hayat dediğimiz,
başı ezelde yazılmış
doğumla ölüm arasına sıkışmış bir yolculuktan ibarettir.
ve insan bu yolda, yürüdüğü her adımda bir iz bırakır;
kimi zaman kendi izini takip eder,
kimi zaman başkalarının izine düşer.
yol dediğin, yalnız yürünen bir patika değildir;
kaderine sessizce ortak olan
lütfen dikkat: kadere ortak olmaktan bahsediyorum,
kimi zaman eşin olur yanında,
kimi zaman dostun, kimi zaman da bir yabancı.
“o, göklerde ve yerde ne varsa hepsini bilir; sizin gizlediklerinizi de, açığa vurduklarınızı da...” (teğabün, 4) buyurur rabbimiz. işte tam da bu yüzden tanışıklık deyip geçmeyin.
hiçbir buluşma, hiçbir yol arkadaşlığı tesadüf değildir.
ezelde yazılan o ilahî senaryonun bir cümlesidir her tanışma,
her vedalaşma, her ortaklık.
çünkü rabbimiz kaderi dokurken, yolları birbirine öyle incelikle örer ki,
insan ancak yıllar sonra belki anlar:
hiçbir şey rastgele değildir,
hiçbir karşılaşma boşuna yaşanmaz.
ne mi derim?
18 yaşında, sadece ama sadece üniversite okumak için gittiğiniz
şehrin bir evinde karşılaştığım şey,
musa'nın mısırı terk etmesi ve sonrası
dönüş yolunda karanlık çölde kaybolunca
ateş almak veya yol sormak için gördüğü ışığa gittiğinde orada Allah'ı bulması neyse, o olur işte..
kaderine kader katmak,
sadece birlikte yaşamak değil, birlikte olgunlaşmaktır.
bazen yolda gördüğün biri, sana sabrı öğretir; bazen bir başkası, şükrü…
bazen de biri, fark ettirmeden senden bir parça götürür, eksiltir, hafifletir
ya da tam tersi, yük bindirir.
dost orada mısın
yoluna eşlik eden, yanına aldığın, birlikte yürüdüğün, aynı havayı teneffüs ettiğiniz kim varsa
kaderinize kader katar...
“kişi dostunun dini üzeredir” buyurur resûlullah (sav). bu sadece bir uyarı değil,
insanın tabiatına dair kadim bir gerçektir.
kiminle yürürsen, onun rengini alır, onun kokusunu taşır,
onun izine benzer izler bırakırsın.
bu yüzden, yanına kattığımız insanlara dikkat etmek gerekir.
çünkü yol, beraber yürüdüklerimizle şekillenir.
dostların, içinde bulunduğun cemiyet,
ortaklıkların
sonuçta senin insan olarak
ortalama kaliteni ve yürüdüğün yolun izlerini ele verir...
üzerine gölgesi düşen yakınlaşmalar yolumuza zorluk katıyor veya öyle riski barındırıyorsa ondan uzaklaşmak terk etmek, mesafe koymak elzemdir.
ama ekonomik şeyler, veya akademik kariyer için yakın olmalar,
veya koltuk, makam yükseltmek için. veya bilirsiniz işte eğlence olsun diye yakınımıza kattığımız ne varsa
gölgesine altına girmektir ve bu yakınlaşmalar gerekiyor işte diyorsan eğer;
rabbimiz buyurur: “biz insanı imtihan edeceğiz; biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme ile...” (bakara, 155).
işte bu eksiltmelerin çoğu, bazen bir insan üzerinden gelir; ne yapacağını görmek ve göstermek ve öğretmek için…
diğer yandan yolun güzelliği
bazen bir çift gözün sevda dolu sana bakan sabrıdır,
bazen bir dostun sessiz duasıdır.
çünkü bil ki, “kalpler ancak Allah’ı zikretmekle huzur bulur” (ra’d, 28)
ve o zikrin yankısı, çoğu zaman yol arkadaşının dilinden dökülen bir “amin”de saklıdır.
hayat, nihayetinde “yolda olmaktır.”
menzil, yalnızca senin çabanla değil;
kaderine kattıklarının duasıyla, sabrıyla, sadakatiyle şekillenir.
çünkü hakikat şudur:
yol tek başına ağır gelir;
ama Allah, yürüdüğün her adımda sana bir eşlik, bir omuz, bir dua, bir tebessüm lütfeder.
ökkeş atladı, mustafam
işte o an anlarsın;
hiçbir tanışıklık sıradan değildir, hiçbir yolculuk sahipsiz değildir.
sahibi Allah olan yola revan ol
ve yolu kolay edecek yakınlıklar ve gölgelikler edin
dedi ve sustu
paylaşmaya değer gördüğünüz yazılarımın dilediği kısmı dahil dostlarınıza ikrama açıktır bir gönle daha temas etmek iyidir. valla!
Hal yasası yine değişiyor
28.08.2025
Türk Telekom'a yılda iki zam izni
28.08.2025
ÇARE ARAMALIYIZ! ORHAN GÖKTAŞ 28.08.2025
Terörsüz Türkiye Terörsüz Ortadoğu AHMET GÜRBÜZ 31.08.2025
KONYA OLAYI VE AYRIMCILIK YUSUF YAVUZYILMAZ 31.08.2025