Üstad Sezai Karakoç Kapalı Çarşı şiirinde; ‘Sen cuma gününün hürriyet kadar kutsal olduğunu onlara anlat.’ der.
Cuma günü müminlerin bayramıdır, mübarektir. Bu kutsiyeti, içinde duaların reddolunmadığı bir saatten ve Cuma namazından alır.
Cuma namazı sosyal bir ibadettir. Siyasal manalarla yüklüdür. İslam toplumunun şah damarıdır.
Cuma namazı bireysel özgürlüğümüzün, toplumsal hürriyetimizin, milli egemenlik ve istiklalimizin sembolü, bu toprakların İslam yurdu olduğunun delilidir.
Vücubiyeti kitap, sünnet ve icma ile sabittir. Belli şartları taşıyan her Müslüman erkek üzerine farz-ı ayn, Allah’ın kat’i emridir.
“Ey iman edenler! Cuma günü (ezanla) namaz için çağrıldığınız zaman, derhal Allah’ın zikrine gidin. Alışverişi (işi gücü) bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. O namaz kılınınca da yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan (nasibinizi) arayın. Allah’ı çok zikredin ki umduğunuza kavuşasınız (kurtuluşa eresiniz)” (Cuma 62/9-10)
Belli tehditler karşısında kısıtlanamaz, ertelenemez mi, elbette olabilir. Bu hususta İbni Abbas (ra)’den gelen bir rivayet mevcuttur. Asr-ı Saadette olmuş yani.
Ben de yakın tarihimizden bir olay hatırlıyorum. Milli Kurtuluş Savaşımızın başlangıcı olan Kahramanmaraş’ın kurtuluşunda, bir gece işgalciler Maraş kalesine Fransız bayrağı çekmişler. Ertesi gün 21 Ocak 1919 Cuma günü. Halk namaz için Ulu Cami’de toplanmış. Minbere çıkan Rıdvan Hoca; “Kalede o bayrak durdukça, ne hutbe okurum, ne de namaz kıldırırım.” diyerek, Cuma namazını kılmadan cemaatle beraber, Maraş kalesine çıkarak Fransız bayrağını indirir ve şanlı bayrağımızı göndere çekerler. Böylelikle de Anadolu’da Kuvayı Milliye Hareketinin fitilini ateşlerler.
Sağlık ve salgın endişesi de bir kısıtlama sebebi olabilir. Din İşleri Yüksek Kurulu 13 Martta; "Koronavirüs görülen ülkelerde yüksek risk grubundaki Müslümanlar, cuma namazı yerine evlerinde öğle namazı kılabilir." şeklinde bir fetva verdi. Takip eden günlerde Diyanet İşleri Başkanlığı; ‘cumaların evde kılınması kararını’ ilan etti ve camiler cemaate kapandı.
Suhuletle karşılanan bu kararın üzerinden altı hafta geçmiş olmasına rağmen, ne zaman açılacağına dair halen bir açıklama bulunmamaktadır.
Pandeminin ilk günleri henüz. Mart ayı içerisinde başta Avrupa olmak üzere ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, İran, İspanya, İtalya ve diğer ülkelerden 372 bin kişi yurda giriş yaptı. Suudi Arabistan'dan da 21 bin umreci dönüş yaptı. Avrupa’da vaka sayısı binleri bulduğu ve toplu ölümlerin başladığı o günlerde Suudi Arabistan’da henüz vaka tesbit edilmemişti.
Sağlık bakanının açıklamalarına göre; Türkiye'de ilk ölüm 18 Martta, 89 yaşında bir kişinin, Çinli çalışanından virüs kapması sonucu gerçekleşmişti. Üçüncü ölüm ise 28 Şubat’ın anlı şanlı Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman (80)’dı. Yalman ise virüsü, o günlerde koronadan kavrulan, günahı kadar sevmediği İran da, 28 Şubatın yıl dönümünde kapmıştı.
Hatırlayın o günleri, sanki virüsün kaynağı Suudi Arabistan idi ve onu ülkemize de umreciler taşıdı. Camiler, dindarlar ve din görevlileri üzerine paylaşılan absürt muhabbetleri de hatırlayın lütfen. Şimdi de sanki camiler açılırsa, Cuma namazı kılınırsa kıyamet kopacakmış gibi bir tedhiş, cami cemaati ve dini değerlerin örselenmesi.
Toplumun her kesiminde virüse karşı belli bir bilinç seviyesi yakalandığı kanaatindeyim. Cami cemaatine karşı şuuraltımızdaki kompleksli yaklaşımdan kurtulalım artık. O insanlar da hijyen konusunda, toplum sağlığı ve kendi sağlıkları konusunda, 23 Nisan’da Anıtkabir’i dolduran vekilleri kadar, 1 Mayıs’ta taksime çıkmak için polisle didişen sendikacılar kadar, Kemeraltı, Karşıyaka, Eminönü, Bayrampaşa, Ulus haldeki insanlar kadar, belki de daha fazla duyarlıdır, dikkatlidir ve akıllıdır.
Diyorum ki; eğer toplu taşıma araçları çalışıyorsa, insanlar işlerine her gün gidip gelebiliyorsa, marketler, pazar yerleri basit tedbirlerle hizmet verebiliyorsa, stadların, AVM’lerin açılması takvime bağlanmışsa, belli tedbirler alınarak Cuma Namazı da fevkalade kılınabilir. Örnekleri de mevcuttur.
(Teklifin detayları için bakılabilir: https://akra.media/Haber/HaberDetay/100196/)
Bu talep gayet masum, samimi, insani, hukuki ve mantıkidir. Bir fitneye davetten ziyade, doğabilecek olası fitneleri engellemeye dönük, inanç ve düşünce özgürlüğüne dayanan dini bir taleptir.
Endişem şudur ki, Fetö eliyle yapılamayan ‘protestan İslam’ anlayışı, koronavirüs marifetiyle yerleşecek. Sosyal tarafları budanmış, bireysel, ruhsuz, dünyayla entegre yeni bir din anlayışı gelişecek. Deniyor ya, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. İlgili ve yetkililerin duyması ümidiyle.
Not: Eşimin de dahil olduğu beyaz önlüklü melekler ordusunu saygıyla, minnetle, dualarla selamlıyorum.
Japonya'da ayı krizi büyüyor
12.11.2025
UEFA'ya mektup: İsrail men edilsin
13.11.2025
Irak'ta seçimleri Sudani kazandı
13.11.2025
ABD'de hükümet 43 gün sonra açıldı
13.11.2025
Challenge diyen bir Tarihçiye / Fuad Durgun
23.10.2025
Hamdi Ulukaya, Murat Ülker'in yerini aldı
21.10.2025
MAZLUMDER -insan hakları okulları ay’ı RESUL UZAR 15.11.2025
Surelerin Mesajları: KALEM SURESİ -2 OSMAN KAYAER 18.11.2025
Bir cami, bir imam ve cemaat OSMAN KAYAER 28.10.2025
Dindarların Trajedisi YUSUF YAVUZYILMAZ 25.10.2025
gazze mahkemesi ay’ı RESUL UZAR 21.10.2025