Bazı mekânlar ana rahmi gibidir. Yeniden doğmak, başlamak istediğinizde, kendinizi toplamak istediğinizde, yüklerinizden hafiflemek istediğinizde oraya gidersiniz. Gidemiyorsanız düşlersiniz. Benim için Eyüp Sultan Camii’nin renkli camlarla kapalı hale getirilmiş, dış avludan bakıldığında köprü gibi duran üst katından geçilerek varılan, iç avluya değil de fıskiyenin olduğu meydana doğru bakan hanımlar kısmı böyledir. Orada, cama yakın bir konumda, kıbleye dönük ve adeta cenin pozisyonunun oturur şeklinde düşlerim kendimi böyle zamanlarda. Hissiyatım müspet ise özüme dönmüş, pek de öyle değil ise uzak düşmüş, özümü özlemiş hissederim...
Neden orası peki? Büyük bir sahabiye ev sahipliği yaptığı için mi? Halk tarafından kutsal addedildiği için mi? Yani kısacası manevi atmosferinden ötürü mü? Bunların da etkisi olabilir elbette. Ancak bunun cevabı daha çok şahsi tarihimle ilgili sanıyorum. 12-17 yaşlarım, okulumdan ötürü bu muhitte geçti. İdealist, taze imanlı, taze yürekli, tazecik bilgiler edinmeye başlamış bir imam hatip öğrencisiydim. Ve amacım hiç günah işlememekti. Olabildiğince kusursuz bir müslüman olmaktı. Çok iddialı değil mi? Öyle olmasının yanında, yıllar sonra buradan bakınca, şükür ki iddialı olduğu kadar samimi olduğunu söyleyebilirim...
Kandil günlerinde bazı arkadaşlarımla yarım gün de olsa okula gitmeyip, bu mübarek semtin maneviyatını imkân edinmek arzu ederdik. Kandil günleri arınmak demekti. Günahsızlığı amaç edinmiş bir küçük müslüman olduğumu tekrar hatırlatırsam, günahların silinmesini umduğunuz bu günlerin bizim için önemi de daha iyi anlaşılır. O yüzden olsa gerek, hala yüreğimde, hayatımda, omuzumda dünyaya dair bir yük hissetsem camideki pencereye yakın o köşenin, istemsiz bir şekilde gözümde canlandığını fark ederim. Eski Ramazanları, bayramları özlemek gibi nostaljik bir şey mi bu? Yoksa kişiliğimizin binasında tecrübelerimiz kadar, bazı mekânlar da mı harç oluyor?
Zamanı geri döndürme gücümüz yok. Mekânlara dönme imkânımız ise var. Her dönüş, bir yeniden başlama arzusudur denebilir. Zira dönmek ikincil bir fiil. Dönmek için bir öncesi gerek. "Yeniden" de öyle. Kadim dostlarla kadim mekânlarda buluşmanın çoğu kez sadakat ve vefanın dışavurumu olduğu gibi, bu mekânlara vefa da aslında kendimizle, idealimizle ahit tazelemek gibidir. Tüm mü’minler için bu anlamda müşterek olan kutsal mekânlarımız hariç, kişisel hayatlarımızda yeryüzü biraz da böyle mescid edinilir belki de...
Sonuç olarak her mekân; zaman ve mekânla mukayyet olduğumuz için zorunlu olarak var olan bir dekor ya da sahne değil, iç dünyamızda anlamların billurlaştığı sembollerdir.
Bir zamanlar müslümanca yaşama azim ve kararlılığıyla oradaydım. Zaman zaman geri dönme arzusu, işte bu başlangıç çizgisini, bir temeli işaret ediyor. Bu nokta önemli olmalı. İnsan her yeniden başlamak istediğinde, nereden başladıysa oranın etkisini hissedecektir. Benim başladığım ve hafiflemek, sonra tekrar başlamak istediğim yerin güzelliğine ise ayrıca hamd ediyorum...
Lübnan sınırında ilk sıcak temas
02.10.2024
Tel Aviv'de operasyon
01.10.2024
İran, İsrail'i Vurdu
01.10.2024
Husiler, ABD SİHA'sını düşürdü
01.10.2024
Tebaa ve İtizalciler | Muharrem Balcı
11.09.2024
Allah Var! Gam Yok! AHMET SEMİH TORUN 01.10.2024
my body my decision MUSTAFA AKMEŞE 03.10.2024
İktidar ve Toplum YUSUF YAVUZYILMAZ 05.10.2024
MUHAFAZAKÂRLIK MEHMET YAVUZ AY 12.09.2024
SEVGİLİ AYŞENUR MÜSAADEN OLURSA… ESRA DURU 12.09.2024