“Vicdan Buluşması”nda Rachel Corrie ve Esma Biltaci anıldı. Aksa İlim ve Davet Merkezi (AKMER), Kâğıthane’de “Vicdan Buluşması” programı tertip etti.
Rachel Corrie’den Esma Biltaci’ye insanlık onurunu yücelten vicdan sahiplerini anmak ve anlamak üzere düzenlenen özel gecenin sunuculuğunu Nur Haktan yaptı.
Kâğıthane Kültür Merkezi’ndeki programda, Adem Özköse, Dilek Tekocak, Kaya Kartal, Naim Eyyubi, Yıldız Ramazanoğlu, Tülay Gökçimen, Ali Emre, Mehmet Ali Aslan, Ümit Sönmez, Hamza Er ve Şehit Esma Biltaci’nin annesi Sena Abdülcevad birer konuşma gerçekleştirdi.
AKMER adına Cihat Aydın ve Kâğıthane Sivil Toplum Kuruluşları adına Aziz Gündoğdu'nun açılış konuşmalarıyla başlayan programda konuşmacılar sırasıyla şu mesajları verdiler:
Programın ilk konuşmacısı yazar Adem Özköse, Rachel ve Esma’nın insanlığa bıraktığı mesajın bugün de yol gösterici olduğunu söyledi. Esma’nın izzetli duruşunun Gazze’deki direnişi hatırlattığını belirten Özköse, Rachel’ın ise Amerikalı olmasına rağmen “Zulüm bizdense ben bizden değilim” diyerek zor ama ahlaki bir duruş sergilediğini ifade etti.

Özköse, “Müslümanlar olarak elbette kardeşimizin hakkını savunuruz; fakat asıl imtihan bizden olmayanın hakkını savunabilmektir” diyerek Rachel’ın cesaretinin tüm insanlığa örnek olması gerektiğini vurguladı.
Sumud Filosu yolcusu Dilek Tekocak ise, konuşmasında hem Rachel ve Esma’nın mücadelesine hem de yeni döndüğü Sumud Filosu deneyimine değindi. Coğrafyaların ve dillerin farklı olmasına rağmen davaların ortak olduğuna dikkat çeken Tekocak, adalet ve özgürlüğün evrensel bir dil taşıdığını vurguladı.
“İki genç kız tüm dünyaya adalet için gerekirse can verilebileceğini öğretti” diyen Tekocak, Rachel ve Esma’nın attığı tohumların bugün binlerce insanı harekete geçirdiğini, Sumud’un da bunun canlı bir örneği olduğunu ifade etti.
Tekocak, dünyanın pek çok yerinden insanların hakikatin yanında durmak için yola çıktığını belirterek, “‘Siz dünyayı affeder miydiniz?’ diyerek bize bir şey anlatmak istiyorlar. Biz de bu sese karşılık olarak bir şeyler yaptık demek istiyoruz” sözleriyle konuşmasını tamamladı.
Rachel’ın “Zulüm bizdense ben bizden değilim” sözüyle MAZLUMDER’in “Kim olursa olsun zalime karşı, kim olursa olsun mazlumdan yana” ilkesinin örtüştüğüne dikkat çekilerek kürsüye davet edilen MAZLUMDER Genel Başkanı Kaya Kartal, konuşmasında vicdanın insanlığın en köklü kavramlarından biri olduğunu vurguladı. İçinde bulunduğumuz çağın adaletin hiçe sayıldığı zor bir dönem olduğuna değinen Kartal, böyle zamanlarda zulme direnen isimleri anmanın çok daha büyük bir anlam taşıdığını ifade etti. Tarihte zalimlerin değil, “zulüm bizdense ben beriyim” diyebilen cesur insanların hatırlandığını söyleyen Kartal, konuşmasını bugünlerde yeniden bir araya gelmenin, davaya sahip çıkmanın ve vicdanın sesini diri tutmanın önemine dikkat çekerek tamamladı.

Filistinli aktivist Naim Eyyubi, konuşmasında İsrail’in katliamlarını “insanlarda vicdan kalmadığı” güveniyle gerçekleştirdiğini ancak tüm dünyada bunun tam tersinin görüldüğünü ifade etti.
Endonezya’dan Fas’a, İspanya’dan İngiltere’ye kadar milyonlarca insanın Gazzeli çocuklar için sokaklara döküldüğünü vurgulayan Eyyubi, “Ben insanım diyen herkes ayağa kalktı. Bu duruş devam ettiği sürece özgürlük yakındır inşallah” sözleriyle konuşmasını tamamladı.
Bir diğer konuşmacı yazar Yıldız Ramazanoğlu, Müslüman toplumların en büyük sorunlarından birinin tartışmaların büyümesi ve birlik bağlarının zayıflaması olduğunu vurguladı. Gazze’de yaşanan soykırımın, Mısır darbesinin ve diğer zulümlerin arka planında da aynı kopukluğun bulunduğunu dile getirdi.

Ramazanoğlu, Rachel Corrie’nin ailesiyle yaptıkları görüşmelere değinerek, ailenin “Normalde ebeveynler çocuklarını yetiştirir ama bizi kızımız Rachel yetiştirdi. İnsan olmayı, değerlerimizi ondan öğrendik” sözlerinin kendisini çok etkilediğini belirtti.
“Bir eyleme gittin de ne oldu?” şeklindeki küçümseyici ifadelerin aksine, Rachel, Esma ve Ayşenur Ezgi gibi isimlerin attığı adımların büyük bir ateş yaktığını söyleyen Ramazanoğlu, “Onların ardından milyonlar yürüdü” dedi.
Konuşmasının sonunda Ramazanoğlu, bu coğrafyadan da Rachel ve Esma gibi cesur insanların çıktığını hatırlattı. Mavi Marmara şehidi Furkan Doğan’ı ve genç yaşta vefat eden, Amerikan pasaportunu elinin tersiyle iterek mazlumun safında duran Ayşenur Ezgi Eygi’yi anarak sözlerini tamamladı.
Yönetmen Tülay Gökçimen, konuşmasında Rachel ve Esma’nın aynı zulüm mekanizmasının hedefi olduğuna dikkat çekti. Esma’nın şehadetinden bir süre sonra Tahrir ve Rabia Meydanı’nı ziyaret ettiğini belirten Gökçimen, orada Esma’nın ruhunu hissetmeye ve onun mücadelesini anlamaya çalıştığını söyledi.
Bangladeş’te yürütülen bir yetimhane projesinde okulun adının ne olacağı sorulduğunda Esma Biltaci ismini önerdiğini aktaran Gökçimen, “Çocuklar onu tanımayacak” denildiğinde, “Tam da bu yüzden öğrenmeleri gerekiyor” cevabını verdiğini ifade etti.
Gökçimen, yaşanan son soykırım sürecinde bir kez daha gördüklerini belirterek, “Katil İsrail’i destekleyen darbeci Mısır rejimi Esma’ya kıymıştı. Aslında iki yavrucağımız da aynı tarafın kurbanı oldu” dedi.
Yazar ve şair Ali Emre sahneye davet edilerek yaptığı konuşmada programın bir “hatırlama ve hatırlatma” niteliği taşıdığını söyledi. Dünyada insanlık ve vicdan adına yapılan her şeyin ahirette karşılık bulacağını vurgulayan Emre, ortaya konan mücadelenin Allah’ın izniyle bir Filistin zaferi olarak tarihe geçeceğini ifade etti.
Konuşmasının ardından Ali Emre, kendi eseri olan “Yolun Ortasında Rachel” şiirini seslendirerek salonda duygusal anlar yaşattı.
Grup Yürüyüş Solisti Mehmet Ali Aslan da, Rachel Corrie’nin mektuplarından bir alıntı yaparak “Dünyanın bu kadar korkunç olmasına nasıl izin verebiliriz?” sözünü hatırlattı. Yakın zamanda bir çocuğun “Vicdan, iç sesimizin üzülmesidir” cevabını örnek göstererek vicdanın özünü bu ifadede bulduğunu belirtti.
Filistin’de yaşanan zulme dikkat çeken Aslan, bir sanatçının sadece resim çizmekle ya da kukla yapmakla yetinemeyeceğini, daha büyük bir sorumluluk taşıdığını söyledi. Rachel Corrie’nin ve Esma Biltaci’nin bu sorumluluğu genç yaşlarında omuzlamış iki isim olduğunu vurguladı. Esma’nın babasının mektubundaki “Bu dava yükselsin diye yeni ufuklar arayışındaydın” sözlerini anımsatarak her iki gencin de bir ümmeti diriltme arzusuyla hareket ettiğini ifade etti.
Mehmet Ali Aslan, bu mesajların ardından Vicdan’ı, Rachel’i ve Esma’yı anlatan ezgilerini söyledi.
“Rachel’in hatırlattıkları” konusu üzerine kürsüye davet edilen Yapımcı Ümit Sönmez, “Siz dünyayı affeder miydiniz?” sorusuna yanıt arayarak konuşmasına başladı. Gazze, Suriye ve Afganistan’da süren katliamlar ve insanlık dramlarına dikkat çeken Sönmez, gençliğinden örnekler vererek dünyanın hâlen aynı adaletsizliklerle yüzleştiğini belirtti. Rachel Corrie’nin duruşunun bu bağlamda örnek olduğunu ifade etti ve onun cesaretini dünyanın farklı bölgelerinde benzer mücadeleleri sürdüren insanlarla ilişkilendirdi.
Sönmez, Rachel Corrie’nin duruşunun ona Hz. Muhammed (s), Gandhi, Malcolm X, Selahaddin Eyyubi gibi adalet ve direniş sembollerini hatırlattığını söyledi. Dünyanın farklı yerlerinde milyonlarca insanın dayanışmasını hatırlatarak Rachel ve Esma’nın bu davadaki örnek yaşamlarını vurguladı.
Ümit Sönmez, konuşmasını, Rachel ve Esma’nın insanlığa gösterdiği fedakârlığın ilham verici olduğuna dikkat çekerek tamamladı.
Şehit Esma Biltaci’nin annesi Sena Abdülcevad, programda yaptığı konuşmada insanlık ve hakikat uğruna yaşamlarını adayan iki genç kızın hikâyesine dikkat çekti. Abdülcevad, Mısır’ın devrim sembolü Esma Biltaci ile Filistin’deki işgale karşı bedeniyle direnen Amerikalı Rachel Corrie’nin farklı diller konuşup farklı topraklarda doğmalarına rağmen aynı mesajı taşıdıklarını vurguladı: “hakikatin vatanı yoktur ve haysiyet ile onura sınır çizilemez.”

Konuşmasında, Esma’nın Mısır meydanlarında özgürlük için kanıyla yazdığı şiir ile Rachel’in Filistin toprağında insanlık adına verdiği mücadeleyi anlatan Abdülcevad, her iki gencin de ölümlerine rağmen hafızalarda ve kalplerde yaşamaya devam ettiğini belirtti. “Söz kurşundan güçlüdür ve şehadet bir son değil, hakikatin yeniden doğuşudur” ifadeleriyle şehadetlerinin bir ilham kaynağı olduğunu ifade etti.
Sena hanım, Rachel ile Esma’nın hikâyesinin anlatıldığı “Siz Dünyayı Affeder miydiniz? Kitabı vesilesiyle, Doğu ve Batı, İslam ve insanlık arasında bir köprü kurulduğunu söyleyerek, her iki genç kızın ortak mesajını aktardı: “Özgürlüğüm hayatımdan daha kıymetlidir, zulme sessiz kalmayacağım.” Esma ve Rachel’in yaşadıkları acının ötesinde, hakikat uğruna bedel ödemeyi göze alan insanın yüceliğini temsil ettiklerini belirtti.
Rachel ile Esma’nın bir kitapta buluşmuş olmasından duyduğu memnuniyeti dile getiren Sena Abdülcevad, kitabın yazarı Hamza Er’e, katılımcılara ve programın gerçekleşmesinde emeği geçenlere teşekkürlerini iletti. Konuşmasını da, mazlum halklara, şehitlere ve özgürlük mücadelesi veren tüm insanlara selam göndererek tamamladı.
Programda son olarak Yazar Hamza Er söz aldı. Gecenin gerçek kahramanlarının Rachel Corrie, Esma Biltaci ve kızını gencecik yaşta kaybetmiş, eşi ve oğlu Mısır’da halen tutsak olan, ülkesinden de hicret etmek zorunda kalmış Sena Abdülcevad olduğunu söyleyen Er, bu gece iki genç kızın geride bıraktığı değerlerin ve mirasın huzurunda toplandıklarını belirtti.
Hamza Er, “Bu akşam insanlığın en derin sesini “vicdanı” yeniden duyulur kılmak için bir aradayız” diyerek, Rachel ve Esma’nın seslerinin aslında hepimizin içindeki vicdanın yankısı olduğunu ifade etti.

Gecenin bir yas veya matem gecesi olmadığını, aksine bir hatırlama ve diriliş gecesi olduğunu belirten Er, Rachel ve Esma’ya, ayrıca onların ailelerine vefa borcumuzun olduğunu hatırlattı.
Ketebe yayınlarından çıkan, Rachel Corrie ile Esma Biltaci’nin hikâyesinin anlatıldığı “Siz Dünyayı Affeder miydiniz?” kitabının yazım sürecinden de bahseden Hamza Er, “Bu kitap, biri Batı’da (Olympia), biri Doğu’da (Kahire’de) doğmuş, ancak dünyanın iki ucunda aynı kalbi, aynı vicdanı paylaşan iki gencin hikâyesini anlatıyor. Biri 23 yaşında Gazze’de, diğeri 17 yaşında Rabia Meydanı’nda toprağa düştü. Onlar, adaletin, merhametin, insanca yaşamanın mümkün olduğuna inanarak zulme, sessizliğe ve umursamazlığa karşı direndiler. İkisi de insan kalabilmenin, vicdanla yaşamanın bedelini ödediler. Bu eser, coğrafyalar ve inançlar arasındaki sınırları aşan bu hayatların, çağımızın en büyük eksikliği olan vicdanı hatırlatan bir tanıklık kitabıdır” dedi.
Rachel ve Esma, suskunluğun zulmün en güçlü ortağı olduğunu bizlere ispatladılar diyen Hamza Er, kitabın yalnızca iki hayatı anlatmadığını, okuyucuda vicdanı uyandıracak bir soru bırakmak istediğini söyledi: “Peki ben bu dünyada hangi değerlerin şahidiyim?”
Rachel ve Esma’nın, insani, imani değerleri bizlere yansıtan birer ayna olduklarını da ifade eden Hamza Er, onların bıraktığı mirası taşımaya kararlı olunması gerektiğini belirterek sözlerini sonlandırdı.
Program, “Siz Dünyayı Affeder miydiniz?” kitabının okuyucularla buluşmasıyla sona erdi.

Kaynak: Haksöz Haber
Kapalıçarşı'da "para aklama" operasyonu
11.11.2025
MSB'ye ait kargo uçağı Gürcistan'da düştü
11.11.2025
İyi bir İNSAN: Aliya|Mehmet Doğan
19.10.2025
Challenge diyen bir Tarihçiye / Fuad Durgun
23.10.2025
Bir cami, bir imam ve cemaat OSMAN KAYAER 28.10.2025
Dindarların Trajedisi YUSUF YAVUZYILMAZ 25.10.2025
Sünnet Üzerine YUSUF YAVUZYILMAZ 19.10.2025
gazze mahkemesi ay’ı RESUL UZAR 21.10.2025