metrika yandex
  • $32.56
  • 34.7
  • GA19020

EKONOMİ VE KRİZ

YUSUF YAVUZYILMAZ
19.12.2021

Hayatımızı derinden etkileyen ekonomik kriz hakkında sorular ön plana çıkmaktadır. Kuşku yok ki, soruların doğru analizi krizi anlamamıza yardım edecektir.

1-Ekonomik kriz ile siyasal yönetim biçimi arasında bir bağlantı var mı?

2- Yaşananlar salt ekonomik mi, yoksa siyasal bir operasyonun/ hesaplaşmanın bir parçası mı?

3- Döviz hesaplaşmasının ardında gelecek siyasal konjonktüre ait bir stratejik akıl var mı? Yoksa ekonomi, siyaset ve gelecek tasarımlarından bağımsız bir alan mı?

4- Ekonomik krizin ortaya çıkmasında kolektif siyasal anlayıştan başkanlık sistemine geçişin etkisi var mı?

5- Yaşanan krizde etkili faktör iç faktörler mi, yoksa dış faktörler midir?

Ekonomi ve siyaset üzerine yoğunlaşan bir düşünce faaliyetinin ortasındayız. Her ideolojik yaklaşım kendi ideolojisini öne çıkarıyor ve krize cevap üretmeye çalışıyor. İktidar çevreleri bu krizin, faiz lobisi tarafından çıkarıldığını ve ana amacın siyasal iktidarı seçim dışı bir yöntemle başarısız kılmak olduğu üzerinde ısrar ediyor. Muhalefet çevreleri ise bunun sorumlusunun uygulanan ekonomik sistem olduğu kanaatinde. İktidar çevreleri ise yaşanan enflasyonun nedeninin faizin yüksekliği olduğunda ısrar ediyor. Daha derinde ise dünyada da bir ekonomik kriz yaşanıyor. Bizde ise bu krizin sonuçları daha üst düzeyde yaşanıyor. Öte yandan görünen o ki, dünyadaki yoksulluğu bitirecek bir sistem yok.

Türk siyasal tarihinde her iddialı iktidarın peşinden bir krizle karşı karşıya kaldık. Menderes, Özal, Erbakan sonrası hep böyle oldu. Şimdi Erdoğan döneminde de bir krizle karşı karşıyayız. Her değişimci iktidarı izleyen dönemde toplum ekonomik ve toplumsal krizle karşılaştı. Galiba sorun daha deriden bir kriz. Bu yüzden anayasal anlamda yeni bir sosyal sözleşmeye ihtiyaç var.

İktidar, faizi düşürerek enflasyonu ve dövizi kontrol altına alacak bir paradigma sahibi olduğunu ileri sürüyor ve bu ekonomik modelin başarılı olacağına inanıyor. Ancak şimdiye kadar olan süreç bu doğrultuda ilerlemiyor. Bu da toplumda tepkiye yol açıyor.

Öte yandan, bir siyasal iktidar en çok kendi seçmen tabanını olumsuz etkileyen bir ekonomik politikayı neden ısrarla uygular? Bunun hiçbir rasyonalitesi yok. Kuşku yok ki, iktidar bu uygulamanın başarılı olacağını ve enflasyonu düşüreceğini savunuyor. Yoksa kendi aleyhine olacaksa neden ısrar etsin. Böyle bir ısrar rasyonaliteye aykırı.

Türk siyaseti ve ekonomisi belirli periyotlarla krize giriyor. Galiba sorun kişilerden çok sistemde. Yeni bir sosyal sözleşme gerekiyor. Medine vesikasının çerçevesini çizdiği siyaset ve devlet örgütlenmesi her geçen gün kendini daha çok hissettiriyor.

İktidarın uyguladığı ya da uygulamaya çalıştığı ekonomik politikada, şimdilik ilk sonuçlar aksini gösterse de, başarılı olması durumunda desteklenmelidir. Çünkü bu her türlü politik taraftarlığın ötesinde büyük bir toplumsal soruna işaret ediyor. Her politik karar bir riski de beraberinde getirir. Kuşku yok ki, ülkede olup bitenlerden birici derecede sorumlu siyasal iktidardır. Dolayısıyla eleştirilmesi de normaldir. Ne yazık ki, en küçük eleştiride taraftar holiganlar saldırıya geçiyorlar. Oysa ülkenin holiganlara değil düşünen insanlara ihtiyacı var. Holigan kültür, ülkenin bütün siyasal akımlarının içine sinmiş bir davranış biçimi. Holigan yazdığınıza değil, hangi siyasal anlayışa sahip olduğunuzu önemsiyor. Tevbe etmek, özeleştiri holiganın defterinde yazmıyor. Siyasete holiganlığın hakim olması düşünceyi değil, fanatik taraftarlığı öne çıkarıyor. Fanatik taraftar ise düşünmez, eleştirmez, sorgulamaz; yıkar, tahrip eder, hakaret eder.

Öte yandan bir ekonomik sistem uygulamasında dine yapılan atıflar, tepki olarak, ekonomik faaliyetleri dinin ve ahlakın sınırları dışına taşıma gayretini, o alanları helal ve haramın dışına taşımaktan başka hiçbir işe yaramaz. Bu iddianın bize dayattığı şey şudur: Ekonomik faaliyetlerin din ile hiçbir ilgisi yoktur. Kuşku yok ki, hayatın hiçbir alanı olmadığı gibi, siyaset ve ekonomik edimlerle ilgisiz bir din anlayışı kabul edilemez.

Din, bize hayatın her anında gerçekleştireceğimiz eylemler için bir sınır çizer. Bu sınırlar, insanın eylemlerinde referans alacağı ahlakın ilkeleridir. Mümin, bu sınırlar içinde bir hayat yaşayacağı bilincinde olan kişidir. Bu bilinç insanın ontolojik, epistemolojik ve etik anlayışını da belirler. Esasen hududullah dediğimiz kavramda bununla ilgilidir. Mümin kişi hayatın bütünlüğü bilincinde yaşar. Varlığın birliği inancı olan tevhit, varlığın herhangi bir alanını bu bilinçten bağımsız olamayacağının ifadesidir. Ekonomi, siyaset, ahlak gibi alanların hiç biri inanç değerlerinin dışına taşınarak anlamlandırılamaz.  Zaten insanı mümin yapan da bu bilinçtir.

Mevcut durumu savunmak veya karşı çıkmak için değil, anlamak için çaba sarf etmek gerekir. Bir siyasal kampın içinde bulunmak çoğu kez insanın olayları doğru değerlendirmesinin önüne geçer. Her ideoloji insana bir paradigma sunar. Kişi için bu paradigma güvenlik alanı sağlar, ancak olayları doğru değerlendirmesini de engeller.

Ben bütün sosyal ve siyasal olaylarda iç ve dış sebeplerinin olduğunu, iç sebeplerin belirleyici, dış sebeplerin etkileyici olduğuna inanırım. Bu yüzden iç sebeplere büyük önem veririm. Aziz Kur'an " Başınıza gelenler kendi ellerinizle kazandıklarını yüzündendir." der. Bu yüzden sürekli dış faktörlere atıf yapan açıklamalar iç sorunları ihmal ederek üzerini kapatıyor demektir. Olayların iç ve dış faktörlerini bilmek, bu faktörler üzerinden analiz yapmak gerekir. Sürekli dış faktörlere atıf yapmak, içerideki faktörleri gölgeleyebilir.

Yorum Ekle
Yorumlar (1)
ALİ ÜNAL | 19.12.2021 17:58
Problemin ana sebebi "faiz sebep,enflasyon sonuctur"tespitidir.Tum dünyada harlyretle karşılanan bu garabet tespitin tersi tartışılabilir ancak faizin sebep olması öne sürülemez.20 yılda yapılan hatalar,sağır sultanın duyduğu utanç verici yolsuzluklar,hırsızlıklar,israf,görgüsüzlük, liyakatsiz atamalar,adaletsizlikler...bunlar gerçek sebep.Faiz bunların sonucunda enflasyonla kolkola yükselmedir.Yanlis yönetim yıkımın gerçek ebebidir/sonucudur.Son olarak söylemeliyiz ki ; en büyük zarar Milletimize ve islam algısına verilmiştir.