metrika yandex
  • $41.61
  • 48.66
  • GA36170

İSTANBUL RİSALESİ

RÜSTEM BUDAK
22.05.2022

Şehir- İstanbul-  büyüdükçe; insanlar küçülüyor. Bütün ilişki eşitlenme üzerine değil hegemonya üzerine kuruluyor. Şehir; belli bir noktadan sonra hiçbir itiraz, rest, muhalefet istememeye başlıyor.

Yönetenlerin karakteri şehrin karakterine dönüşüyor. Şehri esas yönetenler sermaye sahipleri... Onlar ne isterlerse şehirde o oluyor. Şehir içinde; şehre karşı savunmasız, itaatkâr, yalnız bir insan kalıyor.

İstanbul! İçinden bakınca büyükşehir... Uçaktan bakınca küçükşehir...

Çelik binalar... Gökdelenler... Arabalar... Vapurlar... Tramvaylar... Metal sesleri martıların sesini galebe çalmış... Metal kalpler... Metal gözler...  Tıkalı yollar... Tıkalı kulaklar...

İstanbul; insanı acizlik ve azizlik arasında bırakır. Ya acziyet içinde teslim oluşa zorlar. Ya da aziz kılarak dirilişe zemin hazırlar.

İstanbul; erkeklerin cehennemi, kadınların cennetidir.

İstanbulluların iki büyük korkusu: Trafik ve Hırsız. Biri dışarda, biri içerde... Millete huzur vermiyorlar.

İstanbul çok yalnız bir şehir...

Binalar, arabalar, gemiler, lokantalar, mağazalar, fabrikalar... Ve tabii ki insanlar... Bu şehirde her şeye yer var ama insana yer yok... Burada insan ne yaşar, ne sever, ne ağlar, ne güler. Yalnız burada insan bazen azar azar, bazen de aniden ölür...

İstanbul'a yardım etmek lazım... Kendini tüketmiş, yoz, banal bir halde... Gerçek bir şey yok... Tutunacak bir dalı yok... Ya büyük bir savaş, ya deprem veya başka bir şey...  Bu şehir insanlara isyan edecek... İnsanlar İstanbul'u sömürmek için ellerinde kazma- kürek kazıyorlar ha bire... Taşı toprağı altın diye altını üstüne çevirmişler.

İstanbul'a gelene, kimse "Hoş geldin." demez.

İlk soru; "Niye geldin İstanbul'a?"dır.

İstanbul her gelen medeniyet- insan birikiminin yeniden inşa etmeye çalıştığı şehir olmuştur. Yeni gelenler genellikle öncekilerin birikimlerini örterek- kapsayarak devam etmişlerdir. Hıristiyan Roma Ayasofya üzerinden kendi kimliğini ortaya koymaya çalıştı. Müslüman Osmanlılar, Hıristiyan Roma birikimini üzerini Ayasofya'daki resimleri- figürleri örtmesi gibi eserlerin ya dönüştürdü, ya da üzerini örttü.

Cumhuriyet döneminde devlet tarafından yalnızlaştırılmaya çalışıldı. Son kuşak, şimdilerde kibir kuleleri ve AVMlerle damgasını vuruyor ve şekillendiriyorlar. Osmanlıların İstanbul figürü Sultanahmet ve Süleymaniye ise, yeni Anadolu muhafazakârlığının figürleri ile gökdelenler oldu.

İstanbul, Osmanlı coğrafyasının günahlarını ve sevaplarını kendinde topladı. Balkanlar, Anadolu, Ortadoğu, Kafkaslar, Afrika… Göç yoluna düşenler İstanbul'da soluğu aldılar. Her gelen kendi kültürünü getirdi ama İstanbul bütün bu kimlikleri kendi içinde eritti.

İstanbul Doğu ile Batı’nın, Osmanlı ile Bizans’ın bileşkesi olarak sürdürdüğü konumunu farklılıklara rağmen korumaktadır. Bu konumlandırma hem şehirdekinin hem de taşradakinin zihninde devam etmektedir. Şehrin taşıdığı ruh ve akıl bir kimlik oluşturuyor.


İstanbul'un gizli- örtük- saklı hegemonyacı kimliği medeniyet kimliğinin yerine geçtikçe- var oldukça İstanbul'u olduğu gibi görmek zorlaşmaktadır. İstanbul'un ürettiği- tükettiği kimlikler- kişilikler bağlamında devam eden süreç var. Bu hegemonyacı kimlik evrilerek devam ediyor.

İstanbul'un en güzel hali; gece halidir. Gece vakti, Gündüz İstanbul'a takılan maske düşüyor. İstanbul'a sürülen makyaj dökülüyor. Gerçek İstanbul ortaya çıkıyor.

İstanbul'un insanlara öğrettiği en büyük şey; şikâyet etmemek...

İstanbul; üretim, özgünlük, yenilik şehri değil... İstanbul; büyük bir pazarlama şehridir. Yaşama, düşünme, hissetme, bilme şehri değildir. Düşünce- Edebiyat- Eşya- Marka- Müzik- Araba- Ev- Rezidans vd. ne bulursa, ne görürse, ne duyarsa, ne okursa pazarlamaya çalışıyor. Pazar değeri düşenleri bir yana bırakıyor. Hemen yenilerini pazarlamaya başlıyor.

İstanbul, saçma bir şehirdir. Ne kadar saçmalığımız varsa, bir araya getirip inşa ettiğimiz saçmalıklarımızın bileşkesidir. Bir şehrin elinden ve dilinden emin olmak ile alakalı... Trafik- mahalle- mimari- planlama- çalışma koşulları- ev standartları- sosyalleşme- tarihsel yağma- yığınak ve kale kültürü noktalarında "Saçma"lık hüküm sürüyor.

İstanbul'da medeniyet kurulmaz. Çünkü İstanbul; Doğu ile Batı, Anadolu ile Avrupa, Modernizm ve Muhafazakârlık arasında kurulmuş bir köprüdür. Ve dahi, köprüler üzerinde medeniyet kurulmaz.

İstanbul; İnsan'ın olabildiğince az, binaları ve arabaların olabildiğince çok olduğu bir şehirdir. İstanbul; girdaptır; yutar, kaybeder.

İstanbul; boğazdır. Boğazdan geçen mideye(Marmara/ Karadenize) dökülür. Boğaz ise nefistir…

İstanbul; gezmesi güzel, yaşantısı rezilliktir…

İstanbul; herkese ait olan ama hiç kimseye yar olmayan şehirdir…

İstanbul; şiiri çok, şairi az olandır…

İstanbul; minare ve kuleler şehridir. Minare; eski zaman ibadet edenlerinin mabedine ait... Kule; modern zaman ibadet edenlerinin mabedine ait...

İstanbul; dünyanın en güzel şehir fotoğraflarının çekildiği yerdir. ...

İstanbul; global bir köydür…

İstanbul; patlamaya hazır Ümraniye çöplüğüdür…

İstanbul; dünyanın en güzel şehridir…

İstanbul; postunu sermiş bir bilgedir. Ama hep ders verir, ders almasını bilmez…

İstanbul, insanın kendisini en yalnız ve en güvensiz hissettiği şehirdir…

İstanbul; kaosun en çok yakıştığı şehirdir…

İstanbul; ne yaparsanız yapın; her zaman, birçok, önemli, vazgeçilmez şeyin eksik kaldığı yerdir.

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş