metrika yandex
  • $42.45
  • 49.22
  • GA40280

Haberler / Kültür - Sanat

Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam'ın Rolü / Abdurrahman Bedevi

23.08.2022

Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam'ın Rolü

Abdurrahman Bedevi

Çeviren: Muharrem Tan

İz Yayıncılık

Hazırlayan: Ömer Budak

Medeniyetlerin birbiriyle etkileşime girerek insanlığın tarihsel süreçte meydana getirdiği birikimi bir adım daha ileriye taşıması üzerine birçok araştırma yapılmıştır ve yapılmaya da devam etmektedir. Söz konusu İslam medeniyeti olunca bu minvaldeki araştırmalar doğal olarak üç noktaya odaklanmaktadır:

  1. İslam medeniyeti önceki medeniyetlerin birikimlerini nasıl alımlamıştır?
  2. İslam medeniyeti alımladığı bu birikime hangi noktalarda ne gibi katkılar sunmuştur?
  3. İslam medeniyetinin ileriye taşıdığı birikim hangi şekillerde diğer medeniyetlere (özellikle Batı medeniyetine) aktarılmıştır?

 

Aslında bu üç noktanın her biri düşünce ve medeniyet tarihçilerinde ayrı heyecanlar uyandırsa da bilhassa üçüncü meselenin, modernleşme dönemi ve sonrasında yaşayan birçok Müslüman düşünür nezdinde ayrı bir yer edindiği iddia edilebilir. Zira İslam medeniyetinin batıya sunmuş olduğu katkılar, Batı medeniyetinin çarkları arasında ezilen Müslüman düşünürler için her zaman teselli kaynağı olmuştur. Ancak meseleye böyle kompleksli bir bakış açısıyla yaklaşmak kimi zaman mevcut sorunları görmezden gelmeye yol açtığı gibi, kimi zamanda iki medeniyet arasındaki etkileşimleri derinlemesine ele almanın önünde bir engel olmuştur.

Kendisini zengin telif ve tahkik çalışmalarıyla tanıdığımız Mısırlı filozof Abdurrahman Bedevi'nin Türkçeye çevrilmiş olan tek eseri "Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam'ın Rolü", İslam medeniyetinin Batı düşüncesinin teşekkülündeki etkisini ele alan çalışmalardan bir tanesidir. Yazarın yukarıda bahsettiğimiz kompleksten kendisini büyük ölçüde arındırmış olması, Batı dillerine olan vukufiyetinin ona düşünce ve medeniyet tarihindeki sürekliliği takip etme imkânı tanıması ve söz konusu sürekliliği şiirden mimariye, bilimsel düşünceden pratik hayata birçok başlıkta irdelemesi, bu eseri söz konusu alanda yazılmış diğer incelemelerden ayıran en önemli hususlardır.

16 bölümden oluşan eserin giriş bölümünde yazar, Batı medeniyetinin, İslam medeniyetinin ortaya koyduğu birikimi alımlayışının kısa bir tarihçesini vermektedir. Buna göre bu alımlama işlemi ilki İspanya ve bilhassa Tuleytula şehri, ikincisi Sicilya ve Güney İtalya olmak üzere özellikle iki merkezde odaklanmıştır. Müslümanlarla batılılar arasındaki kültürel alışveriş, İspanyolların 1085 yılında Toledo'yu geri almasıyla zirveye ulaşmıştır. Şehirde yaşayan üç büyük dinî topluluktan biri olan Yahudiler, Müslümanlarla Hristiyanlar arasında köprü vazifesi görmüş ve burada bir çeviri hareketi başlamıştır. Aynı minval üzere Normanların Sicilya'yı ele geçirmesi ve kralların İslam medeniyetine olan ilgileri burada da bir çeviri hareketine yol açmıştır. Uzun zaman devam eden bu çeviri faaliyeti boyunca hem Grek asıllı kaynaklar hem de İslam filozoflarının eserleri Avrupa dillerine çevrilmiştir.

Birinci bölümde yazar İslam edebiyatının Avrupa şiiri üzerindeki etkileri üzerinde durur. Yazara göre Endülüs Arap şiiri özellikle Müveşşah ve Zecel tarzlarıyla İspanyol şiirlerinin ilk dönemine damga vurmuştur ve Avrupa şiirinin oluşumunda etkin rol oynamıştır. Batılı araştırmacı Julian Ribera bu iki şiir türünün, Orta çağı izleyen gelişme döneminde ortaya çıkan Batı şiirinde kullanılan şiir kalıplarının oluşumundaki sırları açıklayan birer anahtar olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca İslam edebiyatı Avrupa şiirine sadece formel açıdan değil, içerik açısından da tesir etmiştir. İbn Hazm'ın "Güvercin Gerdanlığı" ve "Davud ez-Zahiri"nin "ez-Zühre"de işlediği temalar bu şiirlerde de görülmektedir.

Dördüncü bölümde yazar Müslümanların Batı felsefesinin oluşumundaki rolünü irdelemektedir. Müslümanlar burada oynadıkları rolün iki boyutu vardır. Onlar hem Antik Grek felsefesini Avrupa'ya taşımışlar hem de ürettikleri düşünsel birikimle etkileyici konumda bulunmuşlardır. Burada yazar İslam filozoflarından etkilenen birçok düşünürü ele alır, bunlardan birisi de Thomas Aquinas'tır. Allah'ı akli olarak ispat eden "Beş Yol" şeklinde takdim ettiği delillerin üçüncüsü, varlığın vacib ve mümkin şeklinde ikiye ayrılmasına dayanan delildir ve yazara göre aynen Farabi ve İbn Sina'dan alınmıştır. Ayrıca ilahi vahyin zaruretiyle ilgili ortaya koyduğu üç neden İbn Rüşd'ün "Fasl'ul Makal" ve "el-Keşf" eserlerinde zikredilmiştir. Batıdaki "İbn Rüşdçülük" 14. Yy'nin sonuna kadar etkisini devam ettirmiştir.

Beşinci bölümde yazar Müslümanların Avrupa'daki pratik bilimlerin oluşumundaki etkisine dikkat çekmektedir. Buna göre Avrupalılar sabun, kamıştan yapılan şeker, kâğıt ve kahve gibi ürünlerle ve bunların imalatıyla Müslümanlar eliyle tanışmıştır. Müslümanların tarım ve bitkilerle ilgili birikimleri Avrupa'da tarımın gelişmesine derin etkileri olmuştur. Avcılık ve satranç gibi birçok oyun Müslümanlar aracılığıyla Avrupa'ya ulaşmıştır. Bundan dolayı "eches et mat/Şah mat" (şah öldü) gibi terimler aynen varlığını korumuştur.

Eser hakkında genel bir fikir vermek için diğer bazı başlıklar şöyle sıralanabilir: Avrupa'da Mimari ve Müziğin Oluşumunda Müslümanların Rolü, İlahi Komedya'nın İslami Kaynakları, Arap Hikâyeciliğinin Modern Avrupa Edebiyatı Üzerindeki Etkisi, Grek Kültürünün Oluşumunda Müslümanların Rolü, Gazzali ve Grekçe Kaynakları, Müslümanların En Büyük Keşifleri.

Son olarak ifade edilmelidir ki, Müslümanların geçmişteki başarılarına bakarak bugün kendimizi avutmak nasıl tehlikeliyse, bu hakikatleri görmezden gelerek İslam medeniyetini ve insanlığa katkılarını Batı merkezli "Orta çağ" gibi kavramlarla tarihten silmeye çalışmak bir o kadar tehlikeli, hem de gerçekliğe tamamen aykırıdır.

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş