Malumunuz;
Birkaç gün önce haber sitelerine Aile Bakanlığı'nın yayınladığı bir genelgenin haberi düştü.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2 Mayıs’ta bakanlık bünyesindeki müdürlük ve daire başkanlıklarına gönderdiği genelgede “Toplumsal Cinsiyet”, “LGBT”, “Cinsel Yönelim” kavramlarının kullanılmaması isteniyordu[1]. Buna gerekçe olarak bu kavramların “aile kurumuna ve nesillere zarar vermesi” gösterilmişti.
Bakanlığın haklı olma ihtimali çok yüksek zira Toplumsal Cinsiyet ideolojisinin babası sayılan ünlü felsefeci ve eşcinsel düşünür Foucault, “Dili İKTİDAR” aracı olarak tanımlıyordu. İktidar için dilin mutlaka tahakküm altına alınması gerektiğini, “dili kontrol edenin yani şeyleri ahlaki ya da ahlaksız, iyi ya da kötü diye tanımlayanların, neyin arzu edilebilir neyin arzu edilmesinin kötü olduğunu söyleyenlerin, neyin araştırılmasının desteklenmesi neyin unutulmaya terk edilmesinin, gündemin ne olması gerektiğinin kararını verenlerin iktidarı da inşa ve kontrol edeceğini” özellikle vurguluyordu.
Muhtemelen bu ideolojiyi toplumlara dayatanların DİLDEKİ oynamalardan bekledikleri tam da budur: Yani toplumsal yapıyı tam kontrol ve bu kontrolün üzerine inşa edilmiş iktidar[2].
Kanaatimize göre toplumsal itiraz ve direnci KANUNLARLA kontrol ve baskı altına alıp dilde yapılacak değişimlerin toplumu hızlı veya yavaş bir şekilde dönüştürmesini beklemek bu stratejinin özeti olarak görülebilir.
2024 yılı TUIK verilerine bakıldığında Aile Bakanlığının endişelerinin haklı olduğunu düşünmemek mümkün değildir. Çünkü bu ideolojinin topluma dayatıldığı şu 15-20 senelik süreçte çıkan sonuçlar, Müslüman, muhafazakâr bir toplumda dahi bu stratejinin ne kadar HIZLI ve etkin olabileceğini ispatladı.
Nitekim Türkiye'nin 71 ilinde doğurganlık hızı, herhangi bir ülkenin nüfusunu koruması için gerekli olan 2,1 doğum hızının altına hatta birçok şehirde 1,2 gibi oranlara kadar düşmüş durumda[3]. (2001 yılında Türkiye ortalaması 2,38 çocuk)
Sadece 7 yıl gibi kısa bir süre önce yani 2017 yılında Türkiye’nin 57 ilinde doğurganlık hızı 2,1'in altındayken bu rakam 2024 yılında 71 ile çıkarken doğum oranı 1,5'un altında kalan il sayısı da 4’ten 55'e çıktı.
2017 yılında doğurganlık hızı 3'ün üzerinde olan il sayısı 10 iken 2024 yılında sadece 1 tek şehir (Urfa) bu oranı geçebildi.
Diğer taraftan ülkede tek yaşayan insan oranı %19,8’e, TUİK’in verdiği tam rakama göre 5 milyon 321 bin 540’a dayandı. Yani her 5 kişiden biri TEK başına yaşıyor bu ülkede.
Her 10 aileden biri de TEK ebeveynli aile[4].
Yani Bakanlık, Tayyip Beyin “BEKA Sorunu” olarak tanımladığı bu meselenin üzerine giderken boş endişeler taşımıyor sanırım.
İnsanın hatırına, şu an Bakanlık tarafından yasaklanan bu kelimelerin topluma yerleştirilmesi için sadece Hükûmet partisine mensup belediyeler de bile 1000'in üzerinde konferans, sempozyum, eğitim çalışması yaptırıldığı gelince canı sıkılıyor. Konuya en uzakmış gibi görünen Diyanet Teşkilatında bile “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” adı altında ne çalışmalar yapıldı, neler neler… Hele hele “Toplumsal Cinsiyet İdeolojisinin” devlet politikası haline getirilip first leydilerimiz tarafından kadın üzerinden KADAME KADEME topluma yedirilmeye çalışıldığını hatırlayınca bu ülkede DEVLET AKLI denen şeyin kime hizmet ettiğini, ne işe yaradığını sorgulamamak elde değil sanırım.
Hatırlar mısınız bilmem, Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine tepki gelince, KADEM’de her sene düzenlenen kongrelerin ismi “Toplumsal Cinsiyet Adaleti” diye değiştirilip kongrelere devam edilmişti. (Avrupa Birliğinin bu kongrelere bir kaç bin euroluk fonlar sağladığı iddiası daha önce basına yansımıştı.)
Bu arada (Kendilerinden Allah razı olsun) canhıraş bir çaba ile bu projenin amacının toplumun EŞCİNSEL AHLAKI ile formatlanması demek olduğunu, sebebin eşcinsel ilişkilerde çocuk olmaması olduğunu, bu ideolojinin toplumlara insan nüfusunu azaltmak için dayatılan tuzaklar barındırdığını duyurmaya çalışan Mücahid Gültekin, Muharrem Balcı ve Sema Maraşlı gibilere, tetikçiler üzerinden nice hakaretler, köylülüklerinden magandalıklarına, kadın öldürme hakkı istiyorlar iftirasından, yobazlık ithamlarına kadar bir sürü eziyet edilmişti.
Tamam. Geç de olsa bunların topluma verdiği hasar anlaşıldı ve bu kelimelerden geri dönüldü. Tebrik ederim.
Ancak toplumsal ahlaka verilen zarar ne olacak? Onu nasıl tamir etmeyi düşünüyorsunuz?
Mesela “Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı Yayınlarında Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” konulu Avrupa’dan burslu sadece 2019-2020 öğretim yılında üniversitelerde 1000’den fazla tez yazdırılıp araştırma yaptırılmış ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine aykırı bulunan “namus, şeref, iffet, hayâ, edep, ar, bakire, kız, kız oğlan kız, hanım, hanımefendi, bayan, delikanlı vs” gibi ahlaka ve erdemlere referans veren kelimeler temizlenmişti. Onlar kitaplara geri iade edilecek mi yoksa yeni nesilleri NAMUS, İFFET, şeref, ar, mahrem gibi kelimeleri duyurmadan büyütme çalışmasına devam edilecek mi?
Alime, tacire, esnafa, devlet büyüklerine Hz Adem’i referans vererek “AHLAK olmadan/Adem yani Adam olmadan iş yapma; ahlak olmadan ilim sahibi olma, Ahlak olmadan Devlet büyüğü olma diyen; her işte Ahlak ve erdem sahibi olmaya, ADAM olmaya, Hz Adem gibi olmaya, dürüst ve namuslu olmaya işaret eden iş ADAMI, Devlet ADAMI, Bilim ADAMI gibi kelimeler geri dönecek mi?
Yoksa yola, şahsiyetsiz, ahlak ve ahlaksızlık arasında bir tercih sunmayan “bilim insanı”, “devlet insanı”, “iş insanı” gibi NÖTR kavramlarla mı devam edilecek?
Ya İstanbul Sözleşmesini ve arkasındaki GENDER/Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ideolojisini referans alan, GENDER dönüşüme direnecekleri baskı ve şiddet ile korkutup sindirme amaçlı çıkarılan dönemin kanunları ne olacak?
- Mesela erkeği evin her an kapının önüne konulabilecek misafiri konumuna düşürerek YERSİZ YURTSUZ bırakan, erkekleri evlilikten uzak tutma tehdidi olarak iş gören ve kadının öngörüsüzlüğüne oynayarak evliliği ilk tartışmada BİTİRMESİ için kadına rüşvet olarak verilen 6284 no’lu kanun.
- Özellikle ekonomik gücü yerinde olan erkeklere KESİNLİKLE evlilikten uzak dur diyen; kadınları bir ömür boyunca kazanamayacakları servetlere bir imza ile eriştirebilen tazminatları, nafakaları ve erkeği kendi evinden atabilme gücünü kadına veren kanunlar.
- Danimarka gibi EVLİLİLİĞİN kalmadığı, doğan neredeyse tüm çocukların babasız dünyaya geldiği bir ülkenin bile kabullenemediği Aile içi tecavüz meselesi
- Erken yaşta kızla yatıp kaçmak yerine; kızı istetip, düğününü yapıp evlenenleri ceza evine attığınız kanunlar
- Çocuğu babanın korumasından çıkaran, kadına -babanın izin almadan hatta haber vermeden- çocuğu öldürebilme/kürtaj imkânı veren kanun.
- Lanzorote gibi 16 yaşa kadar (bazı ülkelerde 14) kız çocuklarını erotizm ve porno sektöründe kullanmaya izin veren kanun
- “Kadın kendini küçük düşürecek iftirayı atmaz” gibi absürd ötesi bir demagojiye dayanarak binlerce yıllık HUKUKUN EN temel ilkesi olan “ispat, iddia sahibinin sorumluluğudur“ ilkesini yerle bir ettiğiniz “Kadının Beyanı Esastır ilkesi”. Daha kaç erkeğin onurunun, izzetinin, şerefinin ayaklar altına alınmasına daha kaç babanın sırf annenin dindiremediği hırslarını dindirmek için ceza evine düşmesine, daha kaç psikolojisi bozuk ablanın namuslu erkekleri tehdit aracı olarak kullanılmasına aracılık edecek?
- Ya kendi çocuğuna bile merhamet etmekten aciz kadınları, “ÇOCUĞUN tek sahibi” sayarak babalara yıllardır ettiğiniz zulüm.
- Ahından korkmadığınız, serçe kadar yüreği ile babalarına düşman edilmiş sabiler
Bunlardan GERİ adım atacak mısınız?
Yoksa meseleyi sadece bu 3 KELİMEDEN ibaret mi sayıyorsunuz?
Eğer konu bu 3 kelimeden ibaret diyorsanız, ben bu meselenin farklı bir açıdan okunmasını önereceğim okuyucuya.
Önce bir kaç Haberi birleştirelim:
1- Haber: Trump, kadın ve erkek cinsiyetlerini temel kabul edeceğini, GENDER/Toplumsal Cinsiyet ideolojisini reddettiğini açıkladı[5].
2- Pentagon, eşcinsel askerlere verilen cinsiyet problemlerine yönelik sağlık hizmetlerini durdurma kararı aldı. (13 Mayıs 2025) [6]
3- Haber: Trump, 1000 açık kimlikli eşcinselin ordudan atılma emrini verdi ve diğer eşcinsel ordu mensuplarına 1 ay süre vererek “ya istifa edin ya da emeklilik hakkınızı da kaybedin” dedi.[7]
4- Haber: Rusya Dış işleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova, Toplumsal Cinsiyetçi Politikalara destekleri ile öne çıkmış Alman, Fransız ve İngiliz Başbakanların bir tren vagonunda birlikte kokain çekme görüntüleri yayınladı[8].
Bu haberlerin ardından da eşcinsellikleri ya da eşcinsellere verdikleri destekle öne çıkan Kanada, Yeni Zelanda ve Avustralya Başkanlarının kokain çekerken görüntülerinin piyasaya yayılması havanın Küreselci Toplumsal Cinsiyetçiler için bozduğu anlamına geliyor sanırım.
Kanaatimiz, Küreselcilerin ve onların GENDER ya da Toplumsal Cinsiyet Eşitliği denen tüm dünyanın eşcinsellik ideolojisi ile formatlanması girişiminin, ABD Ulus Devleti karşısında mücadeleyi kaybediyor olduğunun işaretlerini veren bu haberlere Türkiye'nin KURT politikacılarının bigâne kalmasının mümkün olmadığı yönünde.
Bu haberlerin tek tek yorumlanmasını okuyucunun basiretine bırakarak sorumuzu soralım:
Hükumet gerçekten Batılı Sömürgecilerin aile ve topluma verdiği TAHRİBİ önlemek için mi harekete geçti yoksa Trump'ın temsil ettiği, Küreselcilere karşı önemli mevzi kazanmış ABD ulus devletine bayrak sallayarak "sizin" yanınızdayım demek mi istiyor?
Hükûmet, sömürgecilerle ters düşmemek ve iktidarını güçlendirmek için “Toplumsal Cinsiyet İdeolojisini” destekleme kararı aldığı gibi, Trump taraf değiştirince “Ben de sendenim, beraberiz” mesajı vermeye mi çalışıyor?
Yoksa gerçekten aile konusunda elini TAŞIN altına koymaya karar mı verdi?
Bizim kanaatimize göre bu sorunun cevabını, hükumetin özellikle 6284 no'lu kanun karşısındaki tavrı belli edecektir.
Bakalım yakında anlarız olan biteni, sanırım.
Bizdeki hikmet buna yetti, Doğrusunu Aziz Allah bilir.
Zeyl: Ancak hangisi olursa olsun sürecin mağdur ettiği binler değil yüzbinler çektikleri ile kalmaya mahkûm. Kimse onların yaralarına şifa olmayacak.
Verilen AHLAKİ tahribatın giderilip giderilemeyeceği, giderilirse nasıl giderilebileceği ya da gerçekten böyle bir istek var mı?”, sorusunun cevabını ise hep beraber göreceğiz.
Ahmet Hakan Çakıcı
Zilhicce 1446 / Alanya
[1] https://haber.sol.org.tr/haber/toplumsal-cinsiyet-cinsel-yonelim-lgbt-demek-de-yasaklaniyor-398076
[2] https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/3690995
[3] https://www.haber7.com/foto-galeri/91923-baskan-erdogan-savastan-onemli-demisti-o-iller-tehlike-altinda
[4] https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/turkiyede-yalniz-yasayanlarin-sayisi-gecen-yil-5-3-milyonu-asti/3474699
[6] https://www.nbcnews.com/nbc-out/out-politics-and-policy/pentagon-halting-gender-affirming-health-care-transgender-troops-memo-rcna206482
[7] https://www.asabametro.com/u-s-military-to-commence-discharge-of-1000-transgender-service-members-pentagon-confirms/
MAZLUMDER Kaya Kartal ile Devam Dedi..
27.05.2025
İslam Teopolitiği Üzerine Notlar|Ali Bal
19.05.2025
Uzak Şehir dizisinde Coca Cola reklamı
20.05.2025
Celal Sancar ile Derkenar..
28.05.2025
İRAN İLE ABD’NİN SAVAŞI ORHAN GÖKTAŞ 13.06.2025
İran Saldırısının Zamanlaması AHMET GÜRBÜZ 14.06.2025
Gençlerimiz İstikbâlimiz AHMET SEMİH TORUN 27.05.2025
Arafat Zirvesinin Bayramı Kurban AHMET GÜRBÜZ 05.06.2025
Ali Baba ve Kırk Haramiler AHMET GÜRBÜZ 01.06.2025