metrika yandex
  • $32.5
  • 34.84
  • GA18240

Müslümanların Düşünce ve Fikir Üretmedeki Kısırlığının Nedenleri ve Yeni Bir Müslüman Fikriyatın İmkânı Meselesi - 4

MEHMET YAŞAR SOYALAN
07.01.2023

Resulullah Sonrası Döneminin Birey ve Toplum Nazariyesi, Hak, Adalet ve Özgürlükler Tasavvuru

Resulullah döneminde bireysel ve toplumsal her düzlemde özgürlüğü ve şeffaflığı hedefleyen adalet merkezli bir din tasavvuru inşa edilmeye çalışılmıştı. 

Sonraki süreçte bu tasavvurun güvenlik merkezli bir anlayışa evirilmesi önlenemedi. Bu güvenlik merkezli yönetim algısı süreç içerisinde din algısının değişmesine neden oldu. Bu çerçevede, Allah, Kitap/Kuran, Resul, Vahiy, Akıl Sünnet, Dünya, Din, Devlet, İktidar, Şura, Adalet, Kabile, Ümmet, Millet, Kâfir, Müşrik, Zekât, Sadaka, Ahiret, Kıyamet, Şefaat, Mucize, Keramet, İrade, Kader, Hak, Hürriyet, Zulüm, Zalim vs. algısı da yeniden inşa/dizayn edildi.

Tasavvur ve Değerlerin Değişmesinde Üç Aşama:

Kurucu Metinlerin tespit ettiği, ilk kurucu neslin inşa ettiği bu tasavvur ve değerlerin aşınması ve değişmesi yaklaşık yüz yıllık bir süreyi kapsayan zaman diliminde ve üç aşama şeklinde gerçekleşti.  

Birinci Aşama; Ridde savaşlarının doğurduğu yok olma korkusunun yol açtığı psikoloji, Hilafetin Kureyşlileşmesi ve Cihad/Ganimet toplumu olma hali: Özgürleşme, adalet, sorumluluk ve çoğulculuk merkezli anlayıştan/ yönetim anlayışından “güvenlik” merkezli kabile asabiyesine dönüş/geçiş…

İkinci Aşama: Hz Osman’ın toplumsal muhalefet karşısında yeni din dili ve tanrı tasavvuru oluşturma arayışına girmesi: Halife Osman’ın “hilafet gömleğini bana Allah giydirdi ve Allah çıkarır” diyerek hem yönetimde hem de dini tasavvurda yeni bir dönemi başlatması. Bu sürecin halifenin/sultanın veya toplumun ileri gelenlerinin tercihlerinin Allah’ın takdiri/tercihi olarak sunulması ile sonuçlanması ve toplumun tercihlerinin yok sayılması. Böylece Ridde Savaşları sonrası yeniden ortaya çıkan asabiyenin devlet politikası haline dönüşmesi. Ümmetin ekseriyetinin kendisini dışlanmış olarak kabul etmeleri ve toplumda adalet algısının ve millet aidiyetinin zayıflaması, yok olması.

Üçüncü Aşama: Fiili imparatorluk düzenine geçiş ve kaderci anlayışın devlet politikası haline gelmesi. Kabile asabiyesinin imparatorluk siyasetine ve kültürüne dönüşmesi… Adalet ve sorumluluk algısının çöküşü.

Yaşanan travmalar (Ridde, Cemel, Sıffın, Harura savaşları, Halife Osman’nın katli gibi) ve fethedilen yeni dünyalardaki/ coğrafyalardaki etkileşim nedeniyle düşünce ve pratikte ciddi bir yozlaşma ve bozulma meydana geldi. Bunun sonrasında değerler değişti, ilkeler/ölçütler değişti, hedef ve amaçlar değişti. Genel toplumsal tasavvur değişti (cihadın fethe, yer yer işgale dönüşmesi gibi.). Fetihçi din algısı süreç içinde otoriter ve egemen din algısı olarak tezahür etti. Ganimet, bir yönetme biçimine ve bir kültüre dönüştü.

Dil değişti; soyut dilden (şehir ve ticaret dilinden) somut dile (çöl diline) dönüldü. Dil, çöl dil anlayışı ve kültürü üzerinden yeniden kuruldu. Dil kuralları ve kâmuslar bu çerçevede oluşturuldu.

Kabile asabiyesine dönüldü ve devlet bu anlayış üzerinden yönetilmeye başlandı. Bu çerçevede imparatoryal düzene geçildi. Hukukun değil gücün egemen olması ve kutsanması sağlandı. Öteki üreten bir din algısı ortaya çıktı.

Bireysel ve toplumsal düzeyde kader /cebriyecilik anlayışı merkezi anlayış haline geldi, adalet ve irade hürriyeti merkezli anlayışlar şaz kabul edilir oldu; süreç içerisinde irade özgürlüğü devre dışı kaldı. Dolayısıyla hesap verebilirlik ilkesi yok edildi. Modernlik öncesi durum böyleydi.

Bugünün gerçekliğini makalenin önceki kısımlarında ifade etmiştik şimdi tüm bu gerçeklikler ışığında Müslümanların yeni bir düşünce ve fikir inşa etmeleri ne kadar mümkündür sorusuna cevap verebiliriz. Öncelikle şu tespiti yapabiliriz. Mevcut hal, Müslümanların, kısa ve orta vadede, kurucu metinlerinde (Kur’an ve sahih hadis) ve ilk dönem uygulamalarında belirgin yol işaretleri bulunmasına rağmen, egemen düşünce ve fikriyat karşısında özgün bir düşünce ve fikriyatı hayata geçirmeleri pek mümkün görünmüyor. Ancak uzun vadede münzel, enfusi ve afaki ayetler merkeze alınarak, dünün ve bugünün gerçeklikleri ile yer yer hesaplaşmayı, yer yer yüzleşmeyi göze alarak yola çıkıldığında neden mümkün olmasın; üstelik ilk örnekliği de bir şablon olarak ellerinde mevcut iken…

Ancak bilinmesi gerekir ki, temel sorun insanın kendisindedir; insan, zihnen, fikren hatta bedenen hasta durumdadır ve bu hastalık kronik bir hale gelmiştir. Şimdilik şizofrenik aşamada seyretmektedir: her an kendisini yok edebilir. Bu nedenle insan rehabilite edilip / sağaltılıp fabrika ayarlarına döndürülmedikçe ne bir değerden ne de yeni bir fikir ve düzenden söz etmek mümkün olabilecektir. Belki insanı keşfetmekle, insanın doğası ile çevrenin/evrenin doğası arasındaki ilişki ve geçişkenlik üzerine kafa yormakla işe başlana bilinir.

Mesela, aklı ve sorumluluğu merkeze alarak, ilâhî metinlerin, evrenin yasalarının, yeryüzü gerçekliğinin, yaşanan tecrübelerin, insanlığın kazanımlarının ve ortak değerlerinin rehberliğinde, mümkündür ki, adil, sorumluluk sahibi, düşünen, sorgulayan, kendisini tanıyan, kendisi dışındakini öteki görmeyen, aksine onu kendi varlığının bir güvencesi olarak gören ve kendisi dışındakini kendisinin ve toplumun gelişmesine ve özgürleşmesine katkı sağlayacak bir zenginlik olarak kabul eden, paylaşmayı ve üretmeyi erdem ve görev sayan, merhamet sahibi insanı bulabiliriz.

Belki o zaman “ben” merkezli değil, “biz” merkezli, merkezinde insanın tutkularının değil, adalet ve ahlakın olduğu, çevre ile bütünleşmiş yeni bir fikir, düşünce ve ideal inşa edebiliriz. Belki o zaman, bu insanlar eliyle ve bu insanları tekrar tekrar inşa edecek yeni bir toplum kurmak ve böylece yeryüzü ve yeryüzünün doğal/ilahi yasalarıyla uyum içinde sorumluluk sahibi, ahlaklı, özgür bireylerin ortaya çıkarılmasını sağlamak ve adil bir sosyal düzen ve kaynakların adil bölüşüldüğü bir toplumsal yapı kurmak mümkün olabilir. Zaten özgün düşünce ve fikirlere başka hangi amaç için ihtiyaç duyulur ki…

NOT: BU MAKALE,  NİDA DERGİSİNİN 207. SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş