metrika yandex
  • $38.3
  • 41.73
  • GA25250

Haberler / Yorum - Analiz

Artık Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak|Zeynep Taş

05.02.2025

Büyük adımlar atacaktım.. Büyük kararlar alacaktım.. Ruhumda büyük bir yıkım... Az mı gelmişti yaşadığım sarsıntı, bilmiyorum.. Zahmetsiz yaşıyordum öyle ya nerden çıktı bu düşünceler..

Fırsatların azlığından şikayet ederken var olan imkanları kaybetme hali... Aman Allah'ım.. Hani çok kızmıştın da altı üstüne gelesice demiştin... Geldi bak altı üstüne geldi evinin, yüreğinin ve bedeninin..! Nerden bilebilirdin bedduanın arşa ulaştığını..! 

Altı üstüne gelesice dedin .. Nasıl altı üstünden güzel miymiş .!

Allah'ın takdirinde asla çirkinlik yoktur ancak senin cehaletinde, aceleciliğinde, mızmız oluşunda, sorumluluk sahibi olamayışında problem var.. 

Hassas terazi ile tartılır sözlerin ve özenle paketlenir .. 

"Yerküre kendine has sarsıntısıyla sallandığı, toprak ağırlıklarını dışarı çıkardığı ve insan «Ne oluyor buna!» dediği vakit, işte o gün (yer) Rabbinin ona bildirmesiyle bütün haberlerini anlatır."
(Zilzal 1.2.3.4.5)

Yer haberlerini vermek üzere, yer ciddiyetini anlattı insanoğluna.. Bir şehir yahut  çokça şehrin altı üstüne döner ama insan gözlerinin dehşete düştüğü o halleri çabucak unutur...
Yüce Kur'an'ın ifadesi ile : Zalim insan, nankör insan, ruhundaki depremler ile ne sözler verdiğini unutan insan.. Felaketlerin en derini kapısını çalmıştır... Şimdi büyük büyük sözler vermenin zamanıdır..!

Sağ kurtulunca Rabbi Rahmana itaat edeceğine dair sözler veren yalancı oluşuna kendisini şahit kılan insan..! 

Rabbimiz celle celaluhu şöyle buyuruyor : 

"Görmüyorlar mı ki, her sene birkaç defa imtihan mâhiyetinde çeşitli belâ ve musîbetlerle karşı karşıya geliyorlar. Buna rağmen ne tevbe ediyorlar ne de düşünüp ibret alıyorlar! " ( Tevbe Suresi, 126 ) 

Ortadan ikiye ayrılan cesetlerin enkazın altından çıkarılıp, bozulan bir oyuncak gibi nasıl fırlatıldığına şahit oldu bu gözler.. Ama aynı gözler ahireti unutup ölmeyecek gibi hırsını ilah edinme konusunda çok cüretkardı... Nasıl olsa gizli şirkti, sıkıntı yoktu..! Nefsini ilah edinebilirdi... 

Allah celle celaluhu bizi bizden iyi biliyordu: 

"Onlar gemiye binip sefere çıktıkları zaman boğulma tehlikesiyle karşılaştıklarında bütün kalpleriyle Allah’a yönelir, tüm samimiyetleriyle O’na yalvarırlar. Ama Allah onları denizin korkularından kurtarıp karaya çıkardığı zaman, hemen o andan itibaren yine Allah’a ortak koşmaya koyulurlar!" 
(Ankebut 65)

Oysa feraseti geniş basiret sahibi olan insanların idraki saat gibi çalışır... "ARTIK HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAKTIR.."

Savrulan düşünceleri, düştüğü Gayya, kendisini kınama haline evrilmiştir çoktan..Çünkü artık hiçbir şey eskisi gibi olmamalıydı..

Gönlündeki, kalbindeki enkaz etrafındaki enkazdan çok daha derindi... Toz toprak olmuştu her bir yanı...Oku'nması gereken bir kitap açılmıştı önüne.. Zira o bu depremi salt kayaların yerinden ayrılması kopması olarak görmüyordu... Kainatta olan biten her şeyi yöneten Allah Celle celaluhu idi.. Artık gözlüğündeki kir, düşüncesini kirletemeyecekti.. İman zaafiyeti yerini yakini imana, yakini itikada bırakmaya, gözlüğün camı temizlenmeye başlamıştı...

Yerküre müsadesiz dönemezdi öyle ya :

"Gaybın anahtarları Allah’ın yanındadır; başkası onları bilemez. Karada ve denizde ne varsa hepsini O bilir. O’nun bilgisi dışında dalından bir yaprak bile düşmez. O, yerin karanlıkları içindeki bir tek dâneyi, yaş ve kuru ne varsa her şeyi bilir. Bütün bunlar, gerçeği tüm netliği ile gösteren apaçık bir kitapta yer almaktadır."
(En'âm 59)

Evet, evet... Tam olarak bu idi.. İşte aradığım ayet, aradığım işaret.. demişti kendi kendine...

Kulluk konusunda(Zariyat 56 ) dertleri ve gayeleri olan bazı insanlar, işaretleri doğru okurlar, tam da olması gerektiği gibi.. Doğa olaylarına sıradan ve seküler bir bakışla bakmak artık onların ruhuna ağır gelir, öyle yaa başıboş kendi kendine mi dönüyordu bu dünya... .

Fıtrat konuşmaya başladı artık hiçbir şey eskisi gibi olamayacaktı... Kulluğunu Allah'ın (celle celaluhu) tanımladığı, bina ettiği kavramlar üzerine inşaa edecekti.. Kavramların da Rabbi Allah azze ve celle'dir çünkü... 

Yıkılan şehir değildir, sadece.. Yıkılmalar tek taraflı olmaz, olamazdı.. Her şey zıddı ile kaimdi... Umudun filizlendiği an'dır o an... Yıkılan enkazın altında kalan ruhu, yanardağın ürettiği zengin maden yatağıdır artık.. Ruhu inkişaf eden Mümin doğacaktır.. İşte bu;  hidayetin keskin virajlarıdır... Hangi doğum sancısızdır söyleyin bana..

Ezecekler, üzecekler, yıkacaklar .. Sen de altında kalacaksın.. Kurtarmak istemek bir yana daha derin bir uçurum arayacaklar seni itmek için.. 

Sen o uçurumdan sapasağlam çıkacaksın... Çünkü yaşadığın depremin şiddeti seni sen yaptı... Seni kul yaptı.. En çok buna öfkelendiler.. Yıkıldığın yerden kalkışın, planları bozdu... Zalimler böyledir, iterler şayet ölürsen en yakınlarına ilk baş sağlığını onlar verirler.. Ancak erdemi, izzeti, adaleti ve hürriyeti seçer de direnirsen ve Allah'ın izniyle dirilirsen onlar da bilirler : " Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağını.."

Zillet ve izzet arasındaki şerefli çizgidir bu direniş... 7.7 şiddetinde meydana gelen depremin sonucu bu.. Ruhu, yıkımla birlikte dirilen ve direnen insanlar bunlar..

Gafleti derin olanlar ise büyük yıkımdan gelen acı uyarıyı bağnazlık olarak değerlendirip şirk dolu, haram dolu, umursamazlık dolu hayatına kaldığı yerden belki de isyanına yenilerini ekleyerek devam ettiler... "Yedi nokta yedi şiddetinde zelzele oldu " şeklinde alt yazı geçen okunması gereken mesaj : 
"Seküler hayatın adıyla okundu " ve mesaj kutusundan silindi.. Hayati tehlike geçti ve Allah yine haşaa göklere hapsedildi..
İşte onlar : 

"Onlar gemiye binip sefere çıktıkları zaman boğulma tehlikesiyle karşılaştıklarında bütün kalpleriyle Allah’a yönelir, tüm samimiyetleriyle O’na yalvarırlar. Ama Allah onları denizin korkularından kurtarıp karaya çıkardığı zaman, hemen o andan itibaren yine Allah’a ortak koşmaya koyulurlar! "
( Ankebut 65 )

İşimiz düşünce kıyısından kulluk ettiğimiz Allah : 

"İnsanlardan öylesi var ki, Allah’a dünyevî bir çıkar beklentisi içinde kıyısından kenarından kulluk eder. Öyle ki; eğer beklentisi gerçekleşir de bir iyilik görürse gönlü onunla huzura kavuşur, dininde sebât eder. Fakat başına bir felâket gelirse hemen gerisin geri dönüp Allah’a kulluğu terk eder. Böyleleri dünyasını da, âhiretini de kaybetmiştir. İşte apaçık hüsrân budur!" buyurur.. 
( Hac Suresi 11 )

Aslında sadece depremler değil, bazan "Ölüm sebebi bilinememektedir" diye yazılan doktor raporlarında bile bir mesaj vardır... Bazan ; genç iken gür olan saçlarımızın şimdilerde beyazlaması.. Her ölen hücrede belinin az bir şey daha eğilivermesi... Sen ölüme yakın otururken boyundan büyük evladının, sana gençliğini hatırlatması... Miras sebebiyle daha  babasının bedeni soğumadan yatağının başında başlayan kavgalar.. Bazan zenginler listesinde ilk sırayı alanların ani bir iflas ile muhtaç duruma düşmesi.. Yahut o kadar zenginliğin içinde en yakın bildiği canından kanından evladının hastalığına çare olamaması..

Yahut güzelliği ile insanları büyüleyen bir kadının;  kırışık bir yüz ve eğilen kamburlaşan bedeni ile ihtiyarlığın eşiğinde oturması gibi... Ne kadar çabalarsan çabala o gençliğin zirvesindeki güzel yüze geri dönmeyeceksin mesajı...

Bu mesajlar, "baki olana yatırım yap ey insan " diye avaz avaz bağırırken biz o mesajları okudum ve sildim yaparız.. Ters çalışan idrakler , sıranın kendisine geleceğini dişlerinin dökülmesinden anlar ama o mesajı karartmak daha caziptir... Nasıl olsa dişlerini yeniden yaptırır, kırışan cildi için cerrahlar hazırdır...! Unutması lazım, fani olduğunu hatırlatan o mesajları..Yoksa kaldığı yerden çalıp çırpmaya, ocaklara incir ağacı dikmeye devam edemezdi...

Dolayısıyla okur okur geçeriz... Tıpkı; Yusuf Suresinde olduğu gibi : 

"Göklerde ve yerde Allah’ın varlığını, birliğini ve kudretini gösteren öyle deliller var ki! Onlar, bu delillerle sürekli iç içe, yan yana bulunurlar, fakat üzerinde hiç düşünmeden tam bir aldırmazlık içinde onlardan yüz çevirirler! "
(Yusuf 105)

Bu mesajlar okumaya dahi gerek duymadığımız, faniliğimizi yüzümüze çarpan işaretler, depremler, ikazlar.. Belki yarın senin başına gelecek, ama bundan gafil olan insan... 

Peki ya, uyanmak ve uyandırmak isteyen için bu, böyle midir ..? İstikamette ısrar eden bir Mümin müspet olarak " Yaratan Rab'binin Adıyla Oku" yacak bu mesajları..

Şiddetli sarsıntıyı hisseden kalkacak.. "Kalk ve insanları Allah’ın azabıyla uyar" (Müddesir 2)ayetine cevap arayacak : 

"Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Rasûlü’ne çağrıldıkları zaman mü’minlerin yegâne sözü ancak: “Baş üstüne! İşittik ve itaat ettik” şeklinde olur. İşte kurtuluşa erecek olanlar, yalnız bunlardır." buyuran Allah azze ve cellenin indirdiği Nur Suresi 21.ayeti ile cevap verecekler... 

Evet.. Şiddetli sarsıntıyı hisseden kalkacak.. Zira: " Artık hiçbir şey eskisi gibi olamayacaktı.."

Okuduğu her satırda, depremi yaratan Allah celle celaluhu benim hayatımı da yeniden yaratmaya ve inşaa etmeye kadirdir mesajını güneş gibi okuyacak... 

Okutanın Allah olduğunu, o mesajı idrak etmesini dileyenin El Hadi olan Allah olduğunu, ona kul olması gerektiğini "Oku"yacak... 

Oku'mayanın da oku'yanın da hayatı bambaşkadır.. Neden: " Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı... 

Sahip olduğun konforun bir hesabının olduğunu, çöpten yemek arayan muhacirin ülkende ne kadar da öksüz kaldığını, huzurun sadece sana ait olmaması gerektiğini, insan olmanın onurunu, diklenmeden nasıl dik durman gerektiğini, cehaletin ne menem bir şey olduğunu, kapitalist sistemin depremlerde bile vardiyasız ve vicdansız çalıştığını, gözlerinden akamayan yaşların; seni, kalbini, insanlığını nasıl da erittiğini, iman zaafiyetinin gözlerini nasıl kararttığını... Bütün bu mesajlar okumaya başlamışsındır artık.. 

İşte bu Tevhid sevdası insanın yüreğine girmeye görsün... Oku'yan insanın derdi artar.. Derdi artanın İn Şaa Allah hidayeti artar... Var'ların içinde kendine bir aidiyet arar...
Onaylandığı tek ve en yüce yerin secde olduğunu anlar.. 

Öyle olmalıydı...

Mesajı doğru oku'yanla eğri oku'yan için : 

" Artık hiçbir şey eskisi gibi olamayacaktı.."

Yorum Ekle
Yorumlar (1)
Ahmed Arif Taş | 20.02.2025 22:21
Böyle insanları bilgilendirmeye devam et annem