Orta Doğu'nun geçtiğimiz yüzyıla ait sorunları geride bırakabilmesi, güçlü ve tutarlı bir değişim projesi ile mümkündür. Değişimin, iknaya dayalı ve katılımcı bir seyirde gerçekleşmesi zorunludur.
Geçen yüzyılda bölge ülkelerinde kaos ve kriz doğuran sorunların altyapısı dayatmalarla hazırlandı. Halkları birbirine karşı düşmanlaştıran, çatıştıran, bazılarını azınlık olmasına rağmen egemen kılıp, bazılarını yok sayan politikalar sorunları kangrenleştirdi, yönetilemez hale geldi.
Yine bölge halklarının iradesi dışında dayatılan formüller, sömürü ve yeni bölünmeleri çatışmaları beraberinde getirecektir. Bu handikapın tek çıkış yolu, bölge halklarının sorunlarını konuşarak çözebilme kapasitesi ve kabiliyeti ile mümkün olur.
Kendi sorunlarını çözemeyen toplumlar, müdahaleye açık hale gelir ve kaçınılmaz olarak sorunlar dışarıdan yönetilir.
Suriye'de yaşanan geçiş dönemi doğru planlanmazsa, sadece Suriye topraklarıyla sınırlı kalmayan bir yeni çatışma Irak'ı Lübnan'ı ve hatta bölgedeki başka bir çok ülke sınırlarını da zora sokar.
Suriye'de kimseyi yok saymayan, dışlamayan, bir yeni güvenlik ve barış projesi, hem bölge halklarının ekonomik gelişimi açısından son derece önemlidir, hem de bölgede kalıcı istikrarın güvencesidir. Bu açıdan Kürtler, dinamik nüfuslarıyla, özellikle Suriye üzerinden gelişecek yeni barış paradigmasının ve kültürel dönüşümün lokomotifi olabilirler. Bu durum, ancak İran, Türkiye gibi ülkelerin Suriye ve Irak Kürtleri ile ilgili sergileyeceği yapıcı katkı ile gerçekleşebilir.
Aksi takdirde, Kürtler üzerinden yaşanacak bir rekabet ve çatışma, herkes için yeni bir tehdit ortamı doğuracaktır. Yeni bölünmelere değil, bir araya gelmelere, buluşmalara, birleşmelere ihtiyaç olduğu gerçeğini idrak edemeyen her halk, bir süre sonra kendi geleceğini de tehlike altına itecektir. Birkaç aydır Türkiye'de gündem olan görüşme trafiğinin bu eksende sağlayacağı katkı, tüm bölge ülkeleri ve halklarının yarınlarını da etkileyecektir. Bölgede, savaşlar, iç çatışmalar, geri kalmışlığı beslerken, etnik ve mezhepsel gerilimler, değişimi, dönüşümü ertelemekte, geciktirmektedir.
Yüzyıllar boyunca birbiriyle çatışan, son iki dünya savaşında da birbirine büyük kayıplar verdiren, Avrupa halkları bir araya gelerek güçlü bir özne olmanın örneğini ortaya koymuştur. Yine bir çoğumuzun tek bir devlet gibi gördüğü Amerika Birleşik Devletleri, birleşmenin eseridir.
Orta Doğu'nun tek çıkar yolu da, bu anlamda güçlü bir özne olabilecek ortak payda ve paradigmaların inşasından geçmektedir.
Birinin diğerleri üzerinde hegemonya kuracağı, tarihsel misyon kavgası ortaya koyacağı tablodan çıkmamız ve yarınları insanca, onurluca yaşayabileceğimiz bir coğrafyanın inşasına odaklanmamız gerekiyor.
18.yy slogan, söylem ve yaklaşımları ile yarınlarımızı inşa edemeyiz. Yeni bir bakış açısı, uzlaşmaya dayalı ortaklaşmalar, elbette kendisine tarihsel referanslar da bulacaktır. Ancak en önemlisi bölgenin zarureti ve bir araya gelme ihtiyacıdır.
Geçmişin kavgalarını güncellemek yerine, önümüzdeki yeni tehditleri görmek ve bu öngörüyle yeni çözümler üretmek, bölgedeki bütün yönetimlerin, hepimizin öncelikli sorumluluğudur.
Aydın ve Aktivistler'den Barış Çağrısı..
08.02.2025
BARIŞ UMUDU / Ümit AKTAŞ
09.02.2025
BARIŞ UMUDU|ÜMİT AKTAŞ
08.02.2025
Aydın ve Aktivistler'den Barış Çağrısı..
08.02.2025
Yıldız Ramazanoğlu ile Derkenar..
24.01.2025
Nail Bey'in Aklı İsraille Ticarette Kaldı!
25.01.2025
Instagram Annesi Hülya FEYZULLAH AKDAĞ 09.02.2025
Netanyahu Trump’ın Mayın Eşşeği mi? AHMET GÜRBÜZ 08.02.2025
ATEŞKESİN ATEŞİ DERVİŞ ARGUN 15.01.2025