ALMANYADAN İZLENİMLER -2-

Almanyaya gelişimizin üçüncü seferi oldu.Kendimizce planlarımız vardı.Maalesef hesaplar planladığımız gbi olmadı.Daha  doğru dürüst kendimize yer vermeden İsrailin filistin saldırısı başladı.Bizler işin iç yüzünü tam olarak kavramadan, yabancı basından öğrendiğimiz ve takip ettiğimiz kadarıyla, malumunuz dünyaya haber yayını yapan basın ve yayın organlarının neredeyse tamamı yahudi kökenli yayın organlarının elinde olduğundan, geçmişten gelen filistin sorunu ile ilgili bilgilerimiz daha doğrusu bildiklerimizi bu basın yayın organlarının bize ulaştırdıkları haberleri süzgeçten geçirerek elde ettiğimiz bilgiler kadarıyla kararlar veriyoruz.

Almanya’dan takip ettiğimiz kadarıyla yapılan tek taraflı saldırılarda bir taraf oldukça serbest davranabilirken ve alabildiğine pervasız tutum takınıp sırtını dayadığı ehli salip kuvvetler ile acımasız saldırıları bile yeterli görmeyip zulmunu sürdürürken, öte taraftan aczini kabul edip işgal edilen topraklarını savunma adına cevap vermeye yeltenen gücünün ve aczinin farkında olan taraf.

Bu cümle belki yeterli olmadı yada maksadı aştı denilebilir.Zira gücünün farkında olan biri, ‘’dünya bizimde farkımızda olsun’’ diyerek aklın değilde nefsin arzu ettiği ve heva ve hevesin arzularına kapılarak temsil ettiği toplumun akıbetini hesaplamadan yapılan bir harekatın olası sonuçlarınıda göz önüne alarak hesabını yapmadan yapılan harekatların sonuçlarını da iyi hesaplamak gerekirdi.1948’den itibaren bugün gelinecek noktaya adım adım yaklaşmayı hedefleyen bir harekatın farkında olduğu bilindiği halde gerekli iç ve dış tedbirler alınmadan olayları doğal seyrine bırakmak pek akıllıca bir iş olmadığı gibi, tedbir alınmadan işi kendi seyrine bırakmak ve kendi aklı ve aldığı yetersiz tedbirler ile kimseye danışmadan kendi kendini tek başına yeterli görme gafletinde bulunmak pek akıllıca olmamaktadır.Sonradan kendi başına iş başa düşünce dünyadan medet beklemekte pek allıca iş olmuyor o zaman.

Ayrıca, o bölge için söylenen ve ehli salip tarafından ileriye matuf hazırlığı yapılan bir amacın farkında olunduğu halde ayrıca kendi gücününde farkında olunduğu halde kimseye danışmadan kendi başına hareket etmek, dünyayı karşısına almak ne kadar akıllıca bir iştir. ’’İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak etme Allahım’’ diyerek dua eden mü’min kulların dediği gibi bizide bu duadan ‘’mahrum etme’’ mecburiyetinde bırakmanın gereği  yoktu.

Halbuki Mü’min feraseti peygamberin dediği gibi, ‘’Mü’minin ferasetinden korkun, çünkü o Allahın nuru bakar’’ dediği sözü maalesef bu gün söyleyemiyoruz.Zira bu günlerin geleceği daha önceden bir şekilde ‘’SOS’’ veriyordu.Bu bilindiği halde gerekli ve yeterli tedbirler alınmadan hep tek başına hareket etme tercih edildi.

Devletler dünyada her geçen gün güçlerini birleştirmenin yollarını ararken, müslüman devletler ise tam tersi her geçen gün daha küçük parçalara bölünerek ehli salibe yem olmaya devam ediyorlar.Takındıkları tutum ve davranışları konumları itibariyle zaten lokma olan olan islâm devletleri ise dahada küçülerek ufalanmaya devam ediyorlar.İslam ülkeleri kendi aralarında birleşip güçlenmenin ve caydırıcı güç olmanın yollarını arayacaklarına halen kendi aralarındaki sürtüşmelere meydan vererek küçülmeye, ufalmaya devam ediyorlar.Sonuçta birer birer ehli salibe yem oluyorlar.Bu günde olan ve yaşananda budur.

Ancak şu da bilinmeliki bireysel iktidarda kalma ve devlet imkanlarını kullanma zevki fazla uzun sürmeyebilir.Bu süreç ümmetin zorluklar yaşamasının ve şahsiyet kaybı 
yaşamasının bedeli olarak veriliyorsa, bu tür hayat tarzıda kısa ömürlü olabilir.Asırlık uyutulmuşluk silkelenerek uyanışa vesile olması temennisiyle,

Mustafa YILDIZ/ALMANYA