Ömrümüzün yaprakları çevrilmeye, Dünya durmaksızın dönmeye devam ediyor.
Doğumlar, ölümler; geceye, gündüze izler bırakıyor. Ne ki, kalıcı olamayan izler.
Vazgeçilmez olduğunu düşünen ne çok insan, şimdi mezar şehirlerin sessiz müdavimi…
Çadırına misafir olduğum Suriyeli muhacirin, elli yıllık hayatından geriye kalan solgun yirmi kadar resim. O resimler de olmasa kendini tümden yitirecek. Yeniden ayak basacağı şüpheli topraklarıyla arasındaki belki son bağ. O resimleri kaybederse hafızası gün gün eriyecek. Yüzler, sesler, kokular, dağılıp gidecek.
Akdeniz, her gün, yüzlerce çaresiz haykırışlı muhacirin yitik mezarı oluyor.
Hayvanlar, karınları doyunca avlanmayı terk ederken; her gün yüzlerce insan, insan müsveddeleri eliyle boğazlanıyor. Ölümler, sürgünler… Öldürenin niye öldürdüğünü, ölenin niye öldüğünü bilmediği acayip günler…
Savaşlar çıkarılan, kaynakları sömürülen, yerlerinden edilen ülkelerin insanları; emperyalist cellâtların evine misafir olmaya koşuyor, canları pahasına. Batılı devletler, tepeden tırnağa soydukları muhacirleri, topraklarına kabul etmemek için milyarlarca euro harcıyor.
İnsanın ruhuna, bedenine, dünyaya, nesnelere yabancılaşmasının zirve yaptığı bir dönemi idrak ediyoruz. Kendine yabancılaşan insan, yüce Yaratıcıyla yüzleşeceğini düşünemez oluyor.
Hakikatin sahiciliğinden görece gerçekliklerin sanal dünyasına göç yaşanıyor. Neye inanacağını bilemiyor insan yığınları…
Sonsuza dek kalınamayan bir dünyada, yüce Yaratıcıya da yabancılaşıyor insan… Hayat, koyu karanlık bir uykuda geçiyor.
Dünya hayatının zevki sefası inandım diyenleri de aldatıyor.
Aldatıcılar, Allah’la aldatmaya cüret ediyorlar.
“Yaptıkları kötü şeylerin cazibesine kapılıp sonra da bunları güzel görmeye başlayan kimse” ortaklar arıyor.
Allah, isteyene istediği şeyin yollarını kolaylaştırır.
Öncelikle insan tarih, toplum, gelenek, ideoloji, eğitim zindanlarında geziniyor.
Yaşadıkları ve gördükleriyle kendini sınırlayan insan bir tercih yapıyor. Şeytanî güçlerin Allah’a karşı konumlanan dayatmalarına çoğunlukla teslim oluyor, sonrasında oradan inanç ve hayat biçimi çıkarıyor. İzzet ve şerefi şeytanî güçlerin, iktidar, nüfuz ve para sahiplerinin yanında arayan zavallı birine dönüşüyor. “Gizli gizli entrikalar çevirenlerin azabı hak ettiklerini, bütün plânlarının altüst olacağını” düşünmüyorlar.”
Ahiret, yeniden diriliş, hesap verme, cennet, cehennem; uzak hayatın ne yapılacağı bilinmeyen, bulanık unsurları gibi algılanmaya mı başlanıyor?
“Zamandır bizi yönlendiren. Tıpkı atalarımız gibi doğar, büyür, vakti gelince toprak oluruz” diyen, demese de kanaati o yönde olan, ne çok insan var aramızda.
Kanlı kavgalar; yeryüzüne iman etmiş, metafizik hiçbir duyumu olmayan, yakın hayata hükmetme tutkusu içindeki insanların kirli entrikaları değil mi?
İnsan olarak doğuyor insan kalamıyoruz. Ailemiz ve yaşadığımız coğrafyanın yönlendirmesiyle Müslüman oluyor Müslüman kalamıyoruz. Müslüman kalıyor mümin olamıyoruz.
Sevgili peygamberimiz Allah’ın mesajlarını bugün getirse Müslümanlar iman eder mi?
Allah’ın vasıtasız, bizzat yarattığı insan; inanıp inanmama tercihine hep sahip kılındı.
“İnandım” diyorsa bir insan, ne yapmalı?
Samimiyet, teslimiyet, iç ve dış tutarlılık, Allah’ın güzel gördüğü eylemlerin faili olmak; Allah’la beraber olmayı zorunlu kılıyor. Allah’ı unutmadan, gözardı etmeden şekillenmesi gereken bir hayat… İman, salih amel, hakkı tavsiye ve sabır; mümin olmanın anahtar kavramları…
Mümin olabilme yolunda atılacak her adımın zorlukları yanında kolaylıkları da var. Yüce Yaratıcı, yarattığı insana tuzak kurmaz, cezalandırmada acele etmez. Üzerimize düşeni yapmak görevimizdir. Yanlıştan dönüş kapıları her zaman açıktır.
İnsan özünde mevcut yıkıcı özellikleri kontrol altında tutacak donanıma da sahiptir. Allah’la beraber olmak, kutlu kitabımızı ciddiye almakla başlar. Kitaplı-kitapsız olmak en büyük açmazımızdır. “Peygamberimizin örnek hayatı günümüze nasıl taşınır”ın cevapları üzerinde düşünmeliyiz. Hikmet ve basiretle…
Şeytan ve şeytani güçler Allah’a saygısızlıktan utanmazken; Müslümanların Allah’a iman etmekten, kitaptan, peygamberden utanmaları; evden sokağa, okuldan kamu kurumlarına, şeytani güçlerin egemen kıldığı davranış biçimlerine teslim olmaları yaman bir çelişkidir.
Küçük çıkarlar, toplumdan soyutlanma ve kınanma korkusu, makam mevkii karşılığı kendine ve inancına yabancılaşma, para mal mülk karşılığı dünyevileşme ve Allah’tan uzaklaşma, mümin olamayışımızın can alıcı noktaları.
Allah ile ilişkimizi mümince tanzim etmek zorundayız.
Bugün Müslümanların Allah’a güven, teslimiyet ve bağlanma sorunu var.
Allah’a savaş açan, hükümlerine boyun eğmeyen şeytanî güçlerin yanında olmaktan rahatsız olmayan, iktidar/para/kadın uğruna, onlardan izzet ve ikbal bekleyen, kifayetsiz muhteris izzetsiz Müslüman tipi yaygınlaştı.
Mümin olamayan Müslüman kitlelere Allah yardım etmez. İzzeti Allah katında arayan Müslümanlar, mümin olma vasfına sahip olurlar.
Şüphesiz izzet ve şeref bütünüyle Allah’a aittir.
“Allah’ın vadettiği şey mutlaka gerçekleşir.”
Rabbi ile arasında kopmaz/sarsılmaz bağ kurmak, Hz. İbrahim’in diliyle şöyle geçekleşiyor: “O’dur beni yaratan, O’dur bana doğru yolu gösteren. O’dur beni yedirip içiren. Derde düştüğüm zaman O’dur bana şifa veren. Canımı alacak ve günü gelince beni tekrar hayata kavuşturacak olan da O’dur. Hesap günü hata ve kusurlarımı bağışlamasını umduğum da yine O’dur” (Şuarâ 26/78-82)
06.08.2018
Mehmet Yavuz AY
Pursaklar’da Ramazan | Osman Kayaer
19.03.2025
Mehmet Ali Başaran ile Derkenar..
17.03.2025
DİN BELİRLEYENDİR | RECEP GARİP
16.03.2025
Orhan Göktaş ile Derkenar..
04.03.2025
dindar babalar ve oğulları! MUSTAFA AKMEŞE 14.03.2025
Darbe yok Macera var MEHMET ALİ BAŞARAN 19.03.2025
Osmanlı ve Milliyetçilik YUSUF YAVUZYILMAZ 17.03.2025
İlgili Anne Baba: Serap ve Rıza FEYZULLAH AKDAĞ 18.03.2025
DİNDARIN TRAJEDİSİ YUSUF YAVUZYILMAZ 01.03.2025
Can Avar -2- FEYZULLAH AKDAĞ 03.03.2025
Can Avar -1- FEYZULLAH AKDAĞ 25.02.2025
SURİYE GEZİSİ ARDINDAN! SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 21.02.2025