metrika yandex
  • $41.57
  • 48.81
  • GA36680

Haberler / Yazı Dizisi

YÖNTEM ÜZERİNE DÜŞÜNCELER-4/YUSUF YAVUZYILMAZ

29.05.2022

YÖNTEM ÜZERİNE DÜŞÜNCELER-4

YUSUF YAVUZYILMAZ

Alimler, aydınlar, arifler iktidara uyarı görevini yapmalı.

 

Ahlaki ve İslami temelde yapılan muhalefeti anlamlı ve gerekli buluyorum.

Ama bunu yaparken İslam düşmanlarıyla, geçmişte Müslümanlara yapılan hak ihlallerinde hep destekleyici olmuş kişi ve gruplarla bir arada olma, ortak etkinliklere katılma pratiğine katılmıyorum. 

Onların yer verdikleri kişilerden beklentileri Müslümanları eleştirmeleridir. 

Değerleri bundan gelmektedir. Onlar da kendilerine verilen değerin, kendilerinden beklenenin gereğini yerine getirmeye bağlı olduğunu biliyorlar.

Kuşkusuz fitne zamanında düşmanın oklarını takip edip karar alma mottosu önemli bir sosyolojik ilke.

Önemli kararlarda düşmanın nereye baktığına bakarak karar verme hiç de mantıksız bir yaklaşım değil.

Alimler, aydınlar, arifler iktidara uyarı görevini yapmalı. Ama asla iktidardan çok daha geri bir noktada olan muhalefeti desteklememelidir.

Alim ve aydınların destekleyeceği muhalefet temel hak ve özgürlükler bakımından iktidardan daha ileri seviyede olmalıdır.

Alim, iktidar ya da muhalefetten yana değil, hakikatten yana olmalıdır.

Alimler, aydınlar özellikle siyasal iktidarları uyarı görevlerini yapmalı, yol gösterici olmalıdır.

Doğru eleştiri kadar mübarek bir tutum yoktur. 

Çünkü doğru eleştiri bir yanlışı ortadan kaldırdığı gibi, uyarı görevini yaparak daha doğru bir yaklaşımın uygulanmasını sağlayabilir.

Kriz zamanları iyidir. Gizlenen hisleri, düşmanlıkları, kinleri açığa çıkarır.

Her fırsatta içinde yaşadığı toplumu aşağılamaktan vahşi bir zevk alan yerli oryantalizmin alçak yüzü budur.  

Oryantalizm "sizden adam olmaz" diyordu. Yerli oryantalizm ise "Bizden adam olmaz" diyor.

Hakikaten sahip olunan servet insanın hayata bakışını etkiliyor.

Uzun süredir eskiden Ebu Zer paylaşımları yaparak, bu servet karşıtı olduğunu savundukları büyük sahabenin görüşlerini paylaşan zengin insanlar artık bundan vazgeçmiş görülüyor. 

Sanıyorum kendi sahip oldukları hayat tarzı ile Ebu Zer arasında bir bağlantı kuramadılar. Ya utandıkları ya da çelişkiyi fark ettikleri için fazla paylaşım yapmıyorlar. 

İyi marka bir arabaya binerek, kefen parası bile olmayan bir sahabeyi diline dolaşmak kolay olmasa gerek.

Kuşkusuz yorum farkı ile anlam belirsizliğinizin farkını anlatmaya bile gerek yok. Yorum farkı metni zenginleştirirken, anlam belirsizliği metnin vermek istediği ana mesajı karmaşıklaştırır ve belirsiz hale getirir.

Etrafımızdaki herkesi düşman saymak kadar, herkesi dost saymakta doğru bir genelleme değildir. Her dönem işbirlikçi, dönek, hain, terörist olduğu gibi; inancı ve vicdanı doğrultusunda yaşamayı ilke edinenler de vardır.

Tepkisel düşüncenin sınırları iyi belirlenmezse haklı bir noktadan kalsa bile haksızlığın eşiğine varma ihtimali vardır.

Başkalarının hataları ve adaletsizliği bizi hata ve adaletsizlik yapmaya sevk etmemeli. Aliya'nın dediği gibi, düşmanlarımıza adil davranma borcumuz var.

Sorun mahrumiyetin kökeni nedir? 

Dış sebepler mi yoksa iç sebepler mi?

Yoksa her ikisi mi? Bir sorunda her ikisi de etkili ise öncelik hangisindedir?

"Bir millet özünde olanı değiştirmeden Allah onlar hakkında ki hükmünü değiştirmez" ilahi uyarısı neye işaret eder. Bu uyarının istisnası olan sorunlar var mı?

Sorunu mazlumiyet temeli üzerinden anlamlandırmaya çalıştığınız andan itibaren, otomatik olarak dış sebepler öne çıkar.

Çözüm de kuşkusuz dış sebeplerin alacağı pozisyonla ilgilidir. 

Oysa dış sebeplerin önerdiği çözümün tam tersine sorun yarattığını son yüz yıllık tarihsel dönem göstermektedir.

Dostlarımızın hatalarını uyarıcı bir dille söyleyeceğiz.

Ancak bizim mahallenin değerlerine savaş açanlarla kol kola girmeyeceğiz.

Şiddet bütün varyantlarıyla reddedilmesi gereken bir değer midir?

Sanmıyorum.

Kendilerini mutlak anlamda şiddet karşıtı olarak konumlandıranların düşüncelerinin dünyada karşılığı yok.

Çünkü şiddet en nihayetinde bir mücadelede karşıya uygulanan fiziksel kuvvetle ilgilidir. 

Kuşkusuz haksızlığa uğrayanın, sömürülenin, ezilenin karşı şiddeti ve kendini savunması için uyguladığı fiziksel kuvvet, bir sömürgeci ve zalimle eşitlenemez.
Her savaş şiddet içerir.

Önemli olan bu olayın sınırlarının belirlenmesidir.

Unutmayalım Hz. Peygamber, gerekli olduğunda savaşmıştır.

Devam Edecek..

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş