metrika yandex
  • $42.98
  • 50.54
  • GA43640
Yolcu

yola iz olanlar; hz aişe…

MUSTAFA AKMEŞE
19.12.2025

ey dost,
aklı berrak, dili keskin, kalbi Rasul’e mühürlü bir kadın 
aişe anne var ya, onu bi konuşsak diyordum 
o ki, hem yolun hafızası. 
hem aziz olanın kalbindeki müstesna yeri,
hem ümmetin dilindeki ilimdir.

çocuk değildi, hayır! kesinlikle 
kaderin kurduğu büyük bir planın içinde ince bir çizgiydi.

aklı yaşına sığmazdı, muhabbeti, gülüşüyle, kıskançlığıyla hayat veriyordu o mübarek eve.

bir gün, sevgilinin sofrasında süt dolu bir kap devrilmişti ya hani…
diğer eşinden gelen, anlayın işte…
öfkelenmedi Rasul.
gülümseyerek:
“kıskandın değil mi aişe?”
aişe de başını eğmişti tebessümle.
sevda işte…

dur hele dinle;
sefere çıkmışlardı hani, bir yarış yapmışlardı 
gülüşler, koşuşturmalar…
aziz peygamber kazanır, sonra yıllar geçer,
aynı yarış yeniden yapılır ve bu kez aişe kazanır.

bir kadının gönlünü hoş etmek için
Peygamber bile tekrar yarış koşuyorsa,
sen düşün gerisini…

ama ey dost,
hayat düz bir çizgi değildir. gülün olduğu yerde diken,
sevdanın olduğu yerde imtihan vardır. ve bazı imtihanlar vardır ki, 
insanın nefesi kesilir, kalbi daralır, hatıra bile taşıması ağırdır.

ah işte İfk hadisesi! 

ümmetin yakasına kara bir bulut gibi çökmüştü o sözler.
dedikodu, şüphe, iftira…
bir kadının kalbine dokunan ne varsa, hepsi birden.

aişe…
evinin içinde, yatağında günlerce ağlamıştı.
düşünsene,
sevdiğin adamın yüzüne bile bakamıyorsun,
ne diyeceğini bilemiyor,
kalbinin titremesi ellerine vuruyor.

peygamber bile bekliyordu vahyin gelişini.
ne bir suçlama, ne bir müdafaa…
yalnızca sabır, yalnızca ağır bir sessizlik! 

hani rüzgarlı bir günde evin damından bir kucak dolusu samanı 
rüzgara salarsın da şehre dağılır gider ya! toplaman mümkün değildir. giden gitmiştir artık...
hangi haneye, hangi sokağa, hangi kapıya ne düşmüş bilemen ya…
dedikodu, iftira da aynısıdır işte.
sessiz ve sinsi konuşulur dururlar...
oturdukları meclislerinde akşam gündüz çerez olur bir başkasının acısı, iffeti 
namusu. dalar dururlar. Evet, evet tam da bu, "dalarlar işte günahlara..." 

yayan bir ekiptir ama
bu iftiraya teşne olanlar var ya! 
dinleyenler, Allah  Allah ya, öyle mi ya! diyenler, AH!
sessizce dilini yutup gidenler var ya. AH!
adam bildiğimiz kişilerin bazılarının bu iftiraya dil olması var ya... AH!
dost bildiğimiz kişilerin
omuz omuza kılıç salladıklarımızın suskunluğu var ya, AH!

sahi niye bu iftirayı duyunca, 
bizim yiğitler diyorum
evlerin en temizlerine leke atanların dilleri kesilir, 
başlar durmaz omuzlar üzerinde demez ki, ömer... AH!

ya Resulullah, sana eş mi yok. sıkma canını, boşa ayşe’yi diyerek, 
resulun sırtını sıvazlarken, şehri, müslümanları, “risalet evini”,
ebu bekri, ayşe’yi ataşlara attığını bilmeyen ali... AH!

örnek olan “risalet evi” temelinden sarsılıyor, çetenin dilinden üfürülen zehir şehri sarıyor, itibar ve kutsallık, şehrin veletlerinin dahi diline düşüyordu...

ne badireler atlatmıştı. kanla, emekle, hicretle kurulan,
ambargolar ve işkencelere direnen islam toplumu, bir cümlelik sözle sarsılmıştı...

bu ayrı bi şeydi be dost, 
ayrı bi şey işte. 

ve nihayet,
vahiy indiğinde…
göklerin dili aişe’yi temize çıkarırken, 
peygamberin yüzü gülüyordu. 
ebu bekr “kızım teşekkür etsen ya! peygambere, 
tamam bitti. arındın bak şimdi” dedi...

ayşe, arınmışlığın verdiği mutlulukla rahatlamış halde:

“benim doğrulardan olduğumu, temiz olduğumu, 
iffet sahibi olduğumu Allah haber etmiştir. arındıran Allah'tır...
teşekkürüm O'nadır, eşim Muhammed’e değil 
hamdim, muhakkak ki  muhammed'in rabbinedir...

Rasul’ün kalbinde aişe’nin yeri ayrıdır.
bunu kimseden gizlemedi, gizleyemedi.
ümmetin annesiydi o.
ama eşlik, annelikten de öte,
Rasul’ün iç dünyasına açılan, gözde olan işte 

aişe, Rasul’ün son nefesine de şahit olan eştir.
başını göğsüne yasladığı,
misvakı hazırladığı,
son dua sesini kulaklarında taşıdığı kişidir.

ve Rasul,
son nefesini verirken,
boynu aişe’nin göğsüne düşmüştür.

ey yolcu,
bundan daha büyük bir yakınlık,
daha ince bir bağ,
daha sahici bir eşlik olur mu?

ama sözün burasında biraz dur hele…
nefeslen…

eş olmanın yükünü düşün.
bir imtihan düşün, seni herkesten önce sınayan.
Rasul’ün bile susarak beklediği bir sınav…
aişe annemiz o imtihanı, gözyaşlarıyla, sabırla, vakar ile taşıdı.

senin evinde bir kırgınlık olduğunda,
bir söz ağır geldiğinde,
bir bakış kalbini incittiğinde,
dön bir bak…
aişe’nin sabrından bir damla al kendine.

ey dost…
eş dediğin, sükûnetine şahittir insanın.
yorgunluğuna liman,
sevinçlerine ortak,
imtihanlarına sırdaş…

Hz. hatice, Rasul’ün ilk sığınağıydı;
Hz. aişe, Rasul’ün son nefesindeki sığınağı…

biri yolun başlangıcını aydınlattı,
diğeri yolun hafızasını taşıdı.

ey yolcu,
senin evinde de “yokuş” varsa,
sözler ağır geliyor, nefesler daralıyorsa,
unutma:
her yokuşun arkasında bir vefa,
bir sabır,
bir eşlik izi olmalı.

ökkeş o zaman 
sor kendine:
ben kimin imtihanında sekinet oluyorum?
benim yokuşuma kim dayanıyor?

işte cevabın,
yolunun izidir…

dedi ve sustu… 

paylaşmaya değer gördüğünüz yazılarımın dilediği kısmı dahil dostlarınıza ikrama açıktır.
bir gönle daha temas etmek iyidir. valla!

 

 

Yorum Ekle
Yorumlar (3)
İbrahim ÇİFCİ | 20.12.2025 00:34
EyvAllah hocam ! İbret ve nasihat yüklü bir yazı olmuş. İlminiz muzdâd, gönlünüz vasî, kaleminiz kavi ola. Selam ve muhabbetle
İbrahim ÇİFCİ | 19.12.2025 20:34
EyvAllah hocam ! İbret ve nasihat yüklü bir yazı olmuş. İlminiz muzdâd, gönlünüz vasî, kaleminiz kavi ola. Selam ve muhabbetle
Yusuf karakan | 19.12.2025 11:51
Mustafa gardaş .Ayşe'yi ve Ali'yi birde.cemel olayından dolayı kaleme alsan.