Rudyard Kipling’in “IF” (Şayet, Eğer) şiiri dünyanın en sevilen şiirlerinden biri kabul ediliyor. Wimbledon Tenis Turnuvası’nın düzenlendiği kortun oyuncu girişinde şiirden bir bölüm bulunuyor. Roger Federer ve Rafael Nadal’ın karşılaştığı 2008 finalinin tanıtım videosunda da şiire yer verilmiş. Şiir Türkçeye Bülent Ecevit tarafından “Adam Olmak” başlığıyla çevrildi ve 1981’in Haziran ayında Arayış dergisinde yayınlandı.
Şiir, Kipling’den ve şiire konu olan “adamdan” bağımsız okunursa, nasıl erdemli yaşanılacağını anlatan en güzel eserlerden biri olarak görülebilir. Oysa, Edward Said’in belirttiği gibi, Batı, tanımlamalarında kendi değer yargılarından hareket eder. “Adam” derken, “erkek” derken, “kadın”, “çocuk”, “insan”, “akıl”, “hak” ve “ahlak” derken o kavram paketinin içinden hiç de bizim umduğumuz şeyler çıkmayabilir. Kipling’in şiiri bunun örneklerinden biridir. Önce şiirin yazarını kısaca tanıyalım.
1907 yılında Nobel ödülü alan Joseph Rudyard Kipling (1865-1936), İngiliz sömürgeciliğinin yılmaz savunucusuydu. Birinci Dünya Savaşı’nda gençleri savaşa teşvik etmek için yapılan propagandanın öncüleri arasındaydı. Şair, emperyalizmin en güçlü savunucularından biri olduğu için 1914 Eylül’ünde “53 edebiyatçıyla birlikte” (kimilerine göre 25 yazar) Wellington House’da gizli bir toplantıya davet edilmişti. Ekibin görevi İngiltere yanlısı propaganda yapmalarıydı. Kipling daha önce Boer savaşında yazdığı metinlerle kendini kanıtlamıştı. Kipling, savaş esnasında emperyalist bir perspektifle ve manipülatif şekilde The Telegraph’ta yazılar yazdı. Sonrasında yazılarını Yeni Ordu isimli bir kitapta topladı. ABD' nin Filipinler’i işgali sırasında yazdığı (ki tarihin gördüğü en korkunç katliamlardan birine sahne olmuştu Filipinler) meşhur “Beyaz Adamın Yükü” şiiri sömürgeciliği “kutsal bir misyon” olarak tanımlıyordu. Şiirin bir de alt başlığı vardı: “Birleşik Devletler ve Filipin Adaları”. Şöyle diyordu o şiirinde Kipling: “Yüklen Beyaz Adam’ın yükünü/Gönder en nitelikli çocuklarını/Tutsak ettiklerine yarasınlar diye/Sürgün et oğullarını/Ağır koşumlar içinde/Yabanîlere göz kulak olsunlar/Yarı şeytan yarı çocuktur bunlar/Yeni enselediğiniz somurtkan halklar”. Daha sonra Amerika’nın Almanya' ya ilan ettiği savaşı da memnuniyetle karşılamıştı Kipling.
Adam Olmak şiirine tekrar dönelim. Şiir Kipling’in yakın arkadaşı Leander Starr Jameson için 1895’te yazılmıştı. Jameson, Rotschild hanedanının desteklediği şu meşhur Cecil Rhodes’in kurduğu British South Africa Company’nin temsilcilerinden biriydi. Rhodes denilen bu adam Afrika’da kendi adına bir ülke (Rodezya) bile kurmuştu. Rodezya 1978’e kadar yaşadı ve sonra güneyi Zimbabve, kuzeyi de Zambiya oldu.
Jameson Afrika’da altın madenlerinin bulunduğu Transvaal Hükümeti’ne karşı başarısız bir baskın girişiminde (Jameson Baskını olarak tarihe geçti) bulundu ve sonrasında İngiltere’ye teslim edilerek 15 ay hapis cezasına çarptırıldı. Kipling verilen bu cezaya içerlemiş ve Adam Olmak şiirini hem bu cezayı eleştirmek hem de bu cezayı sükûnetle karşılayan Jameson’u övmek için yazmıştı. Jameson daha sonra serbest bırakıldı ve Cape kolonisine 1905’te başbakan olarak atandı.
***
Dünyada hemen her kötülük; özgürlük, güzellik, mutluluk, adalet, hak-hukuk gibi “iyi” kelimelerle yapılıyor. Kelimeler de fiziki coğrafyalara benziyor; işgale uğrayabiliyor, anlamları çalınabiliyor, sınırları değiştirilebiliyor. Galeano’nun Latin Amerika’nın Kesik Damarları kitabında söylediği gibi; “Amerikalı diye adlandırılma hakkını dahi yitirdik... Bugün bütün dünyanın gözünde Amerika demek ABD demektir.” O yüzden bir yazarın ifadesiyle, sırf bu sebeple “kelime polisleri” istihdam edilse yeridir.
Bu kelimelerin içinde sanırım “hak” kadar gadre uğrayan başka bir kelime yoktur. Kelimelerin anlam alanlarını korumakla sorumlu olduğumuzu, bundan da hesaba çekileceğimizi unutuyoruz. Aydınlanma döneminden beri “insan” ve “hak” kavramlarıyla dünyaya neler yapıldığını gördük. Buradaki ne “insan” kavramı bizim anladığımız insandı ne de hak kavramı. Şimdi ise, “hayvan hakları” kavramı gündemde. Yasa tasarısı olup Meclis’e geldi bile. Yine aynı şey geçerli; ne oradaki “hayvan” kavramı bizim anladığımız hayvan ne de “hak” kavramı. Yasa tasarısını okudum. 5199 Sayılı “Hayvanları Koruma Kanunu”nda değişiklik teklif ediliyor. İlk ve en önemli talep, yasanın isminin “Hayvan Hakları Kanunu” olarak değiştirilmesi. Ara bir not olarak söyleyeyim: Bu yasanın da ömrü uzun olmayacaktır. Çünkü hayvan kuramcılarının ve hayvan hakları aktivistlerinin beklentilerini “tam olarak” karşılamıyor. Bu konuya belki başka bir yazıda değiniriz.
Japonya'da ayı krizi büyüyor
12.11.2025
UEFA'ya mektup: İsrail men edilsin
13.11.2025
Irak'ta seçimleri Sudani kazandı
13.11.2025
ABD'de hükümet 43 gün sonra açıldı
13.11.2025
Challenge diyen bir Tarihçiye / Fuad Durgun
23.10.2025
Hamdi Ulukaya, Murat Ülker'in yerini aldı
21.10.2025
MAZLUMDER -insan hakları okulları ay’ı RESUL UZAR 15.11.2025
Surelerin Mesajları: KALEM SURESİ -2 OSMAN KAYAER 18.11.2025
Bir cami, bir imam ve cemaat OSMAN KAYAER 28.10.2025
Dindarların Trajedisi YUSUF YAVUZYILMAZ 25.10.2025
gazze mahkemesi ay’ı RESUL UZAR 21.10.2025