Kalbimizin bir yanı Endülüs’tür.
“ (…) Allah her işinde galiptir, fakat insanların çoğu bilmezler” (Yusuf, 12/21) ayetini hatırlatır bize. Ayetten alınan ilhamla, El Hamra sarayının taş duvarlarına oyularak yazılmış, “Allah’tan başka galip yoktur” sözü çınlar kulaklarımızda. “Kuvvetli olan haklıdır, kuvvet kimin elindeyse hak ve hüküm ona aittir” zorbalığını mahkûm ederek…
Geçmiş zamanlar: Üzerinde güneş batmayan ülkelerin, kıyamete dek yaşayacağı düşünülen imparatorluk ve devletlerin; firavunlar, kırallar, şahlar, hükümdarlar, tiranlar ve diktatörlerin mezarlığıdır.
Her şey sonludur, geçicidir. Kimsenin yaptığı yanına kalmaz. Gücün şehvetine kapılanlar, yakıp yıksalar kana boyasalar da yeryüzünü, günü gelir geberip giderler.
İnsanlar zulmeder ama kader adâlet edermiş…
400 yıldır dünyaya hükmeden Batı medeniyeti ve devletleri de, “kuvvetliyiz haklıyız, hak ve hükmetme bize aittir!” dediler ve demeye devam ediyorlar.
Aç kurt sürüleri gibi talan ettiler dünyayı.
İnsanı insan, tabiatı bir emanet bir arkadaş olarak görmediler.
Çokça faydalandıkları Endülüs medeniyetini yıktıklarında, kılıç artığı Müslümanlara eşi görülmemiş zulümleri reva gördüler. Ölüm ya da Hıristiyan olma seçeneklerini sundular. Domuz eti yedirerek test ettiler, evlerinde domuz eti bulundurmaya mecbur ettiler.
Amerika yerlilerini bitirdiler teknolojik zorbalıkla, yalanla, kanla beslenen gözü dönmüşlükle.
Afrika’nın savunmasız siyah evlâtlarını av hayvanları gibi avladılar. Tasmalar geçirdiler boğazlarına. Yetmedi, Amerika’da kurulan köle pazarlarına taşıdılar.
Libya, Cezayir, Ruanda, Güney Afrika, Sudan, Somali ve diğer ülkelerde akıttıkları milyonlarca insan kanının köpek kanı kadar değeri olmadı.
Suriye, Irak, Yemen, Filistin milyonlarca insanın mezarı oldu. Şehirler hayalete döndü. Milyonlar muhacir olmanın burukluğu ve çaresizliğinin genzi yakan rüzgârında savruldu.
Malezya, Filipinler, Açe-Sumatra, Moro, Japonya, Vietnam, Kore, Afganistan, Pakistan, Türkistan ve daha nice ülke insanı, ahlâk yoksunu teknik canavarlıkların üretimi silâhların deneme tahtası oldu.
Ve birbirlerine düştüler. 20. yüzyıl savaşlarıyla, 100 milyonun üstünde insan telef oldu. Sayısı bilinmez yaralılar, sakatlar…
Buhranlar sardı dört bir yanı. Yunanistan, İtalya, İspanya, şimdilerde Fransa.
Başka memleketlere gönderdiğiniz; özgürlük (içki-kumar-uyuşturucu-eşcinsellik-ailenin bitirilmesi), demokrasi, kadın hakları, çevre eksenli dip dalgalar sizi de vuracak. Ekonomik üstünlüğünüz azalıyor, para babaları karşısında el pençe divan duruyorsunuz. Küresel sermayenin size, bayrağa, marşa, toprağa ihtiyacı yok. İçinizde büyüttüğünüz Frankestein’lerin kurbanları arasında siz de varsınız. Ava giden bir gün avlanır.
Alt ve orta kesim öfkesi, saracak dört bir yanı. Sömürü ile kurduğunuz sistem ve mekanizmalar çökecek. Yüce Yaratıcının yerine ikame ettiğiniz modern, seküler, pagan, kanla beslenen devletleriniz dibi görecek. Başarı, gelişmişlik putunuz, tıpkı kardan adam gibi erimeye başlayacak.
Uzunca yıllar sizi etkilemeyen afetler yanı başınızda. Üçüncü dünyanın mazlum insanlarının acılarını, sözüm ona insan hakları sloganınızın gereği olarak bile paylaşmadınız. Ölümler, işkenceler, talanlar, hiç umurunuzda olmadı. Beyaz’ın efendiliği; “ötekinin köleliği, az gelişmişliği, barbarlığı(!)” üzerinde yükseldi. Başkalarının ıstırapları, çaresizlikleri sizi insan olmaya yöneltmedi, şeytanlaştınız kudurdunuz, şehvetiniz aklınızı örttü. Vicdanınızın sesi yitip gitti. Putlaştırdığınız aklınızın çılgın tepelerinde kendi insanlarınızı da yemeğe başladınız.
Artık ölümler, patlamalar, afetler, bin türlü korumaya aldığınızı düşündüğünüz kendi evlerinizde. Ezilen, horlanan halklarınız pimi çekilmiş bomba gibi. Sokaklar yangın yerine dönecek. Tanrı’ya meydan okuma cüreti gösterdiğiniz teknolojik canavarlıklarınız, sizi de vuracak. Muhacirlere kapattığınız sınırlar da koruyamayacak sizi.
Artık tarihin sonu diye böbürlendiğiniz sistemin çatırtıları her yerden duyuluyor.
Çok uzakta değil, yaptıklarınızın bedelini ödeyeceksiniz!
Bu böyledir. Allah’tan başka galip yoktur!
Ve gözyaşı, aşağılanma, hakaret, sömürülme, yas, kan, kitlesel ölümler, talanlar, tehcirler nöbeti bizde bugün! Sizin gücünüzü bizim zaaflarımız besledi.
Ama biz acılarımızdan sütunlar dikeriz, merhametsizliğe direniriz. Niyazımız Rabbimizedir.
Biliriz günler döner durur, nöbet değişir; zorbaların, zalimlerin cilâları dökülür.
Gönülden inanır ve bekleriz Kâdir-i Mutlak Allah’ın adâletini! Zalimlerin, emperyalistlerin oyuncağı olmaktan kurtulacağını yeryüzünün! Eminiz ki, Âdil ve Kahhar Allah’ın mühlet verip ihmal etmeyeceğini.
Varlığın sınavı zordur ama zorunludur. Allah yokmuş gibi yaşayanlar, her yolu mübah görenler, kibir abideleri dikenler, her türlü tasarruf ve hükmetme hakkını kendinde gören emperyalistler, mutluluk şarkılarınızın sonu gelecektir.
“Her işinde galip olan Allah’a” iman eder, yapmamız gerekenleri yapmaya devam ederiz.
İzzet ve şerefi, kopmaz kulpu, devleti; sonsuz güç ve kudret sahibi Allah’ta arayanlar sabırla ve vakarla beklerler. Sevinci ve kederi sınavlarının parçası olarak görürler. Emperyal emellerle tüm dünyaya çullanışınızın, sebep değil sonuç olduğunu çok acı tecrübelerle öğrenmişlerdir.
Haydi! Bir şarkı söylemeye hazırlanalım.
Ayrılık tohumlarını ayıklayarak, birbirimizle didişmeden uzak durarak,
Yeniden iman ederek, yaralarımızı sararak, günahlarımızı gözyaşlarımızla yıkayarak,
Gönlümüzü yaralı gönüllerle bitiştirerek, bütün yeryüzü mazlumlarına elimizi uzatarak,
Tarihi, toplumsal, etnik, mezhebi, kültürel tüm bağnazlıkları aşmaya gayret ederek,
Yanlış, eksik, sorunlu ne varsa asla sahiplenmeden,
Şarkımız vicdanımızın sesi olsun, ezilenlere umut zalimlere uyarı,
Çıplaklara merhametin yorganı, açlara ekmek,
Onurları kırılanlara başını dik tutmayı haykıran sözler olsun
Şarkımız umutlarını kaybedenlere bahar
Zalimlere, kabalara, sevgisizlere, gücü putlaştıranlara, menfaatçilere, bencillere kış olsun.
Şarkımız şeytansız, şehvetsiz, karanlıkları boğan bir ışık olsun…
11.12.2018
Ebu Ubeyde: Nasrallah'ın yasını tutuyoruz
28.09.2024
HİZBULLAH'IN FİLİSTİN SINAVI | HAZIM KORAL
28.09.2024
Lübnan sınırında ilk sıcak temas
02.10.2024
Tebaa ve İtizalciler | Muharrem Balcı
11.09.2024
MUHAFAZAKÂRLIK MEHMET YAVUZ AY 12.09.2024