And’ın lügat anlamına baktığımızda şunları görüyoruz:
“1.Allah veya mukaddes şeyleri şahit tutarak verilen söz, yemin, kasem. 2. Adak, nezir”
Kelime başlı başına dinî içerikli.
Tıpkı Millet kelimesinin sözlük anlamlarında karşımıza çıktığı gibi:
1.Din, inanç, ilahî hükümlerin tamamı, şeriat: Millet-i İbrahim. 2.Mezhep, dinî meslek. 3.Bir din veya mezhebe mensup olanların tamamı, ümmet: İslâm Milleti. 4. Topluluk, cemaat: Küfür tek millettir. 5.Sınıf, kategori, cins, taife: Talebe milleti. 6. Halk: Millete söz geçirmek mümkün değil. 7. İnanç, ortak tarih, dil, gelenek, kültür, ideal ve vatan birliği olan topluluk, kavim : Türk milleti (bu mâna 19. Asırdan itibaren yaygınlaşmıştır).
Kavim anlamında Türk Milleti kullanımının, 19. yüzyıl olduğunu bir kez daha vurgulayalım.
Millî kelimesinin anlamları da şöyle sıralanıyor:
1.Millete âit, millete has, milletle ilgili, millete mensup. 2. Dinî 3. Kavmî.
Milliyet kelimesi ise şöyle tanımlanıyor:
1.Aynı milletten olma hâli, kavmiyet, cinsiyet, taifiyet. 2.Bir milleti diğer bir milletten ayıran unsurların toplamı 3. Aynı millete mensup olanların tamamı. 4. İnanç, tarih, dil, gelenek, kültür, ideal, vatan birliği.
Önce kelime ve kavramlarımızla oynadılar. Zihinlerimizi bulandırdılar. Doğrularımızla eğriler yer değiştirdi. Maalesef Anadolu İslâm Milleti dediğimde, yadırgayan okuyucularımız var.
Sadece sözlük anlamlarına bile baksak Millet’ten gelen Milliyet kelimesi de dinî içeriklidir. Milliyetçilik de ırkçılık değildir. Dine, tarihe, dile, geleneğe, kültüre, vatana taraf olandır.
Ulus devletlerden meydana gelen bugünkü dünya sistemi 30 yıl savaşlarına son veren 1648 Westphalia Antlaşması ile ortaya çıkmıştır. Kilisenin gücü sınırlanmış ve dünya siyasetine “Ulusal Egemenlik” kavramı girmiştir. Bunun sonucu olarak üretilmiş ulus eksenli ırkçılık/faşizm akımı yükselişe geçmiş ve sömürgecilik faaliyetleri, etnik ayrımcılık daha da artmıştır.
Batı, beyaz ırkı dünyanın efendisi ilân etti. Yahudilerin seçilmiş ırk sapkınlığına düşmesi gibi. Şeytanla başlayan ırkçılık kutsandı. Öteki insanları yoketme, sömürme, köleleştirme çirkinliklerine sözümona meşruiyet kazandırdılar.
Oysa:
Yeni doğan siyah ve beyaz iki bebeğin birbirinden ne üstünlüğü olabilir? Allah’ın özgür yarattığı insanları kim köleleştirebilir?
Allah’a inanan insanların ırkçı olması asla kabul edilemez. Aynı Adem’in çocukları birbirine nasıl üstünlük taslayabilir?
Allah’a inandığını söyleyenler, dönüp kutlu Kitabımıza baksınlar, üstünlüğün ölçütleri nedir diye.
Yükselişe geçen Batı medeniyetinin kelime ve kavramlarıyla ıslandık, sersemledik. Kalbimiz yüce yaratıcıyla bağını yitirdi. Akılla bakamaz olduk. Birbirinin zenginliklerinden istifade etmesi gereken İslâm kavimleri, üstünlük mikrobunun bünyelerine girmesine izin verdi.
Batı Faşizmine, Nazizmine teslim olduk. Hıristiyan olmayı, camileri kiliseye çevirmeyi tartıştık. Üstün Avrupa ırkının semiz erkeklerini damızlık olarak getirmek bile gündeme geldi.
Türk kelimesi Batı için Müslüman demekti. Boşnak ilmihâl kitaplarına bakarsanız görürsünüz. Önce üst kimlik niteliklerine sahipken, Türk’ü, kavime indirgedik. Türk kelimesini Batının formatladığı ulus devlet ideolojisine kurban ettik. Dilimizi bir medeniyet dili olmaktan çıkarıp, öztürkçecilik adına güdükleştirdik. Türkçe bir kavim diline dönüştü. Tarih, üstümüze giydirilen deli gömleklerini yırtmamız için arkamızda hep durdu. Okumaktan bile aciz olduğumuz on binlerce Osmanlıca kitap, güzelim mezar taşları ve binlerce yapı ile…
Üstünlük mikrobu, ayrılık tohumlarını yeşertti. Koca Osmanlı’yı böyle kaybettik. Ders almadık. Kolumuzu kanadımızı kırdılar. Küçücük Anadolu’ya tıkıldık. Bizi birarada tutan ne varsa, kendi ellerimizle tahrip ettik. Üst kimliğimiz olan Müslümanlığı günah keçisi yaptık.
Hıristiyan olunamadıysa da Kur’an’ı tedavülden kaldırdık, öperek hapsettik. Türkçe ezan, Türkçe ibadet, Hacc yasağı, namazın/orucun aşağılanması, örtünmenin kalkınmamıza engel olduğu fikri ve Batı kıyafetleri hayatımıza karıştı. Yeni cemiyetin toplanma yeri Halkevleri, danslı içkili toplantılarıyla, ilhamını hayatın gerçeklerinden alan yeni dinin müntesipleri için ayin yeri gibiydi.
Müslümanların şemsiye devleti Osmanlı’nın bakiyesi İslâm Milleti, sahipsiz/devletsiz kaldığında hep Anadolu’ya sığındı. Ulus devlet sisteminin tahribatına, yok saymalarına rağmen Anadolu, farklı kavimlerden Müslümanların ana kucağı oldu. Zaten Anadolu’nun Türkler dışında Kürt ve Arap sahipleri hep vardı. Çerkezler, Gürcüler, Boşnaklar ve diğer muhacirler İslâm üst kimliğinin bir parçası olarak ana kucağında yerlerini aldılar.
1924’den bu yana ayrılık tohumlarının nelere malolduğunu unutmayalım. Bir sistem kendi temellerini niye tahrip eder?
Topraklarımızı elbette savunmalıyız. Ne acıdır 93 yıldır birbirimizi öldürüyoruz. Etnik ve mezhebi üstünlük hezeyanları bağlarımızı koparıyor.
Ne zaman Müslüman Kürt halkı nefes alsa; ülke güçlense, kırık kanadını tedavi ettirip uçuşa geçse, karanlık eller devreye giriyor.
“Türküm doğruyum çalışkanım!”
İslâm medeniyetinde etnik kimliği ile övünmek peygamberimizin diliyle yerilmiştir. Biz topyekûn bir milletiz. Bir Türkmen olarak ben de dahil Türkleri nefret objesi haline getiren, diğer etnik yapıları ırkçılığa iten, eski Türkiye’nin etnik ayrımcılığı körükleyen bu uygulamasına sağduyu sahibi herkes karşı çıkmalıdır.
Gidiş tehlike arz ediyor. Yerindelik denetimi, yeni Türkiye’nin diğer kazanımlarını da tehdit etmektedir.
Üstünlük mikrobu, ayrılık tohumlarını büyüttü . Çocuklarımız ölmeye devam ediyor. Kıt ülke kaynaklarının en az 2 trilyonu, kendi kendimizle savaşırken heba oldu.
Yaralarımızın derinliğini, gidecek yerimiz olmadığını görelim artık.
23.10.2018
HOCAM ŞEYHO DUMAN-CELAL SANCAR
06.12.2024
Halep Savaşı başladı
02.12.2024
ALİYA’DA HUKUK VE DÜZEN / Muharrem BALCI
11.11.2024
Gazze'de Öldürülenler Kadın ve Çocuk
09.11.2024
Hamza ER'le Derkenar..
11.11.2024
Ecel ve Ölüm SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 05.12.2024
CUMAYA GİTTİM GELECEĞİM ESRA DURU 06.12.2024