İHH İnsani Yardım Vakfı Ankara Şubesi’nin koordine ve gözetiminde gerçekleştirilen ziyaret oldukça anlamlıydı.
Yüz yılı aşkın süreye sığan inanç, düşünce ve eksen kaybının doğurduğu zihinsel kopuşlar, adalet ve güven duygusunun yitirilişi ile birbirimize sırtımızı dönmeyi adeta dayatmıştı.
Kendi evimize, insanlarımıza, topraklarımıza sırt dönmek nasıl bir hâldir?
Evimizi, bahçeleri, ovaları, dağları boşaltmak nasıl bir yok oluştur? Şimdi boşalttığımız yerlerde haramiler oturuyor. İngiltere şefliğinde ABD, Fransa, Almanya ve diğerleri … Rusya’sı, Çin’i cabası… Evlerimizin odalarına kurulmuşlar…
“Osmanlı Suriye’sinde Islahat Hareketleri” kitabının yazarı, David Dean Commins, önsözde şunları söyler : “Şam’daki araştırmamı mümkün kılan Amerikan Eğitim Dairesi Fubtright- Hays Research Abroad (Yurtdışı Araştırma) bursu oldu. Şam USIA (Amerikan Haberler Merkezi)’nden Mr. Jonatan Owen’e teşekkür ederim. (…) Amerika’ya döndüğümde ise fonlarını Ford Vakfı’ndan ve National Endowment fort he Humanities (Ulusal Beşeri Bilimler Vakfı)’ndan sağlayan Sosyal Bilimler Araştırma Dairesi (Social Sciense Research Council) ve Münevver Amerikan Dernekleri Yüksek Kurulu’nun Uluslararası Doktora Araştırmaları Orta ve Yakın Doğu Burs Programı Müşterek Heyeti’nin yardımlarına mazhar oldum.”(Osmanlı Suriye’sinde Islahat Hareketleri, David Dean Commins, Yöneliş Yayınları, 1993, İstanbul)
Bunca vakıf, haber ve araştırma merkezleri, sosyal bilim fonları vasıtasıyla Suriye’nin röntgeni çekilmiş. Biz hafızamızı kaybetmeye gönüllü devam ederken, zamanın ruhunu yakalama derdi olmaksızın, hayatı kuşatacak çalışmalar yerine, etnik ve mezhepsel ayrışmalarla enerjimizi tüketir olmuşuz.
Tabiri caizse Batı bizi ”hak ederek” sömürmüş!
Yıl 1979 güzü. Amerikalı Prof. Richard P. Mitchell, Suriye’den imzasız bir manifesto ile döner. “Kur’an’a dönün, Sünnete dönün…” diye başlayan… Birbirine entegre olduğu anlaşılan vakıf, dernek, araştırma merkezi, sosyal fonlar, on binlerce doları, Osmanlı eyaleti Suriye’si için kullanıma sunar.
Doğal olarak bizi bizden çok iyi bilirler. İnancı, ideolojisi birbirini tamamlayan birey ve devletler, bunun için zamana hükmederler.
Söz konusu kitapta; Arap milliyetçiliği, Selefîlik, mezhepler, sosyal değişim, laikleşme, eğitim, ticaret ve benzer konular yer alır…
1979 Türkiye’sinde ne vardı?
Sağ- sol kavgaları, cinayetler, darbe altyapısını oluşturan özel harp dairesi operasyonları, ekonomik darboğaz…
İran İslâm Devrimi’nin Türkiye’ye yansımaları. Devrimin 12 Eylül Darbesine gerekçe yapılması. Mezhepçiliğin yaygınlaşması.
Osmanlı bakiyesi; küçültülmüş, çevresel ilişkileri budanmış, içe kapatılmış, tarihin gerisine düşürülmüş, Batı güdümlü siyasal yapılanmasının kendi halkına şiddet uyguladığı, elmas sömürge, inkâr suyu ile vaftiz edilmiş yaralı ülkemiz…
19 Ocak 2025 günü Kilis İHH Lojistik Merkezi’nde konaklıyoruz. Devasa depolar. Hayata dair ne varsa bulunacak büyüklükte.
20 Ocak’ta Kilis Öncüpınar Gümrük Kapısından Azez’e geçtik. 12 yılı dolduran iç savaş Suriye’sinin gümrük kapısında görevli yok. Türkiye’den Suriye’ye geçmek için bekleyen uzun TIR kuyrukları dikkat çekiyor. İHH Azez Lojistik Merkezi’nde araç ve personel değiştiriliyor.
Azez’de yoğun, keskin, yanıksı bir koku genzimi dolduruyor. Toz toprak içinde, dağınık, kirli bir ilçe…Her çeşit atık; evleri, apartmanları, yolları, sokak içlerini teslim almış. Kaos ve karmaşa içinde çok dinamik, nabzı yüksek bir hayat görmek, hayli dikkat çekici…
Türkiye’nin kontrolündeki küçük ilçe, emniyetli bölge görüldüğünden yüz binlerce Suriyeli’nin göç ettiği belde olmuş. İlk hedefimiz 410 km. uzaklıktaki Şam. Araç şöförü Ali 35 yıldır Şam’a gidememiş. Çocuklar gibi heyecanlıydı.
Bereketli topraklar, zeytin ağaçları ile Amik Ovası’nın devamı yapılaşmadan daha iyi korunmuş. Alabildiğine dümdüz arazi. Anayolun doğu tarafına yığma setler yapılmış. M-4 ve M-5 karayollarının kontrolü için yoğun çatışmalar olmuş. Benzin istasyonu, mola verilecek mekân hiç yok. Sessiz ve karanlık yollar. Şam’a kadar bir tek kontrol noktası yoktu. Ciddi sonuçları olabilecek bir güvenlik zafiyeti…
Suriyeli İHH personeli, keskin nişancı endişesi içindeler. Yol üzerinde rejim yanlısı köyler, beldeler dimdik ayakta. Muhalif bölgeler yakılmış yıkılmış bombalanmış. Her yan sessiz. Şam ve bazı banliyöleri hariç Halep dışında Suriye kalmamış dense yeridir. Şam’a günde 2 saat elektrik verilebiliyormuş. Gecenin 12 suları. Çantaları otele bırakan gurubumuzu, Şam’a hakim bir yere yemeğe götürdüler. Gecenin 12’sini hayli geçen saatte lüks lokantalar ağzına kadar dolu…
Bir gece Şam’da soğuk, bakımsız, iç savaşın dolaylı etkilerini taşıyan otel odasında kıyafetle sabahladık.
21 Ocak sabahı, Sultan Abdülhamid Çarşısından geçerek Emevî Camii’ne ulaştık. Ziyarete kapalıydı ama bizim için açtılar. Sultan Selahaddin Eyyubî’nin mezarını ziyaret ettik. Şehir, yaşlı bir beden gibi dökülüyor. Çok miktarda dilenen kadın ve çocuk var…
Beşşar Esed yönetiminin, 21 Ağustos 2013'te kimyasal silahla 1400’ün üzerinde sivilin ölümüne yol açtığı saldırının hedefi olan Doğu Guta’ya hareket ediyoruz.
Bir çok katliamla birlikte ve öncelikle Doğu Guta, Şiî-Sünnî Müslümanlar için bir turnusol kağıdı. İnsanlık sınavı…Hak, hukuk, adalet, merhamet testi… İran karşıtlığını, Şiî Hilâli benzetmesiyle dile getirenler halka ülkemize ve İslâm dünyasına kötülük saçıyorlar. Hilâlin Sünnî’sinden bahsedenler de aynı kötülüğün parçasıdırlar. Hilâl hilâldir! Sünnîsi Şiîsi olmaz. Her mezhebin din gibi algılandığı Batı dünyası; on yıl, otuz yıl savaşlarını bitirip Avrupa Birliği ülküsünü gerçekleştirdi. İslâm Dünyası ise Şiî- Sünnî derin fay hattında bedel ödemeye devam ediyor…
Suriye rejiminin, Doğu Guta’da halkını kimyasal gazlarla katletmesine engel olunsaydı; İran’ın kardeşlik hukukuna uygun, adil davranışı, her türlü takdire layık olurdu. Sadece İran’ın kontrolündeyken “Suriye’yi İsrail karşısında bir cephe” olarak görmek ne kadar gerçeği tam ifade etmiyorsa; Beşşar rejimi devrildikten sonra “Suriye’yi İsrail-ABD cephesine dahil etmek” de gaflettir. Şiî kardeşlerimizi Müslüman kabul etmeyen Sünnî anlayış da sorunludur.
Dönüşte Halep’e uğradık. Çarşı Pazar çok hareketli. Olağanüstü insan kalabalığı arasında Halep Kalesi eteklerine kadar yürüdük. Düzenli, albenili şehrin doğu banliyöleri yerle bir edilmiş. PYD korkusu, keskin nişancı endişesi, bize eşlik eden görevlilerde daha fazlalaştı.
Mezheplerini dinin kendisi olarak görmek, Müslümanların kıyametidir. Tarihten ders almamaktır. Etnik ve mezhepsel öncelikler Haçlı- Siyonist güçlerin tecavüzünün önüne geçmedi, geçemez. Aklını kullanmayan halkların üzerine zulüm yağar. Halklarına aslan kesilen, batılı efendilerinin karşısında süt dökmüş kediye dönen firavun müsveddelerinin baskı, işkence ve cinayetlerine maruz kalırlar…
Devrim ya da İsrail’e teslimiyet tanımlamalarının ötesinde analizlere ihtiyaç var. Muhaberat rejiminin yıkılması çok hayırlı bir gelişme. Milyonlarca Suriyelinin vatanlarına dönmesinden daha değerli bir şey olamaz. Bölgesel gelişmelere kapı aralar mı bilinmez ama “Türkiye’nin tarihe yüzünü dönmesi” potansiyelini fazlasıyla barındırmaktadır…
21.02.2025, Kardelen / Ankara
Mehmet Yavuz AY
Büyük Direnişci Cevher Dudayev
22.04.2025
Mustafa Ökkeş Evren ile Derkenar..
20.04.2025
Ankara'da 525 torbacı yakalandı
17.04.2025
İmamoğlu gösterilerinde 172 kişi tutuklandı
26.03.2025
Güven ve Adalet Toplumu |HAMZA ER
28.03.2025
UMRAN SORUYOR: DÜNYA NEREYE GİDİYOR?
29.03.2025
Sorular YUSUF YAVUZYILMAZ 19.04.2025
Bir Umreden Arda Kalan AHMET GÜRBÜZ 18.04.2025
Çağdaş Sorunlar ve Entelektüel… ABDULAZİZ TANTİK 18.04.2025
Şah Kalender Veli ORHAN GÖKTAŞ 19.04.2025