metrika yandex
  • $32.61
  • 34.71
  • GA18500

Bir Mevzuu Nasıl Anlamalı, Yahut Mevzuu Nasıl Anlaşılmalı

MUSTAFA YILDIZ
12.11.2022

 

Medeniyet kavramı son yıllarda hemen hemen her alanda kullanılmaya başlandığı gibi bazanda bağlamından çıkarılarak her türlü meşrulaştırmanın da aracı olarak kullanılmaya başlandı. Ülkemizde de bilhassa tek parti döneminde bilinçli olarak medeniyet; İslâm’ın yerine inşa edilerek kullanılmaya başlandı.

Mesela; Nurettin TOPÇU, yazılarında İslam'ın yerine milliyetçilik kavramını zoraki monte etmeye çalıştığı gibi, benzer şekilde dindar bilinen İslamcılarda yazılarında medeniyeti İslam'ın yerine kullanmaya başladılar. Selçuklu ve Osmanlı mirası bize siyasi, ilmi, sosyal ve dini açılardan farklı kültürlerin kazanımlarını nasıl ulaştırdıklarını, nasıl telif ettiklerini ve bir tek potada nasıl erittiklerini derin bir tecrübeyle bize göstermişlerdir.

Sümerlerden Hititlere, Mısır’a hatta İslam medeniyetinin görünür şekilde kuruluşuna kadar bütün medeniyetler bir düşünce geleneğinin ürünleri olarak ortaya çıkmışlardır. Ecdadımızda tarihte İmparatorluklar kurarak, o günkü dünya siyasetine de yön vererek hayatına devam ederek gelen bir geçmişe sahip olabilmişlerdir.

Zaten, İnsan Aklı/Beyni herhangi bir soruyu doğrudan algılama biçimi ve soruya verdiği veya vereceği cevabı ilk etapta zihninde oluşacak veya oluşmuş bilgi birikimine göre düzenler. Zihnimiz kendine bahşedilmiş ferdi kabiliyetler ile doğuştan hayatımız boyunca elde ettiğimiz her türlü bilgi birikimine felsefik açıdan ‘’Dünya Görüşü’’ demekteyiz. Bir dünya görüşünün toplumdaki her ferdin zihninde meydana gelen/gelmiş bir oluşum süreci insan bilgi sisteminin yapısı ile yönlendirilir. İnsanın ilk etapta bu süreçteki bireysel katkısı ilk zamanlar son derece azdır. Ancak, zamanla insan gelişip beyin olarak büyüyüp yani ufku geliştikçe, eğitim almaya, öğrenmeye başladıkça devam eden bu süreçte dünya görüşünün içeriğini belirlemede daha etkin bir görevi yerine getirir. Zaten elde edilen bilgi birikimlerin aynı zamanda zihinde düzenlenmesi zaten bizim aklımızında fıtri bir görevidir. Nasıl ki midemize attığımız besinleri midedeki sindirim sisteminin yaptığı işlemlerden nasılki haberimiz olmuyorsa, bilgilerimizde zihnimizin süzgecinden geçtikten sonra zihnimize atılan formatlanmış kavramlar ile yapılacak fıtri işlemler zaten biz farkında olmadan düzenlenir ve aynı zamanda da bizim dünya görüşümüz olarak oluşup düşünce olarak ortaya çıkarlar.

Bu millet yeniden kendi tarihinden, kendi kültüründen, kendi inançlarından neşet eden ve kimseye muhtaç olmadan kendine has yeni bir siyasi hareketi elbette oluşturabilir. Zaten var olan bir fikir ne kadar güçlü olursa olsun, bu güce inanan/inanmış, bu gücü beyninde taşıyacak gençleri yok ise bu fikir zaten çabuk söner ve toplum nezdinde de çabuk biter. Ve bir müddet sonra da süre uzayınca bu fikir toplumda unutulur, yer bulamaz ve anlamsız kalır.

İşte inanan insanların imtihan dönemleri bu düşünceler karşısındaki takınacakları tavırlar ile ortaya çıkar. ’’Şayet Rabbınız dileseydi bütün insanlar tek bir inanç, yani İslam inancı üzerinde olurlardı.’’(Hud Süresi:118), Eğer Rabbın dileseydi yeryüzündekilerin hepsi inanırdı. O halde sen inanmaları için insanları zorlayacak mısın? (Yunus Suresi; 99), ‘’Eğer Rabbın dileseydi insanları bir tek ümmet yapardı’’(Hüd Suresi:118) Bütün bunların olmayışının sebebi insanın hür iradesinin tecelli etmesi içindir. Zira insanın olmazsa olmazı ve yapılan fiillerin tezahürü hür iradesinin tecelli ederek insan fiilleri olarak tezahür etmesi ve kendi iradesi ile gerçekleşmesidir.

Dini bilmek ile dindar olmak aynı anlamlara gelmiyor maalesef. İslam fıtri, tabii ve umuma açık bir dindir. Ancak, İslam'ın temsili ve halk tarafından yorumlanması daha doğrusu resmi otorite tarafından İslam'a dair yapılan/yapılmış tanımlar ile yine resmi otorite tarafından izin verilen bilgiler oranında yapılan/yapılmış izahlar kadar anlaşılmaktadır.

Bu nedenle, din tamamıyla bireyin anladığı ve yorumlandığı şekliyle değil de, dinin toplum nezdinde anlaşılan şekliyle de toplumda kabül görmesi ve izin verilen bilgilerle örtüştüğü zaman resmi organlar tarafından izin verilir. Resmi olarak verilen din, tek tip şeklinde anlaşılması için müşterek tanımı ve tarifleri yapılır. Dine resmiyet kazandırılınca hür iradeyle belirlenen ve kabüllenilen bir din değilde, resmi otoriteler tarafından verilen bir din tanımı ön plana çıkar ki, O’da alınan bilgiler ile verilen malumatlara tabii olarak resmi otorite tarafından belirlendiği için, tanım ve tarifler de hep resmi olur.

Sağlıklı din bilgisi verildiği iddiasıyla okutulan bilgiler, genelde bir Müslümana neye nasıl inanmalı bilgisi ‘’Tefsir’’ ilmi ismi ile öğretilirken, Kuran’ı Kerimin anlaşılması, yorumlanması yani; neyi nasıl anlamalı tarafını da ‘’Kelam’’ İlmi ile öğreniyoruz. Bir Müslüman olarak gerek bireysel ve gerekse sosyal hayatımızda nasıl davranmalıyız, Aile (Özel) hayatımızda, toplumsal hayatımızda, komşularımızla olan gerek bireysel ve gerekse toplu sürdürülen ilişkilerimizde, aile hayatımızda, kamusal alanda dikkat edilmesi gerekenler, günlük ilişkilerimizde nasıl davranmalı ki, yapılanlar Allah’ın dilediği ve istediği şekilde olsun bilgileri de ‘’Fıkıh’’ ilmiyle öğrenilir ve öğretilir.

Bugün bu bilgiler dinin tamamını bir bütünlük içinde ve birbirini tamamlayacak şekilde anlaşılmasını sağlaması gerekirken, bugün Kuran siper yapılarak ‘’Allah veya Kuran buyuruyor ki’’, yahut ‘’İslam'a göre’’ diye başlayarak kendi şahsi veya bireysel bazda görmek istediği şekilde yorumlar yapılarak kimseyi incitmeden, fedakarlığıda karşıdan bekleyecek şekilde yorumlar yapılmaktadır.

Halbuki bugün sağlık kurallarını bile sadece bilmek ve öğrenmek için konuşmayız. Bilakis öğrendiklerimizi uygulamak ve gerekli tedbirler alınarak önlemleri ve tedbirleri önceden alındığı zaman faydası görülür ki, zaten bizimde bilmekten kastımız  ve maksadımız da budur zaten.

Halbuki bilgi, ilim ve insan yararına olan her türlü malumat insanın yararı içindir. Yoksa yeni tasnifler yaparak ilmin Islami olanı veya İslami olmayanı, yahut dini ilimler veya seküler ilimler gibi tasnifler yapmanın ilimleri mahallelere bölmenin çokta doğru olduğu kanaatinde değilim.

Mustafa YILDIZ/ANKARA

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş