Çok genel anlamda oryantalizm, Avrupa ve Batı’nın Doğu düşüncesi olarak tanımlanabilir. Kuşkusuz bu çalışmalar Batı’nın Doğu’yu sömürmesinin aracı olarak ortaya çıkmıştır. Oryantalizm adına üretilen bilgiler ve çizilen olumsuz Doğu imajı, Batı’nın emperyalist çıkarlarını korumaya dönük olmuştur. E.Said konuyu ele aldığı klasikleşen “Oryantalizm” adlı eserinde, Batı düşüncesinin Doğu’yu ele alıp değerlendirmesindeki çarpıklığı bütün yönleriyle ortaya koymuştur. Said, “Oryantalizm” adlı eserin yazılmasındaki ana etkeni şöyle açıklamaktadır: “İnsan gerçeğine böylesine uzak ve böylesine gözleri kapalı bir ilmin varlığını fark etmeseydim bu kitabı yazamazdım.” Said’in oryantalizmi insan gerçeğine kapalı ve gözleri kapalı olarak tanımlaması, oryantalizm adına öne sürülen düşüncelerin ilmi değil, ideolojik anlayışla ortaya konulduğunu göstermektedir. Dolayısıyla oryantalizm çalışmaları tanımaya ve anlamaya değil, tanımlamaya ve yönlendirmeye dönük olmuştur.
Öyle görülüyor ki, oryantalizm bir ilim dalı olmaktan çok, sömürgeciliğe destek amacıyla oluşturulan ideolojik kurguya benzemektedir. Nitekim Ahmet Cevizci, Oryantalizmi bu özelliği üzerinden tanımlamaktadır: “Batı’nın İslami Doğu’yla ilgili olarak geliştirmiş olduğu, kendi emperyalizmini şu ya da bu şekilde meşrulaştırmaya yarayan vizyon ya da bakış açısı. Batı’nın İslami Doğu’yla ilgili resmi görüşünü ifade eden bu vizyon, Doğu gerçeğinin, ne kadar çarpıtılmış olursa olsun bir yansıması olmaktan ziyade, Batılının emperyalizmle ilişki içinde korkularını olduğu kadar iştahını da yansıtan bir yapım olarak durmaktadır. Oryantalizmde veya Batı’nın söz konusu hegemonik vizyonunda, Doğu veya Doğu’lu, Batı’nın veya Batılının ötekisini ifade eder.”(1)
Öyle görülüyor ki, Ahmet Cevizci oryantalizme bilim olarak bakan anlayışa tıpkı E.Said gibi mesafeli durmaktadır. Kuşkusuz O, bu anlayışıyla, oryantalizmi Doğubilimi olarak değil de “Sömürgeciliğin keşif kolu” olarak gören anlayışa yaklaşmaktadır. Bu anlayışın dünyadaki en önemli temsilcisi ise Edward W. Said’dir. Ona göre Batı kendini ve Doğu’yu oryantalizm üzerinden tanımlayarak kendisine üstün, ötekine ise daha aşağı bir konuma yerleştirir. Bu anlayış Batı’yı Doğu’nun üzerine yerleştirir. Tanımlamaya göre Batılılar akılcı, hümanist, barışçıl, bilimsel ve mantıklı düşüncenin vatanıdır; Doğu ise duygusal, baskıcı, otoriter, duygusallığın kök saldığı yerdir. Batı aklın, doğu ise “Bin bir Gece Masallarının” gizemli vatanıdır.
TDV İslam Ansiklopedisinde ise tanım şöyledir : “Din, bilim, düşünce, sanat, tarih gibi alanlarda Doğu dünyasını inceleyen ve Doğu hakkında değer yargıları üreten Batı kaynaklı kurumsal faaliyet.” Devamında ise daha geniş bir oryantalizm tanımıyla karşılaşıyoruz: “Oryantalizm, bir düşünce biçimi ve uzmanlık alanı olması itibarıyla ilk olarak Avrupa ve Asya arasında değişken tarihsel ve kültürel ilişkiyi, ikinci olarak XIX. yüzyılın ilk yarısından itibaren çeşitli Doğu kültürlerinin ve geleneklerinin incelenmesinde uzmanlaşmayı ifade eden Batı’daki bilimsel disiplini,üçüncü olarak da dünyanın Doğu olarak isimlendirilen bölgesi hakkındaki ideolojik varsayımları,imgeleri ve hayali resimleri içerir.” (2)
Ancak oryantalizm teriminin ilk ortaya çıkışı ile ilgili anlatı, Doğu hakkında bilimsel çalışmalar yapanlar olsa da, oryantalizm kavramının salt bilimsel çalışmaların çok ötesinde bir amaca hizmet ettiğini göstermektedir: “Terim, sömürgecilik dönemi Hindistan’ında Hint eğitiminin temelinin İngilizce olması gerektiğini savunan İngiliz taraftarları karşısında Hint kültürünü önerenleri adlandırmak için kullanılmıştır.”(3)
Oryantalizmi bilimsel akademik bir çalışma alanı görenler olduğu gibi, kavramın hiç de masum bir arka plana sahip olmadığını, oryantalizmin Hıristiyan misyonerliği ve sömürgecilik faaliyetleri ile iç içe girdiği ve bu faaliyetlere yol gösterme amacına hizmet ettiğini savunanlar da vardır.
Oryantalizmi, Hıristiyan misyonerliği ve sömürgeciliğin keşif kolu olarak gören en önemli entelektüel kuşkusuz E.Said’dir. E.Said’e göre Oryantalizm çalışmalarını bilimsel bir temele oturtmak isteyen düşünceye kökten itirazlar yöneltti. Bu yüzden oryantalizm denince Onun eleştirileri ihmal edilemeyecek kadar önemli bir konuma oturmuştur. Said’e göre oryantalizm, asla masum bir akademik araştırma disiplini, Doğu’yu tanımaya dönük sosyolojik bir çalışma alanı değildir. Said, oryantalizmi şöyle tanımlamaktadır: “Antropolog, sosyolog, tarihçi yahut dilbilimci olsun özel yahut genel bir açıdan Şark’ı öğreten, yazıya döken yahut araştıran kimse şarkiyatçıdır ve yaptığı şey şarkiyattır…Oryantalizmin daha geniş bir manası vardır: Oryantalizm Doğu ve Batı arasında ontolojik ve epistemolojik ayırıma dayalı bir düşünce biçimidir…Şimdi oryantalizmin üçüncü tanımına geliyorum: XVIII.yüzyıl sonlarını kabaca belirlemiş bir başlangıç noktası kabul edersek oryantalizm Şark ile uğraşan müesseselerdir;yani Şark hakkında hükümlerde bulunur,Şark hakkındaki kanaatleri onayından geçirir,Şark’ı tasvir eder,tedris eder, ikan eder, yönetir; kısacası Doğu’yu hakim olmak, onu yeniden kurmak ve onun amiri olabilmek içim bulduğu bir yoldur.” (4)
Edward Said’in son cümleleri oryantalist çalışmalar hakkındaki genel anlayışını da ortaya koymaktadır. Şurası açık ki, Batı’da oryantalist çalışmalar, Batı’nın sömürgecilik faaliyetleriyle eş zamanlı olarak yoğunlaşmıştır. Bu durum oryantalizm çalışmalarının sömürgecilik ile olan ilgisini ve bağlantısını açıkça ortaya koymaktadır. E. Said’in “Oryantalizm” kitabının Türkçeye çevirisinde kullanılan “Sömürgeciliğin keşif kolu” nitelemesi, Cemil Meriç’e aittir. Oryantalizmin nasıl ortaya çıktığı konusunda Cemil Meriç, Said’le aynı paralelde düşünmektedir.
Yazar Alev Alatlı Said’in oryantalist çalışmalarına farklı bir perspektiften bakar: “Öte yandan, Said’in incelemelerinde Türkiye ve Türkler yoktur. Afganlılar, İranlılar vardır ama Oriyantalizmin belki de en mağdur edilmiş muhatapları, Türkler, yoktur! Bunu müteveffa düşünürün Türkçe bilmediği için bizden uzak durmuş olmasıyla açıklayabiliriz belki. Ama bence esas olan, Edward Said’in eserlerinin kendi kendisine karşı ‘Oriyantalist’ bir bakış geliştirmiş olan yerleşik eski solcu/yeni liberal Türk enteljensiyasını delememiş olmasıdır. Rahmetli Cemil Meriç’in, “Bu kitabı biz yazmalıydık!” demesi vardır. “Oriyantalizm” isimli kitabın “Sömürgeciliğin Keşif Kolu” şeklindeki üst başlığını koyan da Cemil Meriç’tir. İktidarım olsa, liselere zorunlu ders kitabı olarak yerleştireceğim Oryantalizm ve Kültürel Emperyalizm, “bilgi”nin nasıl “yaratıldığı”nı, nasıl “manipüle edilebildiğini” gözler önüne sermesi bakımından bir dehanın eseridir. Neticeyi kelâm, dünya, eşsiz bir entektüelini kaybetti. Hocaydı. Tek umudum, geride, kendisini anlayan, erdemlerine sahip çıkabilecek bir iki öğrenci bırakmış olması ihtimali. Mekânı cennet olsun.”(Alev Alatlı, Resmi Web Sitesi) . Alev Alatlı’nın da işaret ettiği gibi Oryantalizm çalışmaları iktidarın siyasal amaçlar uğruna bilgiyi nasıl manipüle edeceğinin en güzel örneklerinden biridir. Burada kültürel iktidar ve bilgi Batı’nın elindedir ve o bilgiyi sömürgecilik faaliyetlerinde bir araca dönüştürmektedir. Doğu’yu gelişimini tamamlamamış, aklını kullanamayan bir coğrafya olarak tanımlamaktadır. Kuşkusuz bu anlatımda Batı aklını kullanan dünyanın diğer bölgelerine bilgiyi götüren coğrafyadır. Dolayısıyla Batı’nın Doğu’yu geliştirmek amacıyla yapacağı müdahaleler, daha geniş anlamda sömürge faaliyetleri meşru bir temele kavuşmuş olur.
Alev Alatlı’ya göre,“Namuslu bir entelektüel olmanın çok ötesinde, Edward Said, Batının akademik paradigmalarını sorgulayan ve kadim felsefeciler geleneğinde bir “düşünce ekolü” yaratmış olan bir dehadır. Bu düşünce ekolü, “Amerikalılardan farklı olarak, Fransız ve İngilizlerin --- bir dereceye kadar da Almanların, Rusların, İspanyolların, Portekizlilerin, İtalyanların ve İsviçrelilerin --- Batı Avrupa Tecrübesinde özel bir yeri olan ‘Orient’le halleşmek üzere uzun yıllar içinde geliştirdikleri bir gelenek var ki, ben bu geleneğe ‘Oriyantalizm’ adını vereceğim,” cümlesiyle başlar, “Orient, Avrupa ile hemsınır olmasının ötesinde, en büyük, en zengin ve en eski sömürgesi, medeniyetlerinin ve dillerinin kaynağı, kültürel rakibi ve ‘Öteki’nin en derin ve sık tekrarlanan imajıdır(5)
Oryantalizm çalışmalarının arka planında sömürgeci devletlerin bulunması da oryantalizm ile emperyalizm arasındaki bağlantıyı açıkça ortaya koymaktadır.
E.Said, oryantalizmin birkaç neslin birlikte çalışarak ortaya koyduğu bir ürün olduğunu savunur. Dolayısıyla oryantalizm çalışmaları birden ortaya çıkmış çalışmalar değildir. Planlı ve uzun bir geçmişi vardır. Ana amaç sömürgecilik faaliyetlerini meşrulaştıracak bir söylem oluşturma gayretidir. E.Said oryantalizmi psikolojik bir paranoya olarak görmekte, Doğu’yu yeniden tanımlayarak sömürülmeye hazır hale getirildiğini savunmaktadır. Oryantalistler Doğu’yu genellikle düşüncesiz, hain, çocuksu ve yer yer vahşi olarak görmektedir. Batı ise olgun, erdemli ve normaldir. Bu durumda oryantalistlerin hedefi Doğu dünyasını olgun, erdemli ve normal hale getirmek için emperyalist faaliyetlere yol göstermektir. Oryantalist çalışmaların iç yüzünü anlayabilmek için İngiltere’nin özellikle Hindistan özelinde yürüttüğü sömürgecilik faaliyetleri dikkatle incelenmelidir.
Oryantalizm çalışmalarında kuşkusuz bilimsel ahlaka uygun çalışmalar da vardır. Ancak çok büyük oranda oryantalizm sömürge faaliyetlerine temel oluşturma amacına dönük ideolojik bir çalışma alanı olagelmiştir.
ABD Seçiminin Tarafları | Hamza Er
07.11.2024
DİN VE DEVRİM / Muharrem BALCI
14.10.2024
Direnişin Cesur Lideri Şehid Oldu..
18.10.2024
Tarih böyle alçaklık görmedi
16.10.2024
Söz mü Eylem mi.. Nereye? CAVİT OKUR 20.10.2024