derler ki insan, bulunduğu yerden etrafındaki olanın yalnızca binde yedisini görürmüş.
evet, sadece binde 7 gördüğü halde
“gördüm, anladım, doğru kanaate vardım” demesi ne acayip bir iddia...
aynı hal duyduklarımız için de geçerlidir;
gördüğümüz ve duyduğumuz şeyler çoğu zaman hakikatin kendisi değil, yalnızca gölgesidir.
o ara insan gölgenin peşine düşer, gövdeyi kaçırır.
işte bu yüzden “hakikati buldum” diyen aslında hakikat kapısına en uzak olandır.
dindarlık, masa başı iddiası değil;
yolun terine, yazgısına karışmış bir arayıştır.
bilmez misin;
gördüğünü sandığımız nice şey vardır ki, bir bakış açı değişince “vah ki ne yanlış anlamışım” dedirtir insana.
ne kadar çok dedik be dost!
bir cümlenin sonuna bakmadan başına sabitlenen nice işlerimiz vardır;
bir sözün bağlamını bilmeden hüküm veren nice dillerimiz vardır.
aziz peygamberin
“kişiye duyduğu şeyi başkasına nakletmesi yalan olarak yeter” demesi
tam da buraya dokunur.
çünkü insan, anlamadığı şeyi nakletse bile yanlışın taşıyıcısı olur.
yalan üretmek gerekmez; anlamadan tekrarlamak yeter.
şimdi gelelim işin düğümüne:
insan hakikati hangi pusulayla arayacak?
yolun haritasını kim çizecek?
bir sözün, bir hükmün, bir ahlâkın istikametini kim gösterecek?
işte burada kur’an ve sünnet devreye girer.
bunlar iki ayrı yol değildir; kur’an gökten inen rahmettir,
sünnet o rahmetin yeryüzündeki yürüyüşüdür.
yani sünnet bir yol hikâyesidir.
şimdi söyle müslüman:
inancını ve hayatını kur’an ve sünnet mi inşaa ediyor ve şekillendiriyor?
yoksa yalnızca ayet, hadis mi?
bakma öyle dost…
hadis sünnet olmadığı gibi, ayet de kitap değildir;
sadece onlardan bir parçadır.
bu yüzden diyorum ki:
bir ayete, bir hadise dayanarak hüküm kurmadan önce
o sözün yolculuğunu okumak gerekir.
sözün indiği zemini bilmek,sözün dokunduğu kalpleri sezmek,
bütüne bakmayı ve vakıf olmaya çalışmak gerekir.
çünkü yol, bütünü görene açılır;
bütünü göremeyenin önüne her taş engel olur.
iki yanılgı arasında sıkışmışız:
biri kur’an’ı sünnetten koparan kuru akılcılık,
diğeri sünneti kur’an’dan bağımsız hâle getiren selefi bakış.
onlar metni okur ama metnin yolculuğunu okumazlar.
ayetin niçin indiğini bilmezler,
hadisin hangi zeminde söylendiğini kavrayamazlar.
bir cümleyi bağlamından koparıp bütüne hüküm yaparlar.
halbuki parça, bütünün ışığı ile anlaşılır; gölgesiyle değil.
parçayı gölgesine bakarak okuyan, kendi gölgesini hakikat sanır.
harici, selefi, ehli hadis zihninin yanılgısı tam da budur:
hakikati parçayla ararlar.
bir ayet bulur, “nas” diye bağırırlar.
bir hadis bulur, hükmü keserler.
sözün zemini, maksadı, yürüyüşü yoktur onların dünyasında.
söz kökünden kopmuş bir dal gibidir.
diyorum ki müslüman :
kişi yolunu kur’an ve sünnetin bütünlüğü ile işaret taşlarına döşerse
yol genişler.
zirveden bakabilen yolcu, vadileri de görür, akan nehirleri de..
gölgeyi de, ışığı da…
müslüman, orada mısın?
daha kötüsü ne bilir misin?
hakikati parçayla arayanların kalbi çabuk katılaşır.
çünkü bulan kendinden emindir ve esnemesi yoktur.
katılık parçadan gelir, bütün ise insanı yumuşatır.
bütünle bakanın dili merhametlidir;
parçayla bakanın dili keskin.
bütünle yürüyen sükûn bulur;
parçayla yürüyen yargı dağıtır.
bugün nice insan selefi ve tekfirci dilin keskinliğine kanıyor;
çünkü keskin söz kolaydır,bütün söz ise emek ister.
parçaya sığınmak rahattır;bütünle yürümek sabır ister.
şimdi bildin değil mi dost:
ayet ve hadisi muska gibi cebinde müslümanın yüzüne okumak için taşıyan
okuyarak boğan, utandıran, kaçıran merhametsiz zevatın düştüğü yanılgıyı…
ökkeş sözü aldı ve şöyle dedi:
unutmayalım:
hakikat parçayla konuşmaz; bütünle konuşur.
hakikati arayan kişi ise bilir ki: hakikat bulunmaz, aranır.
ve arayan için kur’an ve sünnet
karanlık gecedeki kutup yıldızı gibidir:
yolu gösterir, yönü berraklaştırır,
kalbi sükûnete kavuşturur.
dedi ve sustu …
paylaşmaya değer gördüğünüz yazılarımın dilediği kısmı dahil dostlarınıza ikrama açıktır.
bir gönle daha temas etmek iyidir. valla!
Bir Turnusol Olarak Gazze|Mustafa Doğu
16.11.2025
Challenge diyen bir Tarihçiye / Fuad Durgun
23.10.2025
Ahmet Mercan: İşlerimiz 'Şura' ile midir?
23.10.2025
Surelerin Mesajları: KALEM SURESİ -2 OSMAN KAYAER 18.11.2025
MAZLUMDER -insan hakları okulları ay’ı RESUL UZAR 15.11.2025
YAHUDİ Mİ DEDİNİZ? SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 19.11.2025
Bir cami, bir imam ve cemaat OSMAN KAYAER 28.10.2025
Dindarların Trajedisi YUSUF YAVUZYILMAZ 25.10.2025