metrika yandex
  • $34.85
  • 36.67
  • GA21150

Despotizmin Doğası-Pasajlar

TALİP ÖZÇELİK
10.07.2024

Bir Önceki Yazımızda Kitabın Analizini Yapmıştık.

Bu Yazmızda Kitaptan çarpıcı pasajlarlar Alıntılayarak Noktalıyoruz:

“Yazık ettiler bu özgürlükçü dine! Hikmet, kolaylık ve hoşgörü esaslarına dayanan bir dindi İslamiyet. İnsanların omzundan ağır yükleri kaldıran, onları prangalarından kurtaran, ayrımcılık ve despotizmi son veren bir dindi. Cahiller bu dine zulmettiler… Müstebitler ve müstebit adayları dine hücum ettiler dini ümmetin birliğini bozup onu fırkalara bölme aracına dönüştürdüler. Din yorumlarını radikalleştirdiler. Dini siyasi emellerine alet edindiler... Dinin temel nitelikleri değiştirdiler.”sh.89

“Önceki dinlerin mensuplarının yaptıkları gibi dine dinde olmayan şeyleri soktular. Öyle bir kitap meydana getirdiler ki farzlarını, menduplarını ve nafilelerini gereğince ancak dünya hayatıyla ilgi ve alakası kesilmiş bir yerine getirebilir. Hatta böyleleri yüzünden, başka hiçbir işle uğraşmayan uzun ömürlü insanın hayatı bile İslamiyet’in ne olduğunu öğrenmeye yetmez oldu.” sh.90

... “Müstebit istikamet üzere yaşayan ve topluma önderlik yapan ulema-ı âmilînden(ilmiyle amel eden alim) korkar ama iki yüzlü ya da hafızalarına pek çok mahfuzat yüklenen, adeta kapılarını kilit vurulmuş kütüphaneleri andıran ulemadan korkmaz!”sh.99

Müstebit akıllardaki ışığı söndürmeye çalışır bilim adamları ise akılları aydınlatmak için koşturur... Müstebit başkasının görüşünden asla istifade edemez, tersine sürekli şaşkınlık tereddüt azap ve korku hali yaşar.”sh101

“ Despotlar geçmişte olduğu gibi günümüzde de putperestliğin gerçek destekçileri ve bilginin asıl düşmanlarıdırlar.”

“Bilgi; mütekebbir din hizmetkârları, cahil babalar, ahmak kocalar ve her çeşit küçük derneklerin başkanlarına ters düştüğü gibi güçsüz despotlara da ters düşer.”

Hasılı hangi millette bilginin ışığı yayılmışsa, o millette esaret zincirleri kırılmış; gerek siyasilerden ve gerekse din adamlarından olsun bütün despotların hayatı kötü sonla sonlanmıştır.”sh.105.

Yazar istibdat ve şan bölümünde mütemeccit kavramını kullanır mütemecit (ucuz şeref peşinde koşanlar) despotların yardakçıları şakşakçıları günümüz tabiriyle trolleridir, her ha ve şartta onu savunurlar mütemeccit ile ilgili şunları söyler yazar :

“ Müstebit/despot mütemeccidi kendine simsar olarak tutar. Bu simsarlar milleti dine hizmet, vatan sevgisi, ülke sınırlarını genişletme, kamu menfaati, devlet sorumluluğu veya bağımsızlığı koruma mücadelesi gibi algılarla yanıltırlar. Doğrusu bütün bu kulağa ve akla hoş gelen şatafatlı-debdebeli sloganlar aldatmaca ve kandırmacadan ibarettir...

“Despotik politikalarına karşı çıkan muhaliflerini, halk düşmanları oldukları gerekçesiyle cezalandırmak için milleti kullanır.” sh. 112

“Despotizmin bir özelliği de şudur halkın yoksulluğu açık biçimde hissedilmez bu ancak despotizmin ömrünü tamamlayıp yıkılmasına yakın bir anda birden fark edilir. Bunun sebebi de toplumda doğum oranı azalırken ölüm oranının artması, yabancılaşmanın toplum katmanlarına yayılması, yabancılara yapılan büyük satışları sonucu milli servet azalırken, nakdi varlığın çoğalmasıdır.”

“Güç önce asabiyette idi. Sonra bilginin oldu. Sonra da sermayeye geçti.”

“Ahlakçılar derler ki vazifelerin en kötüsü hükümetten alınan vazifelerdir.Yine derler ki mesleğin ahlak ve içgüdüler üzerinde tesiri vardır.

“Despotizm zihin dinginliğini çalar. Sonunda hastalıklı zihinler türer...

“… Bu sebeple despotizm halk kitlelerinin sadece bedenlerine değil aynı zamanda kıt akıllarına da hükmeder; akıllarını dilediği gibi ifsat eder. Basit zihinler üzerine tahakküm kurar, gerçekleri hatta bedii hakikatleri kendi arzusuna hizmet edecek şekilde çarpıtır. Böylece kitleler despotizme körü körüne teslimiyet gösterip, hakka ve hakkı gösterme çabalarına karşı direnirler.” Sh.144

    “Kimi yazarlar doğu hastadır sebebi cehalettir; kimi, cehalet beladır sebebi okulların yetersizliğidir der…”

“Bir başka yazar ise: Doğu hastadır sebebi dinden uzaklaşmaktır der ve orada kalır. Oysa sebepleri incelese başta da, sonda da dindeki gevşekliğin asıl sebebinin despotizm olduğunu görecektir. Yine bir başkası asıl sebep ahlaki yozlaşmadır derken, bir diğeri de buna sebep olarak eğitim eksikliğine, bir diğeri de tembelliği işaret eder; oysa gerçek öyle değildir. Gerçekte hepsinin büyük sebebi despotizmdir. Çünkü despotizm; araştırmacılara dahi o ürkütücü ismini açıkça telaffuz etmeyi yasaklar.”sh.154

Filozofların ittifak ettikleri bir konu daha vardır: Ahlaki yozlaşma, milletlerin itaat etme kabiliyetlerin yok eder. Bunun onarımı ise derin bir hikmet ve büyük bir sabırla ele alınması gereken en zahmetli ve en yorucu işlerdendir.”

“Yine hikmet filozofları derler ki: ahlaki yozlaşma önce despot yönetici ile destekçileri ve memurlar arasında yayılır. Ardından bütün ailelere, özellikle de alt tabakaların örnek aldığı üst tabakadaki ailelerine sirayet eder. Bu şekilde git gide bozulma yayılır ve millet öyle bir hale gelir ki sevenini ağlatırken düşmanını güldürür. Hastalığı şiddetlenir; tedaviye cevap vermez olur “sh.154

“Kadim siyaset felsefecileri yöntem ve usûllerinde peygamberleri örnek almışlardır. Yani, hareket noktalarını vicdanları özgürleştirmeyi hedefleyen dini ve fıtri bakış açısı oluşturmuştur. Sonra da ısrarla ve azimle eğitim ve terbiye yöntemini takip etmişlerdir.” Sh.154

“Garip olan şudur ki bütün dinlerin geri kalmış milletleri, siyasi yeniliklerin asıl neden olarak dindeki gevşekliği gösteriyorlar, toplumsal durumu sadece dine daha fazla sarılarak iyileştireceklerini umuyorlar.  Dinden kasıtları da ibadetle sınırlı dindir. Bu çok güzel bir ilaçtır, keşke fayda sağlasa! Ama asla fayda sağlamayacaktır. Zira fiiliyata dönüşmesi imkânsız ve sadece sözde kalan bir inançtır bu. Bu inanç hiç şüphesiz kaliteli bir tohumdur. Eğer verimli bir toprağa düşerse orada biter ve büyür. Çorak bir toprağa düşerse, oracıkta ölür, yok olur ya da sular altında kalmış bir toprağa düşerse çürür meyve vermez”

“Dinin toprağı nedir? Dinin toprağı despotizmin basârını yani görme duygusunu ve basiretini kör ettiği, ahlakını ve dinini bozduğu Ümmettir. O kadar ki bu Ümmet dinin ibadet ve inzivadan başka manasını bilmez olmuştur.”

“Evet din sosyal terakkiyi teşvik eder. Ama bunun için yozlaşmamış fıtratlara ihtiyaç duyar. İşte o zaman din ahlakı geliştirir, tıpkı İslamiyet’in ilk dönem Araplarını geliştirdiği gibi.”

“Maalesef asırlar bize şunu öğretmiştir: insanların çoğu çıkarlarına hizmet etmediği sürece dine ilgi göstermiyor ya da sadece eğlence veya gösteriş olsun diye dinle ilgileniyor yine şunu öğretmiştir: insanlar kendi çıkarları ve zamanlarının kuludurlar. Akıllarıyla gayrete gelemedikleri gibi yemin ya da atakla kendilerini sınırlamaktan da haya etmezler. Binaenaleyh geri kalmış milletlere en çok yakışan, müptelası oldukları hastalığın ilacını dinin yardım ve desteğini de alarak ilmi ihya etmekte ve azimlerini bilemekte aramaktır. Tıpkı “şüphesiz ki namaz kötülükten ve çirkinlikten alıkoyar” ayetinin işaret ettiği gibi yoksa nasıl olsa namaz doğası gereği insanları böyle kötülüklerden alıkoyduğu düşüncesine kapılmamalıdırlar”.sh.160.

“Despotizm insanın beden sağlığını olumsuz etkiler ve hastalıklı bedenler üretir, ruh üzerine saldırır, ahlakı yozlaştırır. Akıl üzerinde baskı kurar, aklın bilgiyle gelişmesini önler. Binaenaleyh eğitim ile despotizm farklı sonuçlara götüren iki zıt kutup tur. Eğitimin zayıf pozisyonuyla inşa ettiği her şeyi, despotizmin orantısız gücüyle yıkar. Ortada yıkıcı varken hiç inşa olur mu?” sh.161

“Despotizm şiddetle esen fırtına misali insanı her saat bir tarafa savurur. Dinin iki temel alanından en önemlisini, yani ahlaki değerler sistemini yozlaştırır. İbadetler kısmına ise dokunmaz. Çünkü ibadetler çoğunlukla despotizmin işine gelir. Bu yüzden müreffeh milletlerde dinler, geleneğe dönüşmüş ibadetlerle sınırlı kalır. Böyle dinlerin nefsi arındırmaya bir faydası dokunmadığı gibi insanı kötülük ve çirkinliklerden de alıkoymaz. Çünkü despotizmin salvoları karşısında yalan, riya, aldatma, nifak gibi kalkanların arkasına sığınmayı adet haline getirmiş nefislerin, ihlastan uzaklaşmasına paralel olarak ibadetlerinde de ihlas kalmaz. Bu yüzden uysal kölenin riyayı meslek edinmesi, hatta Rabbine karşı anne babasına karşı, milleti ve ırkına karşı, daha da ilginci kendisine karşı riyakar davranması yadsınmamalıdır.”sh.163

“Sıradan Müslümanları tatmin eden teselliler vardır… Başlarına gelen her şeyi onlarla izah ederler. Mesela derler ki; Dünya müminin zindanıdır, müminin başı beladan kurtulmaz, Allah bir kulu severse onu belayla sınar, bu kıyamet alâmetlerindendir. Bütün bu züğürt tesellileri, bedbahtlıklarının asıl sebebini öğrenmelerini engelleyen ölümcül zehrin etkisini hafifletiyor. Sorumluluğu da despotlardan alıp kaza ve kadere; daha doğrusu bizzat zavallı esirlere yüklüyor. Zehirden kastım avamın, hatta havassın olayları yanlış değerlendirmeleredir. Tevrat’ta denir ki; “sultana boyun eğin, çünkü her türlü otorite Allah tarafından verilmiştir.” “ Kral boş yere kılıç kuşanmaz”. “Krallık kötülerden intikam alma makamıdır”. “Her canlı Allah tarafından verilen otoriteye boyun eğsin.”  Müslüman vaizler ve Muhaddisler de buradan şu sözleri kurgulamışlardır: “Sultan Allah’ın yeryüzündeki gölgesidir.”  “Zalim Allah’ın kılıcıdır; onunla intikam alır. Sonra ondan intikam alır.” “ Krallar mülhem kişilerdir.” Bu ve buna benzer her söz, eğer sahih ise, muhakkak adalet ilkesi ile kayıtlanmalıdır.”sh.166

“Eğitim bilgi ve eylemdir. Müstemleke halklarının eğitim uzmanı da, eğitim öğretmeni de bulunmaz. Hatta araştırmacılar, köle ruhlu milletlerin bırakın beyinlerini, kitaplarında dahi eğitime dair gizli bilgiler rastlayamazlar. Eyleme gelince, fikirsiz eylem ne mümkün!”

“Dar görüşlüdürler… İlme ve güçsüze destek olmazlar… İşleri düzensizdir…”…

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş

Her Taraf - Türkiyenin habercisi