İnsanlık tarihinin kültürel birikimi toplumsal hafızasında saklıdır. Toplumsal hafıza insanlarda kişilik ve kimlik oluşturur. hafızayı oluşturan dildir; dil ise kelimeleri sembol olarak kullanır, kelimelerde dile gelen semboller akla düşer ve düşünmeyi oluşturur. Düşünmenin nerede oluştuğunu insanlık daha çözememiştir. İnsanlığın sembolleşen bu kelimeleri neye göre yaptığı meçhuldür; ekmeğe neden "ekmek" dediler de başka bir şey demediler, sorusunun cevabı yoktur. Toplumsal hafızayı şekillendiren bütün bu sembolleşmiş kelimelerle insan düşünür. akleder iletişim kurar.
Türkiye'nin modernleşme tarihi dili katlederek toplumsal hafızayı silmiştir. Hafızası silinen insan düşünemez, akl edemez. Bu nedenle Türk Aydın tipinin konuşması kekeme, hafızası yitiktir.
"Neden Türk toplumunda dünyaca ünlü Alim, filozof, şair sanatçı çıkmıyor" diyenler sorunun cevabını yanlış yerde arayanlardır.
Bu şekilde elbette ki çıkmaz. Hafıza geri gelmeden çıkmaz, derinlikli düşünmek için hafıza gerekli ki kelimeler düşünceye gelsin. Hafızası yitik olanlar için tek çare bu nedenle taklittir, her tarafımız taklit!
Düşünce tarihimizde iki kırılma yaşandı. İlki 7. yy' da Yunan felsefesi ile tanışıldığında, ikincisi ise 17. yy'da modernizmle beraber..
Bu kırılmanın her ikisi de helenistik bilgi ve kelimelerle gelmişti. Yedinci asırda Müslüman filozoflar eliyle Helenistik felsefi bilgilerle yapılan İslam yorumu; vahiy dini olan İslamın, iman amel esaslarını sarsarak İman esaslarını ve gaybı felsefenin konusu yapmışlardı.
Orta yolu bulmaya çalışan, felsefe hakkında belirli ve tutarlı bir görüşe sahip ender alimlerimizden olan İbn-i Haldun, döneminde yoğun kutuplaşmaların olduğu, Yunan felsefesinden gelen kelimelerin yorumlanmasıyla İslam adına çok sesliliğin olduğu zamanda felsefeye karşı olmadan, istikametini de göstermiştir.
Felsefenin açmazlarını ve İslam itikadına verdiği zararları gören İbn-i Haldun'a göre de iman ve gayb esasları felsefenin konusu olamazdı; ahiret, cennet, cehennem gibi vahyin bize verdiği kavramsal kelimeler felsefe ile izah edilemezdi. İman esasları ve gayb konuları inanç meselesi idi ve sadece iman edilirdi.
İbn-i Sina, İbn-i Rüşd ve Farabi eleştirilerini yaparken de itikat ve amel konularında açmaza düştüklerini söyler.
Birincisi itikad konularını felsefe konusu yapmaları, ikincisi "Kur'an'da geçen amellerin amacı Allah'ı daha iyi bilmek olduğu için ameller avâmadır biz aklımız ve düşüncemizle Allah'ı bildiğimiz için ameller bizim üzerimizden düşer" dedikleri için amel konusunda da açmaza girmişlerdir görüşünü verir.
Aynı şekilde kelam ve tasavvufun da felsefe konularıyla İslam'ı izah yapmalarını hatalı bulmuştur. kelam ve tasavvuf da felsefeye bulaşarak inanç ve ameli bulanıklaştırılmıştır der.*
Bütün bu olanlar kelimelerle başladı İslam dünyasında. İslam toplumu ikinci defa 17. yüzyılda başlayan kırılmada da helenizmin kavram ve kelimeleriyle bir kez daha karşı karşıya geldi; bu defa ümmeti tamamen yok etmek üzere geldi.
Kültürü ile, dili ile, yaşamı ile..
Kendi elimizle kendi hafızamızı silerek geldi. Hafızamızı tekrar geri istiyoruz diye haykıranlar olmalı..dert edinilmeli..
Ne var bu coğrafyada ?
Geçmiş toplumsal hafızasına lanet okuyan Aydın tipi, yanlışlarıyla doğrularıyla hafızasına sahip çıkamadığında onun yerine neleri getireceklerdi?
İşte getirdiler!
Helenistik hafıza ve aklı getirdiler ve bu akılla vahyin kelimelerini izaha çalıştılar.
O akıl bu vahyi anlayamaz!
Kur'an okuya okuya deist olan, feminist olan, kapitalist olan, sosyalist olan ve daha bilmem ne olan bu akıldır.
Toplumsal hafızasını geri getirmeden hiç olan bir Aydın aklı.Kelimelerle bilgi oluşturan geleneğe töreye lanet okuyarak geldiği yere bakın.
Yerine ne kondu hiçlik ve boşluk düşünmeyen akıl ve kekeme Aydın.
Tek çıkışımız orta yolu bulmaktır.
7 yy' dan bu yana tartışılan felsefeyi yerli yerine koyup orta yolu bulmaktır.
Bizi biz yapan değerleri kuşanabilmemiz için ihtiyacımız var kelimelerimize..
Şahitlik,fedakarlık, vefa ve takva gibi bütün bu kelime ve kavramların hafızamızın neresinde olduğuna bakmamız gerekiyor. Müslüman bir ahlaki kişilik oluşturma mücadelesi kelimelerle başlamalı.
Kelimelerin karşılığı bizde var mı, dil ile söylediğimizi akledip düşünüp yaşayabiliyor muyuz.
Vahye muhatap olan müslüman akıl dilin söylediği kelimeleri akledip yaşamakla mükelleftir. Müslümanca bir ahlak inşası için bu olmazsa olmazdır.
*İbni Haldun (Ahmet Arslan)
Felsefe din ilişkisi bölümü.
Mehmet Şaşmaz
Bayancuk gözaltına alındı
18.11.2025
Cihannüma’dan Gazze Raporu
19.11.2025
Türkiye'nin Şam büyükelçisi belli oldu
26.10.2025
UNRWA, Ankara'da ofis açacak
26.10.2025
Surelerin Mesajları: KALEM SURESİ -2 OSMAN KAYAER 18.11.2025
YAHUDİ Mİ DEDİNİZ? SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 19.11.2025
İyi Öğretmen Kimdir? YUSUF YAVUZYILMAZ 23.11.2025
Ulucanlar Cezaevi MEHMET YAVUZ AY 24.11.2025
Bir cami, bir imam ve cemaat OSMAN KAYAER 28.10.2025