Atasoy Müftüoğlu, kitabında şöyle demektedir:
“Taklit eden bireylerin düşünceye, bilince, sahih bilgiye ihtiyaçları yoktur. Taklit eden bireyler, hiçbir zaman sorumluluk ve risk almak zorunda kalmazlar.” Bu girişten sonra kitabı incelemeye başlaya biliriz.
Tarihin Taşrasında Yaşamak ve Konu Başlıkları
Mahya Yayınları arasında çıkan kitap, 216 sayfa olup, 13 bölüm, sunuş ve bitiş şeklindedir. Kitaptaki bölüm başlıklarını kısaca şu şekilde sıraya biliriz:
Müslüman Aklın Özgürleşmesi
Müslüman Zihnin / Bilincin Tradejisi
İdeolojik ve Irkçı Hurafeler
Radikal Niteliklere Sahip Olmak
Tarihin Varoluşunda Yaşamak
İhtiraslarımız Çoğaldıkça, Bağımsızlıklarımızda Çoğalıyor
Özeleştiril Farkındalıklar, Patolojik Nostaljiler
Tarihin Kesintiye Uğraması, Yarım Kalması
Karşılığı Olmayan Umutlar, İyimserlikler
Anlam ve Amaçların Parçalanması
İslami Aklın, Dilin Düşüncenin Yeniden İnşası
Pragmatizmlerle Uzlaşmak
Zaman Bilinç Zamanıdır
Geleneksel Patolojilerimizle Yüzleşmek Zorundayız
...Tarihin taşrasında yaşamanın bir kader olmadığını kanıtlayabilmek için, her şeyden önce, İslami anlamda tarihsel gündemimizin önceliği ve adı, yapısal değişim için nihai-varoluşsal çözüm, tahayyül ve tasavvur olmalı.
İslam dünyası toplumları, aptallaştırıcı, ahmaklaştırıcı geleneksel uyuşturuculara-patolojilere karşı zihinsel/ahlaki direnişi gerçekleştiremedikleri takdirde, sömürgeci-ırkçı tarihe karşı direnişi hiçbir şekilde gerçekleştiremezler. Kime, hangi otoriteye yönelik olursa olsun, kayıtsız şartsız itaat, ahlaki körelmeye neden olduğu gibi, bilinç körelmesine de neden olur. Gerçek bir direniş, tehdit unsuru olan yapıların dünya görüşlerini, zihin dünyalarını yapı söküme uğratmak suretiyle başlatılabilir. Kolektif bir siyasal eylem, kolektif tarihsel/siyasal/kültürel bilinçle sürdürüldüğünde etkili olabilir.
Her tarihsel dönem, yeni bir dil, yeni bir tarz, yeni bir strateji ve yeni özneler ister.
...Maddi zenginliklerimize, imkanlarımıza, saltanatımıza, makam-mevki-iktidarlarımıza ve ihtiraslarımıza bir zarar gelmesin diye gerçeği söylemiyor, gerçeğe gözlerimizi kapatıyoruz. Zenginlik peşinde koşmaya başlayanlar, bir dava peşinde koşmaktan vazgeçiyor. İnsani ilişkiler maalesef metalaşıyor. Düşünce adamları, kültür adamları, edebiyat-sanat adamları, propagandacılara dönüşüyor.
...Sömürgeci bilginin, dilin, modelin sınırları içerisinde kalarak, edilgen, pasif, parya konumlarımızı sürdürerek, tabi olarak, yeni öznelerden, özgürlüklerden, yeni bir stratejiden söz edemeyiz. Yeni öznelerin, yeni stratejilerin, günümüzde sömürgeci dayatmalara karşı yapabilecekleri en hayati mücadele, varoluşsal mücadele, aynı dini, aynı inancı, aynı kültürü, aynı dili paylaşan Müslüman halkların kendi iradeleri dışında paramparça edilmelerinin kabul edilemez olduğu gerçeğinden yola çıkarak, bu parçaları bir araya getirme mücadelesi olacaktır.
Tarihin Taşrasında Yaşamak ve Adrese Teslim Sözler
“Hangi gerekçeye dayalı olursa olsun, başkaları tarafından belirlenmek, başkalarına bağımlı hale gelmek, insanı da toplumu da alçaltır.”
Bir tuşa dokunarak istedikleri verilere ulaşanların akletmeye, tefekkür etmeye, müzakere müşavere etmeye, düşünmeye ihtiyaçları kalmıyor.”
“Bugüne ilişkin anlatabileceğimiz öykülerimiz olmadığı için, geçmişe ilişkin öyküler anlatmaya devam ediyoruz.”
“Günümüzde, Toplumlarımızda İslam Kur’an hiçbir şekilde belirleyici değilken, gelenek pek çok konuda belirleyicidir.”
“Müslümanlar, kendilerini İslami kavram ve kurumlarla değil, seküler/kapitalist/ neoliberal kavram ve kurumlarla temsil ediyor.”
“Kendilerini üstün, diğerlerini aşağı olarak tanımlamaya, değerlendirmeye çalışan her zihniyet sömürgecilikle malul bir zihniyettir.”
“Geçmişi Romantikleştirdiğimiz için, tarihsel sorumluluklar alamıyor, tarihsel bir bilinci temsil edemiyor, tarihsel çözümlemeler yapamıyoruz.”
“Müslümanlar, kendi tarihsel- siyasal konumlarının farkında ve bilincinde değiller”
“Sömürgeci çıkarlar ve ihtiraslar adına, İslami hayatlar, kültürler, kültür ve medeniyet mirası şehirler, yapılar barbarca yağmalanıyor.”
“Toplumlarımızda yanlış bilincin bir geleneğe dönüşmesi sebebiyle Tevhidi yörüngemizi kaybettik.”
“Fiziksel cesaret tek başına çok şey ifade etmez, hepimizin cesarete ihtiyacımız var, cesaretin de bilgi ve bilgeliğe ihtiyacı var.”
“Müslüman Birey, Müslüman toplum, evrensel ilahi ilkeler, anlam ve amaçlar doğrultusunda kendisini tanımlar, konumlandırır ifade eder.”
“İslami anlamda var olma bilinci, İslami anlamda etkin olma bilincini gerektirir.”
“Tek yoruma kapanan ve bu yorumu bağnazca savunan bir anlayışla, hiçbir zaman bir müzakere ve dayanışma gerçekleştirilemez.”
“Her durumda hakikatin ifadesi olmak, her şeyi gerektiğinde yüksek sesle söyleye bilmek için, hiçbir rüşvetle kirletilmeyen onurlu bağımsız kişiliklere, dava adamlarına ihtiyacımız var.”
“Televizyon – internet coğrafyasında yaşayanlar, dünyayı, olayları ancak medya aracılığıyla görebiliyor. Medya Aracılığıyla görmek, medyatik güncelliğin sınırlarını aşamadığı için, tek yanlı görmek bütün boyutları görmemek gibi problemler taşıyor”
Sonuç
Atasoy Müftüoğlu ağabeyin, kendine has üslubuyla kaleme aldığı, “Tarihin Taşrasında Yaşmak” isimli eseri büyük bir dikkatle okumakta fayda var.
Naman Bakaç ile Derkenar...
02.12.2025
Barzani, Cizre'de ağırlandı
01.12.2025
Seyfettin Huca ile Derkenar
09.11.2025
hud hud projesi RESUL UZAR 04.12.2025
Ulucanlar Cezaevi MEHMET YAVUZ AY 24.11.2025