metrika yandex
  • $41.61
  • 48.66
  • GA36170

Haberler / Eğitim

12 Yıllık Zorunlu Eğitim: İnsan Hakları Perspektifinden Bir Yeniden Değerlendirme / Mehmet Altuntaş

31.08.2025


Türkiye’de 12 yıllık zorunlu eğitim politikası uzun süredir tartışılıyor. Çoğu zaman mesele pedagojik açıdan ele alındı; ancak işin bir de insan hakları boyutu var. Eğitim hakkı ile birlikte çalışma, evlenme ve yaşam kurma hakları da doğrudan etkileniyor.

Eğitim Hakkı ile Çalışma Hakkı Arasındaki Gerilim

BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 26. maddesi, eğitimin zorunlu olmasını savunsa da bunun “temel eğitim” için geçerli olduğunu vurgular. Temel eğitim sonrası süreçlerde ise devletin görevi, bireylerin yeteneklerine uygun seçenekler sunmaktır.

BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 28. maddesi, çocuğun eğitim hakkını tanırken aynı zamanda onun “yeteneğine ve gelişim düzeyine uygun şekilde yönlendirilmesini” öngörür. Zorunlu lise uygulaması ise tam tersine, her genci tek bir kalıba sokarak bu hakkı kısıtlıyor.

Bu durumun bir başka sonucu da çalışma hakkının ötelenmesi.

Avrupa Sosyal Şartı’nın 1. maddesi, herkesin çalışma hakkına sahip olduğunu belirtir. Ancak Türkiye’de gençler 18 yaşına kadar okulda tutulduğu için erken yaşta iş ve meslek edinme fırsatını kaybediyor.

Geç Hayata Atılan Gençlik

Okumak istemediği halde zorunlu olarak okulda tutulan gençler, 18 yaşına geldiklerinde ne meslek edinmiş ne de iş hayatına hazırlanmış oluyor. Bu, sadece bireysel değil, toplumsal hakların da gecikmesine yol açıyor:

Evlenme ve aile kurma hakkı:
BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 16. maddesi, yetişkin her bireyin evlenme ve aile kurma hakkını tanır. Ancak eğitim sürecinin gereksiz yere uzatılması, gençlerin geç evlenmesine ve aile kurma sürecinin ötelenmesine yol açıyor.

Barınma hakkı:
Üniversite enflasyonu ve geç iş bulma sorunu, gençlerin bir ev sahibi olma hakkını geciktiriyor. Oysa Avrupa Sosyal Şartı’nın 31. maddesi, herkesin uygun barınma hakkını güvence altına alır.

Nüfusun azalması:
Uzmanlar, gençlerin geç meslek edinmesi ve geç evlenmesinin Türkiye’nin doğurganlık oranını düşürdüğünü, bunun da uzun vadede toplumsal bir insan hakkı sorunu yarattığını vurguluyor.

Dünyadan Örnekler

Finlandiya, Almanya ve Japonya gibi ülkelerde zorunlu eğitim 8-9 yıl ile sınırlı. Bu ülkelerde devlet, çocukların eğitim hakkını garanti altına alırken, aynı zamanda çalışma hayatına hazırlanmaları ve aile kurabilmeleri için esneklik tanıyor. Böylece hem bireysel haklar korunuyor hem de toplumsal denge sağlanıyor.

Zorunlu Eğitim


Türkiye İçin Çözüm Önerisi

 

Zorunlu eğitim 8 yılla sınırlandırılmalı.

9. sınıftan itibaren öğrenciler, akademik lise veya meslek eğitimine yönlendirilmelidir.

Meslek liseleri güçlendirilmeli, işyeri temelli eğitim yaygınlaştırılmalıdır.

Üniversite sayısı azaltılmalı, kalite ön plana çıkarılmalıdır.

Açık öğretim ve alternatif modeller, farklı koşullara sahip gençler için erişilebilir hale getirilmelidir.


Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz: Eğitim politikaları sadece “okulda geçirilen yıl sayısı” meselesi değildir; aynı zamanda temel insan haklarının korunmasıyla ilgilidir. Türkiye’nin geleceği, gençleri zorla aynı kalıba sokmaktan değil; onların eğitim, çalışma, evlenme ve yaşam kurma haklarını dengeleyen esnek bir sistem kurmasından geçmektedir.


Mehmet Altuntaş

25 Ağustos 2025

Yorum Ekle
Yorumlar (2)
| 09.09.2025 20:24
Mevcut temel eğitim sistemi en kısa zamanda, mesleki eğilimleri dikkate alarak güncelleme yapılmalıdır.
Agah Taşkın | 31.08.2025 11:14
Tesbit ve değerlendirme gayet güzel. Okuma kapasitesi olmayan çocugu zorlamanın anlamı yok