metrika yandex
  • $34.34
  • 37.69
  • GA21310

Haberler / Yorum - Analiz

Amerikan seçimleri...Farklı İsimlere Sahip Şeytani Bir Parti|Nadi Kadi

23.09.2024

Bu sonbaharda, ABD kampüsleri Howard Zinn'in "çılgınlık" olarak adlandırdığı şeyle dolup taşacak.

Bu çılgınlık kampüs kültürünün bir parçası haline gelecek. Üniversiteler seçim tartışmalarını izlemek için partilere ev sahipliği yapacak. Kampüslerdeki Cumhuriyetçiler ve Demokratlar öğrenci merkezlerinde masalar kurarak üye kazanmak için yarışacak ve etkinlikler düzenleyecek. Profesörler öğrencileri seçimle ilgili üniversite programlarına katılmaya teşvik edecektir. Seçmen kayıt kampanyaları, yaklaşan başkanlık yarışına öğrencilerin katılımını teşvik etmek için partizan olmayan motifleri destekleyecektir

Bu öğrenciler seçim çılgınlığına yabancı değiller. Onlara uzun zamandır oy vermenin Amerikan siyasetinin en iyi şekilde vücut bulmuş hali olduğu öğretiliyor.

 K-12 sınıflarında bile bu anlayış onlara aşılanmıştır. O halde oy vermek: Kutsal bir vatandaşlık görevidir. Seçilmiş yetkililere mektup yazmanın, yerel etkinliklerde konuşmanın ya da Kongre'ye dilekçe vermenin yanı sıra, ABD'de siyaset yapmanın en iyi yolunun bu olduğunu öğrendiler.

Ancak şu anda Amerika'nın seçim hassasiyeti krizde. E-postalarımdan anladığım kadarıyla, bugünün öğrencileri geçen yıl soykırım karşıtı protestolarda karşılaştıkları baskı ortamından büyük ölçüde etkilenmişler. Bu ayaklanmaların birçoğu polis müdahalesi ve öğrenci organizatörlerine yönelik akademik yaptırımlarla sonuçlandı.

Bu öğrenciler, profesörlerinin Filistin davası konusundaki duruşları nedeniyle kovulduğu, kınandığı ya da cezalandırıldığı McCarthy'ci bir iklime tanık oldular. Akademik sistemin siyasi ya da entelektüel gelişimlerini destekleyecek bir şey yapacağından kuşkulular. Bu gerçeğin seçim sistemine de yansıdığını görüyorlar.

İki büyük partinin soykırıma yönelik tutumları arasında çok az fark görüyorlar. Kamala Harris'in Ağustos ayındaki bir mitinginde protestocular şöyle slogan attılar: "Kamala, Kamala, saklanamazsın. Seni soykırımla suçluyoruz." Onun yanıtı: "Eğer Donald Trump'ın kazanmasını istiyorsanız, söyleyin. Aksi takdirde konuşacağım." Harris'e destek sloganları protestocuların sesini bastırdı.

Trump ise Netanyahu'ya 'başladığı işi bitirmesi' için ihtiyaç duyduğu tüm araçları vereceğini söyledi.

Gazze'deki savaşa karşı çıkan ABD'lilerin temel talebi olan İsrail'e silah sevkiyatının durdurulması, seçilmiş yetkililerin erişiminin ötesindedir. Basitçe - ve Amerikan imparatorluk inşasının mantığına göre oy pusulasında yer alamaz

Yıllardır Amerikan seçim dönemlerini, özellikle de Amerikalı Müslümanların oy verme alışkanlıklarını araştırdım. Saha çalışmam sırasında, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki siyasi bilince sahip Müslümanlar arasında da benzer bir hayal kırıklığı gözlemledim. Her iki partinin de militarizasyonun ve polisliğin, savaşın ve gözetimin giderek genişlemesini garanti ettiği bir seçim döngüsüne nasıl katılınabilir?

Saha çalışmasından tanıdıklarımdan bazılarının bana sorduğu gibi, imparatorluğun çifte yüzünü nasıl kabul edebiliriz?

Bugün, birçok üniversite öğrencisi belirleyici bir durumla karşı karşıya. Howard Zinn'in ifadesiyle, oy verme bir kez daha "kendine saygısı olan hiçbir öğretmenin öğrencilerine vermeyeceği kadar  hileli çoktan seçmeli bir test "haline geliyor.

Aijaz Ahmed'in deyimiyle "liberalizm ile aşırı sağ arasındaki samimi kucaklaşmayı" görüyorlar. Demokratik Ulusal Kongre'deki holiganların eleştirildiğini ve susturulduğunu gördükleri gibi.

Bu öğrencilerin hayal kırıklığına uğramasına şaşmamalı. Siyasi haklarını kullanmak isteyen Amerikalılar için seçim sandığı olduğu öğretilmiştir ve bu nedenle W.E.B du Bois'in sözleri onlar için doğrudur: "Farklı isimlere sahip tek bir kötü parti var ve benim yapabileceğim ya da söyleyebileceğim her şeye rağmen o seçilecek."

Günümüzün siyasi iklimi "bir daha asla" sözünü yalanlamaktadır. İktidarın en üst kademeleri en büyük suçları desteklerken, gençler kendilerini derinden yabancılaşmış hissediyor.

Eleştirel eğitimciler için bu durum büyük bir zorluk teşkil etmekle birlikte aynı zamanda bir öğrenme fırsatı da sunmaktadır. Bir yandan, sosyal bilgiler sınıfına ilk girdiğimiz andan itibaren bize öğretilen oy verme konusundaki yaygın Amerikan anlayışıyla yüzleşmek gibi ürkütücü bir görevle karşı karşıyayız: Oy verme hakkımız için insanların öldüğü, oy vermenin kutsal bir vatandaşlık görevi olduğu ve bu iki adaydan birinin kötünün iyisi olması gerektiği.

Öte yandan, öğrencilere müfredatımızda genellikle ihmal edilen zengin bir tarihi öğretme fırsatımız var; köklü değişimin seçim sandığı yoluyla değil, örgütlü ve eğitimli kitlelerin egemen sınıftan müzakere edilemez taleplerde bulunmasıyla nasıl elde edildiğini gösteren bir tarih.

Bu, geleneksel bilgeliğin aksine, seçim sandığının nasıl bir kontrol aracı haline geldiğini, tedirgin bir halkın huzursuzluğunu yatıştırmak ve sivil katılım yanılsamasını teşvik etmek için ona atılan bir kemik olduğunu öğretmek için bir fırsattır. Bu, öğrencilerimizle birlikte Amerikan siyasetinde yer alan anti-demokratik prosedürleri incelemek için bir fırsattır.

Eğitimciler, düşünce çerçevelerini sarsmanın  eleştirel düşünmenin önemli bir parçası olduğunun ve bir bakış açısını parçalamanın dönüştürücü öğrenme için verimli bir zemin sağladığının farkındadır. Bu süreçte o yıkıcı anlardan biridir. Ve bunun için hazırlıklı olmalıyız.

Tercüme :Hasan Kanat

Kaynak: Aljezeera

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş