metrika yandex
  • $41.59
  • 48.84
  • GA36680

Haberler / Yazı Dizisi

MİLLİYETÇİLİK ÜZERİNE GÖZLEMLER-6 / YUSUF YAVUZYILMAZ

11.03.2022

MİLLİYETÇİLİK ÜZERİNE GÖZLEMLER-6

Her toplum İslam' a hizmet ettiği ölçüde değerlidir.

YUSUF YAVUZYILMAZ

 

            Yeryüzüne gelmiş geçmiş insanların en değerlisi kuşkusuz Hz. Muhammed'dir. Bütün Türkler, hatta bütün insanlar bir araya gelse onun değerine ulaşamaz. O Arap kökenli bir insan. Eğer milliyetçilik meşru ise bunu en çok yapmaya elverişli ırk kuşkusuz Araplardır. Çünkü dünyanın en seçkin insanı onların kavminden çıkmıştır.  Ama o Aziz insan şöyle demiştir. "Arabın Arap olmayana hiçbir üstünlüğü yoktur." Yani hiçbir etnik grubun diğerine üstünlüğü yoktur. Türk, Arap, Kürt, Ermeni kökenleri itibarıyla birbirlerine hiçbir üstünlükleri yoktur. Üstünlük takvadadır çünkü.

Türkiye’de entelektüel birikim ve kültürel yönden en geri gelenek milliyetçiliktir.

İslam öncesi Türklüğe metafizik ya da ideolojik vurgu yapan her anlayışa uzağım. Ölçüm Türklük değil, İslam ve onun kutlu hakikatidir. Her toplum veya kişi İslam' a hizmet ettiği ölçüde değerlidir.

            Milliyetçiliğin en uç siyasal anlayışı olan faşizm, kendinden farklı olanı, çeşitli bahaneler üreterek yok etmeyi amaçlar. Bu süreç, asimile etmek, ortadan kaldırmak, sürgüne zorlamak şeklinde olur. Ne yazık ki, Ortadoğu'da hemen her etnik grup, çeşitli zamanlarda bu durumla yüzleşmişlerdir. Kuşkusuz Türkler de tarihin çeşitli dönemlerinde azınlık olarak yaşadıkları Rusya, Yunanistan, Bulgaristan, Irak vb bölgelerde baskıya maruz kalmışlardır. Bu yüzden Anadolu sürekli göç alan bir bölge olmuştur. Bu yüzden zulme maruz kalanların bu zulümler karşılaşmalara karşı daha duyarlı olması beklenmez mi?

            Karşımızdaki insanın etnik kökeni önemli değil. Önemli olan haksızlığa uğramış insanlara sahip çıkmaktır. Haksızlığa uğrayanın Ermeni, Rum, Yahudi, Türk olması bir şeyi değiştirmez.

Mehmet Akif'in milliyetçiliği hakkında tartışan gençlere hep şunu söylerim: "Safahat"ı okuyun. Okudukça onun Türk milliyetçiliği ile hiçbir ilgisinin olmadığını göreceksiniz.

İnananların kardeşliği en temel ahlakı değerlerden biridir. Yaşadığınız coğrafyada bunun aksi çok sayıda örnek olması bu gerçeği değiştirmez. İnsanların zina yapması evliliğin değerini düşürmediği gibi, evliliğin temel değer olduğunu da ortadan kaldırmaz. Milliyetçi hareketler ötekinin düşmanlığı üzerine kurulur. Milliyetçi Türklerin çoğunda yer alan Arap düşmanlığı gibi. Benzer şekilde Arap milliyetçilerinin çoğunda Türk düşmanlığı baskın değerdir. 
Milliyetçiler, ulus üstü değerlerden nefret ederler. Bu anlamda öncelikli hedefleri dinin ulus üstü evrensel değerleridir. İslam kardeşliği ve ümmet gibi ulus üstü değerlere ve giderek İslami değerlere olan duyarsızlığı kökeni budur.
Türk milliyetçiliğin fikir babası olan Ziya Gökalp, dinin Türk milliyetçiliği düşüncesini zayıfladığını savunur. Vakıa da budur? Ne yapmıştır peki? 
Dini, semantik bir müdahalede bulunarak, milliyetçiliği onaylayacak şekilde yeniden formüle etmiştir. Kürt milliyetçiliğin ve solunun aynı yolu izlenmesinde şaşırtıcı bir durum yok. Bu çabanın temelinde dinin milli bilinci zayıflattığı kaygısı var.

Türk milliyetçiliğin ideolojik sabiteleri bu toplumun vasatını kuşatmaya elverişli değil. Yoksa çoğunluğu Türk olan bir toplumda Türk milliyetçiliğin içinde bulunduğu durumu anlamlandırmak mümkün olmaz.

Neden milliyetçiler ümmet gibi evrensel kavramlara karşı. Çünkü ancak bu kavramları işlevsizleştirerek kendi ideolojilerine alan açmak mümkündür. 
Geleneksel Türk milliyetçileri olan Akçura ve Gökalp’ı yüzeysel bir okuma bile size bu gerçeği gösterecektir. Akif'in Gökalp hakkındaki değerlendirmelerini okuyun.

            Tartışmaların yoğunlaştığı bu ortamda Türk ve Kürt faşizminin yaratmaya çalıştığı iklime teslim olmamak gerekir. Buradan çok ekmek yiyen kimsenin olduğunu da gözden uzak tutmamak gerekir. Gelinen noktada her parti izlediği siyaseti gözden geçirmeli ve eleştiriye açık olmalıdır. Hiçbir parti hatadan azade değildir. Fanatikler sadece karşıdakini suçlarlar. Özeleştiri ihanettir onlara göre. Dünyaya tek pencereden bakarlar ve asla yanıldıklarını kabul etmezler. 

Kuşkusuz milliyetçilik de diğer ideolojiler gibi tarihseldir. Tüm zamanlar için geçerli olduğunu iddia edemeyiz. Milliyetçiliği tüm zamanlar için geçerli kabul etmek onu din gibi algılamaktır.

Milliyetçilik, muhafazakarlık ve İslami düşünce arasında çeşitli düzeylerde ilişki bulunur. Kuşkusuz bu akımlar arasındaki ilişkinin, sol-sosyalist düşünce ile İslam düşüncesi arasında olmamasının nedeni kuşkusuz sol-sosyalist geleneğin din karşıtı ateist karakteridir.

İdeolojilerin içinde birbirinden farklı yorumların olduğunu kabul etmek gerekir. Bu açıdan, milliyetçilik, muhafazakarlık ve İslami düşünce üzerinde düşünürken üç akımın temsilcilerini iyi irdelemek gerekir. Remzi Oğuz Arık, Nurettin Topçu, Nihal Atsız, Mustafa Kemal milliyetçilikleri aynı olmadığı gibi; Yahya Kemal,Necip Fazıl, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın muhafazakarlığı; Mehmet Akif, Necip Fazıl, Nurettin Topçu, Said Nursi İslamcılığı da farklıdır. Buradaki en büyük metodolojik zorluk, aşırı genellemeciliğin yarattığı yanılgılardır.

Kürt milliyetçileri ve İslamcıları, Kürt sorununa tarihsel, sosyolojik, açıdan bakıp değerlendirme yapacaklarına; sorunu çevre ülkelerin siyasal tutumu, Türk milliyetçileri ve İslamcılarının tutarsızlıkları üzerine temellendirmeye çalışıyorlar. Sorunu çözmeye yardım etmiyor bu yaklaşımları; sadece sorunun asıl aktörü olan kendi sorunlu bakışlarıyla yüzleşmekten kaçınmakla sonuçlanıyor bu tutum. Bir siyasal sorunu dış faktörlere havale etmek içerideki çelişkilerin üzerini örtmeye dönüşüyor. Bu durum da özeleştiri ve verimli çözüm aramanın önünün tıkıyor. Aslında bütün total ideolojiler karşılaştıkları sorunları dış faktörler üzerine atarak kendilerini sorumluluktan uzaklaştırırlar. Kürt sorununu çözecek olanlar büyük ölçüde Kürtlerin kendileridir. Ne yazık ki bu konuda bütüncül bir siyaset üretemiyorlar. Çoğu zamanda iç çatışma ve hesaplaşmalarla zaman geçiriyorlar.  Kuşkusuz her siyasal sorunun iç ve dış etkenleri vardır. Ancak dış etkenler etkileyici, iç etkenler belirleyicidir. Dolayısıyla Kürtlerin içinde bulunduğu durumdan büyük ölçüde Kürtlerin kendileri sorumludur. Kendi içinde birlik oluşturamayan bir toplumun sorunlarını çözmesi o kadar kolay değildir. Bu anlamda sorunun en temel kaynağı Kürt aydınlarının, kanaat önderlerinin ve siyasal önderlerinin tutarsız davranışlarıdır. Bununla yüzleşmek yerine hala sorunu dışarı transfer ederek, kendilerini eleştiriden uzak tutmaya çalışıyorlar. Malik bin Nebi’nin sorusu çıkış noktamız olabilir: “Neden sömürülüyoruz?” sorusu yerine “Neden sömürülmeye açık bir yapımız var?” sorusuyla yüzleşmemiz gerekir.

SON

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş