Her paradigmayı matematiksel formülize eden 21 yüzyılın modern anlayışı, insanı ruhsal ve fiziksel tahribata uğrattı.
Seküler algı insani ve toplumsal mutlak değerleri göreceli hale getirdi. Bu da ben merkezci anlayışı beslerken, hemcinsine her forumda yabancı ve uzak kalan insanı, insani kaygılardan da soyutlamış oldu.
Anlayışın ürettiği “birey” argümanı, zamanla bireyciliğe dönüşürken, manevi kriter ve değerleri maddesel düzlemde eritti ve bu noktada doğa, sosyal çevre, farkında olmaksızın kendine, hem cinsine de bilinçli ve amansız hasım kesildi.
Varoluş gerçeğini ve bu kabildeki yükünü omuzlarında taşıyan insan, insanlığın her dönem kırılgan olduğunu, hakkettiği sağlam zemini bulamamanın hakikati karşısında bireysel kaygısını ; ahlâk, dini öğreti, toplum geleneği ve duygusal edinimlerinden sıyrılıp ilkel doğallığına dönen bir hale getirdi .
Toplumun iktisadi ve sosyal yapısı, bunun yıkıcı yanları da, insanın sosyal ve bireysel psişesinin üst yapısal katmanlarını oluşturdu.
Hep var olan; var edilen toplumsal savaş, açlık, hastalıklar, doğal felaketler, yerel ve küresel, legal/ illegal, anarşi/ terör, zulüm /haksızlıklar, sıkıntılar kitlelerin naif/ince yapısını iyiden iyiye zayıflattı.
Bir parça özgürlük karşılığında, varlığını inşa ve muhafaza etme mücadelesini ve bunu da kaygı, korku zeminlerinde kotarmaya çalıştığını fark edemiyor.
Bu varoluş gerçeği ve didinişiyle çaresiz hissederken kendini, çözümü yine bu çaresizlik içinde, işine geleni görmesiyle diğerine göz yummasıyla buluyor. “Bir körü başka bir kör güderse, ikisi de bir çukura düşer!” incilin pasajında yer alan bir cümle.
Hakka ve hakikate gözü kapalı bu direnç; aslında hesabın dönüp dolaşıp kendine geleceği göremeyecek kadar beyaz körlük içerisinde..
Yeryüzü aydınlık, insanı kör edecek kadar ışık yansıması içerisinde...
Bu hakka ve hakikate gözü kapalı direnç, beyaz körlük içerisinde kalan körler topluluğunu oluşturuyor...
Beyaz körlük kör etmekle kalmayıp çağın insanını büklüm /süklüm aciz bir objeye dönüştürmüş durumda.
Var olma ve yaşama iç güdüsü kör olma şıkkını dürtü ve çare gibi görmüş, bu da topluma yayılan körlüğe ve esasında toplu kuyulara gönderilen toplumlar oluşturmuş…
Hükmeden beyaz bulaşıcılık ablukaya almış toplumu.
Bürokrasinin hantal işleyişi, insanı hezimete uğratan tarafı, kanunsuzluklar, statükonun korunması adına yapılanlar, göz yummalar, basın türlerinin ha bire kriz tellallığı, oluşturulan kaossal algı, toplumu bulaşıcı körlüğe itmiş durumda.
Körlüğü topluma buluşturan bu pragmatist anlayış, düzenin de mantalitesini oluşturdu.
Körlük bir gün toplumda eşitlenirse ki ramak kalmış, bu insanın ve insanlığın hezimeti için son kerte olacak.
Kör yaşamlarda umutlar yeşermez…
Körlük gönüllü köleliği, kaosu, savaşı, açlığı, ölümü besler bağrında.
Kör elindeki silahı ayağına sıkar.
Kör toplumlar; izzetsiz, onursuz, itibarsız yaşamı hakkeder fazlasıyla…
Görmek/gözlemlemek/anlamak ve harekete geçmek umuduyla.
Selamlar…
Sudan'da neler oluyor, neden oluyor?
03.11.2025
DİNİ ANLAMADA USÛL SORUNU|RAMAZAN YAZÇİÇEK
11.10.2025
Yazarımız Osman Kayaer Emekli Oldu
18.10.2025
HAMAS Filistin'in İktidar Partisidir!
12.10.2025
Cezaevinde 9 ayda hafız oldu
10.10.2025
Atasoy Ağabey/Ak Saçlı Bilge TALİP ÖZÇELİK 15.10.2025
Cumhuriyet Sonrası İslamcılık YUSUF YAVUZYILMAZ 12.10.2025
Bir cami, bir imam ve cemaat OSMAN KAYAER 28.10.2025
küresel sumud deniz filosu ayı RESUL UZAR 12.10.2025