsaadenizle öncelikle “BABA” hakkında birkaç kelime edelim:
Kimden okuduğumu hatırlayamadığım eski bir ölçüyü hatırlatarak başlamak istiyorum: Malumunuz çocuğun buluğa ermesi kız çocuklarında adet görmeleri, erkek çocuklarda rüyalanmaları ile tespit edilir. Ancak çocuğun kendini ve kendi mülkünü idare edebilmesi için sadece buluğa ermiş olması yeterli görülmemiş, Akıl BALİĞ olması da şart koşulmuştur. Yani “Akli” olarak da olgunlaşması gerekir.
Çocuğun Akıl Baliğ olduğu ise “Babası ile Tanrı’yı” birbirinden ayırt edebilmesi ile tespit edilir. Modern kelimelerle ifade etmek gerekirse, soyut düşünebilme yetisinin gelişip, soyut ile somutu birbirinden ayırt edebilir hale gelmesi ile. Zira akıl baliğ olana kadar çocuğun zihninde Baba ile Tanrı aynı şeyi temsil ve ifade eder. Aynı konumu işgal eder.
Dikkat edilirse Babanın kendisinden bahsetmiyoruz, çocuğun zihninde oluşan BABA imgesinden bahsediyoruz. Baba ölmüş ya da uzakta olabilir; bu durum birincil önemde değildir. Eğer baba, çocuğun GÖNLÜNDE sağlıklı bir şekilde yer alıyorsa veya müspet bir şekilde tanımlanmışsa, ölmüş olsa da işlevini yerine getirebilir.
Sağlıklı bir BABA imgesi kişi için; ömür boyu iyiyi ve kötüyü tanımlayan, sınır koyan, hadleri belirleyen, teşvik eden, yönlendiren, öğreten, zorlayan, terbiye eden, esirgeyen, koruyan, karşılıksız veren, karşılıksız seven, güvenilir, emin, her sorunda arkamda olan varlık, zora düştüğünde sığınılacak kucak, ömrün sonuna kadar kişinin zihninde durup her hatasında sallanan parmak, güzel eylemlerinde AFERİN diyen onay Makamı olarak kalacaktır.3
Çocuğun büyüyüp soyut düşünebilme becerisini geliştirebilmesi ile BABA imgesi yerini Tanrı’ya bırakır.
İşte bu nedenle bu dönem içinde babayı yaralamanın, aşağılamanın, örselemenin, ezmenin çocuktaki TANRI’yı da yaralama anlamına gelmesi büyük ihtimaldir. Zira aşağılanmış BABA imgesi Tanrı’ya dönüşmüştür.
Bu dönemde çocuğun BABASI ya da babasının yerini alabilecek başka bir sağlıklı ROL model yok ise ya da baba modeli örselenmiş, aşağılanmış, sevilmeyen, ezilmiş, problemli bir model ise çocuğun, “babanın yerini alan Tanrı” ile de ilişkilerinin sorunlu olma ihtimali yüksek olacaktır. Tanrı ile kurulamayan sağlıklı ilişkiler, ahlak ve erdemle ilişkilerin de sorunlu olabileceği anlamına gelir. Nitekim eşcinsel erkek vakalarının -tecavüzler hariç- neredeyse tamamında ezik, ezilmiş, aşağılanmış ya da olumsuz bir BABA figürü vardır. (Freud dahi eşcinselliğin, “babasızlığın” eşcinsel bir partner ile kapatılma çabası olduğunu düşünür.4)
Aptalca Bir Efsane: Harika bir Kariyer ve Bekâr bir Anne olmak
Modern hayatta BABA’nın yerini alabilecek bir figür yoktur. Zira geçmişin dedeleri, amcaları, dayıları, abileri hatta komşular çocuğun terbiyesinden kendilerini sorumlu görüp BABANIN boşluğunu doldurmaya aday olabilirken bugünün BİREYSELLEŞMİŞ ve gaza getirilmiş anneleri hiç kimsenin çocuğa bu mesafede yaklaşmasına müsaade etmezler/edemezler. Dolayısı ile BABASIZLIĞIN boşluğunu doldurma görevini de ANNE üzerine almak zorunda kalır.
Bu noktada Dimitris Kalogirou Beyden bir alıntı yapmak istiyorum: “Anneler çocuklarına emniyetli, besleyici ve duygusal olarak güvenli bir ortam sağlar. Hepimizin ihtiyaç duyduğu şeylerdir bunlar. Ancak babalar çocuklarına meydan okur. Sınırlarını zorlar ve bireysel kişiliklerini geliştirmelerine yardımcı olurlar. Tüm insanların buna da ihtiyacı vardır. Bu noktada bir efsaneyi çürütelim. Her şeyi başarabilen bağımsız kadın efsanesini. Harika bir kariyer yapmak ve aynı zamanda başarılı bekâr anne olmak. Bu büyük bir yalan. Pek çok genç kadının inandığı boş bir efsanedir. Nedeni şu: Daha önce de söylediğimiz gibi, Kadınlar çocuklara güvenli, besleyici ve duygusal olarak emniyetli ortam sağlarlar. Ancak kendilerini duygusal olarak beslenmiş ve güvende hissetmezlerse bunu yapamazlar. Bunlar sadece çocukların değil kadınların da ihtiyacı olan insani duygulardır. Bunu da onlara erkekler sağlar. Bağımsız kadın ya da erkek diye bir şey yoktur. Hepimiz birbirimize muhtaç ve bağımlıyız.”
David Popenoe ise Babasız Aileler adlı kitabında şöyle yazıyor: "Sosyal bilimlerdeki kanıtlar, farklı cinsiyete dayalı ebeveynliğin insan gelişimi için önemli olduğu ve babaların çocuk yetiştirmeye katkısının benzersiz ve yeri doldurulamaz olduğu fikrini destekliyor."5
“Babanın yeri “Üvey Baba" tarafından da genelde doldurulamaz “Bunun nedeni, kan bağı eksikliğinin üvey babanın çocuğun gelişimine zaman ve enerji ayırma konusunda isteksiz olmasına yol açabilmesidir. Bu vakti ayırabilse de gerçek bir baba figüründen ziyade daha çok bir ağabey veya eğlenceli bir amca figürü olarak karşımıza çıkar. Üstelik birçok durumda üvey babalar, annenin ilgisi için üvey çocuklarını bir rakipmiş gibi kıskanmaya eğilimli olurlar.” Diye de not düşüyor Dimitris Kalogirou.
Babasız Bırakılmış Çocukların Topluma Bedeli
BABASIZLIĞIN ne demek olduğunu anlamak için Amerika’dan derlenmiş alttaki istatistiklere bakmanızı rica ediyorum. (Ne yazık ki Türkiye Hükumetinin, özelikle son 10 yıl içinde toplumdaki değişimlere dair verileri paylaşma konusunda çok cimri davranıyor olması nedeniyle yeterince bilgiye ulaşmayı beceremedik. Sağdan soldan elimize düşenleri de daha sonra gireceğiz.)
Amerika’da;
- Babasız çocukların, çift ebeveynle büyüyen çocuklara oranla hapse girme ihtimali 3 ila 20 kat fazladır.
- Genç intihar(kız ve erkek) kurbanlarının %63'ü babasız evlerden geliyor.6
- Tüm evsiz ve kaçak çocukların %90'ı babasız evlerden geliyor.
- Devlet ıslah kurumlarındaki gençlerin %70'i ve cezaevlerindeki gençlerin %85'i babasız evlerden geliyor.
- Tecavüzcülerin %80'i babasız evlerden geliyor.
- Babasız çocukların yoksulluk içinde yaşama ve suç işleme olasılığı, çift ebeveynli çocuklara göre 6 kat fazladır.
- Baba yokluğunun, hem kadın hem erkek şiddeti için güçlü bir ön belirleyici olduğu görülmüştür. 7
- Amerika’da davranış bozukluğu olan çocukların yaklaşık %85'i babasız evlerde büyümüştür. Bu oran ulusal ortalamanın 20 katıdır.8
- 75 Suça bulaşmış çocuk üzerinde yapılan bir çalışmada, %66'sı babasız kalmış, %20'si babasıyla hiç yaşamamış ve %25'inin alkolik bir babası olduğu görülmüştür.

-Bazı veriler, ergenlik çağındaki katillerin yüzde 72'sinin ve uzun süreli mahkûmlarının yüzde 70'inin babasız evlerden geldiğini göstermiştir.
- Babalarına yakınlık hisseden çocukların cezaevine düşme olasılığı %80 daha azdır.
- Öğretmenlerin %71'i ve kolluk kuvvetlerinin 90'ı evde ebeveyn denetiminin olmamasının okullardaki şiddete katkıda bulunan önemli bir faktör olduğunu düşündüklerini söylemiştir.
- 56 okul saldırısının incelendiği bir araştırmada, saldırganların yalnızca 10'unun (%18) biyolojik ebeveynleriyle birlikte istikrarlı bir evde büyüdüğü ortaya çıkmıştır. %82'si ise istikrarsız bir aile ortamında veya biyolojik ebeveynleriyle birlikte olmadan büyüdüğü kayıtlara geçmiştir.
Görüldüğü gibi BABA-Çocuk ilişkisinin bozulması ile çocuğun hem Ahlaki değerler (dolayısı ile Tanrı) hem de çevre ile ilişkilerinin bozulması arasında ciddi ve gizlenemez bir münasebet var. Dr. Gabriella Gobbi'nin de dediği gibi, "Babasız büyümek beynin yapısını kalıcı olarak değiştiriyor ve daha saldırgan ve öfkeli çocuklar ortaya çıkmasına sebep oluyor olabilir.9"
Kanaatimize göre Türkiye’de 2010’lu yıllara kadar Batılı emperyalistlerin sömürgeci politikalarına direnen, “BABA’ya dayalı aile yapısının” hala korunuyor olmasıydı. 2010’lu yıllardan itibaren Türkiye’de dindarlıktaki gerileme ve ateistliğin yükselişi, ahlaki çözülüş ve çıplaklığın dindar ailelerin içine bile girmesi Baba’nın çocuk üzerindeki etkisinin “DEVLET ZORU” ile ciddi oranda kırılması ile oldu.
(Araya girelim: Batılılar için, ilgilendikleri ülkelerde Liberal politikaların yerleşmesi, emperyal politikalara direnme konusunda inatçı bir ahlaka sahip olan Müslümanların direncinin kırılması için zaruridir10. Direnci sağlayan öğretileri nesillerden nesillere aktaran (babadan-oğula, anneden-kıza) ana unsur ise ailedir. Ve ailenin, BABA sırtında ayakta duran bir kurum olması (Ailenin Direği) BABA’yı birincil hedef haline getirmektedir.
Bu konu da uzun uzun konuşulmalıdır. Belki bir başka yazıya.)
“Sınırlar Çizen Baba’nın” çocuğu terbiye etme sürecinden uzaklaştırılmasının egemenler için hayati öneme sahip olduğunu düşünüyorum zira çocuk hevadır, hayat tecrübesinden yoksundur. Oyunla, eğlence, şehvet ve nefsine hitap eden hemen her şeyle ayartılabilme ihtimali yüksektir. BABA ise hikmettir. Hikmet ve tecrübesi ile hadler kor, iyi ve kötüyü tanımlar, çocuğa yol gösterir. Yeni tanıştığı duyguları ve arzuları ile baş etmekte zorlanan çocuklar için sağlam bir rehberdir. Bu nedenle sağlıklı bir babanın terbiyesinden geçmiş bir çocuk genelde, “kullanıma” ve “kolay yönlendirmeye” müsait biri değildir. (Özellikle kız çocuklarının ömürleri boyunca karşılaşacağı kendisinden hiçbir beklentisi ve art niyeti olmayan, her şeyini uğrunda verebilecek, kesinlikle güvenebileceği, fedakârlık abidesi tek erkek, BABA’sı olacaktır.)
Diğer taraftan çocuklar, babalarından ayrı kaldıkça, özellikle başka erkeklerle yaşamaya başladıkça istismara uğrama ve pedofilik hedef olma ihtimalleri de o oranda artıyor11. Türkiye’de de sadece 2014-2022 yılları arasında cinsel istismara uğrayan çocuk sayısında yüzde 287 artış olması da sanırım bunun delilidir. 12

Elimizde doğru düzgün veri olmasa da 2010 yıllardan itibaren Baba’nın çocuğun terbiyesinden uzaklaştırılma sürecine hız verilmesinin ardından Türkiye’de nasıl bir tablo ortaya çıktığını görebilmek için alttaki verilerin ipucu vereceği kanaatindeyim.
Bu rakamları Türkiye’de son yıllarda geçmiş yıllara oranla çocuk sayısının çok azaldığını da hesap ederek değerlendirmenizi rica ediyorum.
2010 yılında suça sürüklenen çocukların karıştığı olay sayısı 83 bin 393 iken, 2024'te rakam 178 bin 834'e çıktı13,
2008 Yılında suça sürüklenen çocuk sayısı 62,43014 iken, 2024 senesi itibarıyla 202.785'e çıktı.15
2014 yılında 11.095 çocuk istismar davası açılmışken 2024'te 38 bin 639 yeni cinsel istismar konulu dava açıldı.16
2009 yılında çocuk hükümlü sayısı 1087 iken 2025 yılında suça sürüklenen çocuk sayısı 97.625 erkek 19.641 kız olmak üzere toplam 117.266 oldu. (2025’in 11. ayı itibari ile hapishanelerde 194’ü kız olmak üzere 12-18 yaş arası 4.682 çocuk tutulmaktadır.17)
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre, 2025 yılı itibari ile Türkiye’de 174 bin çocuk, ailesi tarafından bakılamayacak durumdadır18.
Bugün Türkiye’de sadece hakkında danışmanlık tedbiri verilen çocuk sayısı 51 bin 386’dır.
2015 yılında toplam 506 bebek ve çocuk anneleriyle birlikte cezaevinde büyürken19 2025 yılı 11. Ay itibari ile 19.775 kadın mahpusun yanında annesi ile büyüyen 0-3 yaş grubu çocuk sayısı 434, 4-6 yaş grubu çocuk sayısının 388 toplam 822’dir.20
Bu yıl açıklanan istatistiklerde uyuşturucu bağlantılı suçların oranının bir yılda yüzde 4,2’den yüzde 8,2’ye yükseldiği görülmüştür.21
2024 yılında güvenlik birimlerine gelen veya getirilen çocukların karıştığı olay sayısı 612 bin 651 oldu. TÜİK verilerine göre suça sürüklenen çocukların yüzde 40,4'ü yaralama olayına karıştı.
2021'de 133 bin çocuk suça sürüklenirken, bu sayı SADECE bir yılda(2022) yüzde 56 artışla 207 bine ulaşmıştır.

Rakamlar o kadar büyük ki, kavrayamıyoruz. İstatistikler boşlukta sallanıyor.
Mesela 2022 yılında gerçekleşen 1 yılda suça sürüklenen çocuk oranındaki %56’lık artışın normal şartlar altında 50-100 senelik bir süreçte olması beklenirdi.
Sadece 2024 yılında Suça sürüklenen çocuklarla ilgili 322.219 dava görülmüştür. (204.540 yeni açılan 117.679 bir önceki yıldan devir.)22
Bu davalarda 483 bin 16 çocuk yargılandı.
Bunlardan 11 yaş altı 4 bin 515 çocuk kasten yaralama suçu işlemiş23.
Bunlardan 11yaş ve altı 1591 çocuk CİNSEL istismar suçu işlemiş.
12-14 yaş aralığında kasten yaralama suçu işleyen çocuk sayısı 16 bin 554’müş
12-14 yaş aralığında tehdit suçu işleyen çocuk sayısı 3 bin 732, Cinsel istismar suçu işleyen çocuk sayısı 3 bin 219.
Türkiye’de ailenin parçalanması ve “Erkek Egemen Düzene Savaş” adı altında BABA’ya karşı açılmış savaşın ne istikamette gittiğini sanırım bu tablo NET olarak ifade ediyordur.

Ancak son zamanlarda bu verileri değerlendirenler -AÇIKLANMASI zor BİR ŞEKİLDE- sorunun temelinde olan Ailenin parçalanması ve çocukların terbiyesinden BABA’nın uzaklaştırılması gibi ana etkenleri göz ardı ederek dikkatleri konuyu etkileyen diğer faktörlere (liberal politikalar, fakirlik, eğitimsizlik, geçim sıkıntısı vs.) çekerek kitleleri bilinçli bir şekilde yanlış hedeflere yönelttikleri kanaatindeyiz.
Hâlbuki daha 2011’lerde bir gazete köşe yazısında konu şu şekilde değerlendiriliyordu: “1995'te 229 bin suç işlenirken, rakam 2006'da 785 bin 510'u buldu. Suçların yüzde 42'si İstanbul, Ankara ve İzmir'de işlenmektedir. Ürkütücü tablonun temelinde yatan sebepler ise: Eğitimsizlik, göç, terör, gelir adaletsizliği gibi maddeler sıralanırken ve listenin başına aile değerlerinin tahribatı konulmuştur. Önü alınamayan boşanma ve aile facialarının bedelini çocukların ödediği vurgulanmaktadır. Aile terbiyesi görmeyen ve yeterli eğitim alamayan çocuk ve gençler alkol-uyuşturucu batağına saplanırken, suça bulaşanların yaş ortalaması da düşmektedir.”
Kanaatimize göre “BABA’nın çocuğun Terbiye sürecinden uzaklaştırılması” süreci topluma iki ana kanaldan dayatılıyor:
Ahmet Hakan Çakıcı
Cemaziyelahir 1447/ ALANYA
Nasip olursa devam edeceğiz…
--------------
1 https://www.indyturk.com/node/761622/t
2 https://www.hertaraf.com/koseyazisi-turkiye-henuz-dinsizlesmedi-4603
3 https://www.bursasaati.com.tr/babam-hep-vardi-aslinda-hic-olmadi
4 https://izmirpsikolog.com.tr/escinselligin-olusmasina-dair-teoriler/
5 https://www.designthyself.com/blog/the-fatherless-epidemic-how-missing-dads-are-shaping-a-generation
6 https://www.americafirstpolicy.com/assets/uploads/files/Fatherlessness_and_Crime.pdf
7 https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC6516459/
8 https://www.lansingattorney.com/blog/2015/06/are-fatherless-children-at-a-higher-risk-to-commit-crimes/
9 David Popenoe, Babasız Aileler
10 Batılıların büyük bir hayırseverlikle İslam toplumlarını TERBİYE etmeyi kendilerine görev edinmelerine İslam toplumlarından gelen direnç; özgürlük, eşitlik, hak-sahibi BİREY olma, demokratik vatandaşlık, kadın hakları, cinsel haklar, inanç özgürlüğü, sekülerlik, inanç özgürlüğü, akılcılık demokratik vatandaşlık, kadın hakları vs. gibi liberal değerlere ve moderniteye itiraz olarak kabul ediliyor.
Böyle bir itiraz sadece ortadan kaldırılması gereken lüzumsuz bir direnç olarak değil aynı zamanda yok edilmesi gereken bir patoloji, bir nevroz (Bir ruh hastalığı, manyaklık-AHÇ) olarak da görülüyor.
Bu yüzden eğer Müslümanlar liberalizme ya da liberalizmin hoş görebileceği herhangi bir İslam biçimine gönüllü bir şekilde dönmeyi reddederlerse askeri güç kullanmak dâhil dönüşümlerini sağlamak için gereken her şey yapılmalı.
Joseph A. Massad, Liberalizmde İslam s:15
11 Konu hakkında bir değerlendirmemiz https://www.hertaraf.com/koseyazisi-geliveren-buyuk-bela-pedofili-4534
12 https://pirha.org/tuik-cinsel-istismara-maruz-kalan-cocuk-sayisi-son-9-yilda-yuzde-287-artti-394539.html/20/09/2023/
13 https://esikplatform.net/s/2547/i/Suca_Suruklenen_Cocuklar_Bilgi_Notu-v2.pdf
14 9lib.net/article/ülkemizde-suça-sürüklenen-çocukların-genel-görünümü.y8grn7l2
15 https://www.toplum.org.tr/turkiyede-hukumlu-sayisi-ve-nufusa-orani/
17 https://cisst.org.tr/hapishane-istatistikleri/
18 https://www.evrensel.net/haber/587172/netflixten-827-milyar-dolarlik-tarihi-satin-alma-warner-bros-anlasmasi-duyuruldu
19 https://medyascope.tv/2021/03/29/verilerle-cezaevlerinde-anneleriyle-birlikte-buyuyen-cocuklar-dort-yilda-en-az-iki-bin-466-cocugun-ozgurlugu-elinden-alindi-bir-hafta-boyunca-bebegimin-altini-posetlerle-bezledim/
20 https://velev.news/gundem/0-6-yas-arasi-759-cocuk-cezaevlerinde-kapasite-fazlasi-84-bin-tutuklu-var/
21 https://ajansbizim.com.tr/suca-itilen-cocuk-sayisi-artti--0108251057.html
22 https://www.indyturk.com/node/769185/haber/suça-sürüklenen-çocuklara-dair-çarpıcı-tablo-en-küçük-yaş-grubunda-ağır-suçlar
23 https://www.haberhurriyeti.com/haber/26957078/cocuk-suclarinda-korkunc-tablo-2024te-suca-suruklenen-cocuk-sayisi-yarim-milyon
Naman Bakaç ile Derkenar...
02.12.2025
Seyfettin Huca ile Derkenar
09.11.2025
1 saat boyunca MR cihazının içinde unutuldu!
09.11.2025
hud hud projesi RESUL UZAR 04.12.2025
Ulucanlar Cezaevi MEHMET YAVUZ AY 24.11.2025
Surelerin Mesajları: KALEM SURESİ -2 OSMAN KAYAER 18.11.2025