metrika yandex
  • $32.46
  • 34.71
  • GA18240

Haberler / Dünya

İsveç Hükümeti'nin İkiyüzlü Olması Bir Kez Daha Tescillendi | HAZIM KORAL

01.02.2023

"Vicdan ve sağduyu sahibi hiçbir insan böylesine küstah ve böylesine çirkin bir eylemi tasvip etmez ve hoş görmez. 33 yıl İsviçre'de yaşamış biri olarak sizi temin ederim: Avrupa haklarının kahir ekseriyeti bu küstahlığı tasvip etmemektedir."

Rasmus Paludan isimli bir parti başkanının Stockholm Türkiye Büyükelçiliği önünde Kûr'ân-ı Kerim'i yakma küstahlığı üzerine İslâm dünyasının birçok yerinde kitlesel protesto eylemleri oldu.

Resmi olarak Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, bu çirkef eyleme müsaade edildi diye sert beyanatlarıyla İsveç hükümetini eleştirdi.

Erdoğan eleştirisinde elbette haklıydı, zira bu çirkin eylem "düşünce hürriyeti" olarak telakki edilemezdi. İnananları tarafından kutsal addedilen bir kitabı yakmak "insan hakları evrensel beyannamesi"ne göre de suç sayılmaktadır.

Kısacası bu çirkin eylem halkları kin ve düşmanlığa tahrik ettiğinden dolayı her ülkenin anayasasına ve ceza hukukuna göre suç teşkil etmektedir.

Vicdan ve sağduyu sahibi hiçbir insan böylesine küstah ve böylesine çirkin bir eylemi tasvip etmez ve hoş görmez. 33 yıl İsviçre'de yaşamış biri olarak sizi temin ederim Avrupa haklarının kahir ekseriyeti bu küstahlığı tasvip etmemektedir.

Gelin, görün ki, İsveç hükümeti bu aklından zoru olan, psikolojik buhran yaşayan ve aynı zamanda geçmişinde pedafili suçu olan sicili bozuk Rasmus Paludan denilen nesebi gayr-i sahih kişiye İsveç hükümeti yüce kitabımız Kûr'ân-ı Kerim'i yakması için öylesine bir imkân sunuyor ki, eylemi yapacağı yere demir korkuluklardan bariyer oluşturuyor ve etrafa bant çektiriyor.

Ayrıca bununla da yetinmeyip olay yerine bir tabur güvenlik gücünü konuşlandırıyor. Bütün bunlar Stockholm Türkiye Büyükelçiliği önünde cereyan ediyor. Konsolosluk görevlilerinin gözleri önünde bu menfur eylem gerçekleştiriliyor.

Şunu bilmiş olalım ki, İsveç hükümeti bu kahpece yapılmış eylemin suç ortağıdır. Bu aşağılık eylem "düşünce hürriyeti" olarak izah edilemez. Bütün bu yapılanlara mukabil İsveç hükümeti utanmadan sıkılmadan NATO'ya girmek için Ankara'dan onay bekliyor. Onlara demek lazım ki, "Sizin de, NATO'nuzun da canı cehenneme!"

Şu bir gerçek ki, Batılı siyasetçiler genel olarak hiç dürüst değillerdir. Özellikle İslâm'a olan husumet ve düşmanlıkları had safhadadır. Buna isterseniz siz, tarih boyu süregelen hak-batıl mücadelesinin bir tezahürü deyin.. Haçlıların Müslüman ümmete yönelik sürdürdüğü mücadele bugün çok sofistike ve çok yönlü olmaktadır. Bu çirkin gelişmelerle birlikte bir başka olay vuku buluyor ki, bununla İsveç hükümetinin ikiyüzlü olduğu faş ediliyor, yani İsveç hükümetinin ikiyüzlülüğü ortaya dökülüyor.

Şöyle ki, Kûr'ân-ı Kerim'i yakanlara özenen bir densiz Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat'ı yakmaya karar veriyor ve bu düşüncesini gerçekleştirmek için polisten izin istiyor ve izni alıyor. Fakat ani bir gelişme olarak polis yakılacak olan kitabın Tevrat olduğundan dolayı izin belgesini geri çekiyor.

Sebebi ise Tevrat'ın yakılacağını öğrenen Siyonist konsolosluğu hemen harekete geçmiş ve ilgili makamlara izin belgesinin iptâl edilmesi direktifini vermiş.

Bu yüzden alelacele izin belgesini iptâl ediyorlar. Bize gelince, "düşünce özgürlüğü", Siyonistlere gelince iş değişiyor.

Görüldüğü gibi bu olayla İsveç hükümetinin ikiyüzlülüğü ortaya serilmiş oldu. Olayla ilgili işgalci İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Lior Havat, İsveç'in başkenti Stockholm'de İsrail Büyükelçiliği önünde yapılması planlanan Tevrat yakma eylemenin engellendiğini bizzat açıkladı.

Gazetelere ve medyaya yansıyan haber şöyle: "İsveç'in başkenti Stockholm'de İsrail karşıtı gösteri düzenlemek isteyen bir kişi, polisten protesto düzenlemek için izin aldı. Tevrat yakmayı planlayan protestocu, İsrail hükümetinin İsveçli yetkililerle iletişime geçmesinin ardından yapılması planlanan eylem engellenmiş oldu. Bakanlıktan yapılan açıklamada, 'Dışişleri Bakanlığı ve İsveç'teki İsrail Büyükelçiliği, şok edici ve aşağılayıcı bir olayın yaşanmaması için derhâl ve kararlı bir şekilde harekete geçti,' denildi. Açıklamada, 'Diplomatik girişimlerimiz sonucunda bu aşamadaki olay engellenmiştir,' ifadeleri kullanıldı."

Burada bir başka soru da akla geliyor: Müslüman ülkelerin başındaki siyasîlerden neden gereği gibi, yani caydırıcı nitelikte bir diplomatik ses çıkmıyor?

Sayın Erdoğan'ın İsveç hükümetini sert bir dil ile eleştirmesi ne yazık ki etkilili olmadı. Demek ki onlara göre yaptırım ve boykot gücü olmayan bir ses ciddiye alınmıyor.

Bu aşağılık kişi bu sefer kendi memleketi olan Danimarka'ya geçip orada da Kûr'ân'ı Kerim'i yaktı. Bu seferki eylemlerini Rusya konsolosluğu ile bir caminin önünde ve birkaç noktada daha yaptı. Bu alçaklığa mukabil Rusya'nın Kopenhag Büyükelçiliği ve Dışişleri Bakanlığı konsolosluk binasının önüne yapılan eyleme sert tepki gösterdi.

Sosyal medya hesabından açıklama yapan Büyükelçilik, "27 Ocak'ta Kopenhag'da Rusya'nın Büyükelçiliği'ne bağlı konsolosluk binası önü de dahil olmak üzere Müslümanlar için kutsal olan Kûr'ân-ı Kerim yakılmak suretiyle birçok eylem gerçekleşti. Bu tür soytarılıklar tamamen engellenmeli ve bunları düzenleyenler sorumlu tutulmalıdır" ifadelerini kullandı.

Danimarka'daki Rus Büyükelçiliği'nin açıklamasının ardından Rusya Dışişleri Bakanlığı da Kûr'ân-ı Kerim'e yapılan saldırıyı kınayan bir açıklama yaptı.

Açıklamada saldırıyı gerçekleştirenler "şarlatan" olarak nitelendirilerek, "İsveç’te kutsal kitap Kûr’ân-ı Kerim’e karşı gerçekleştirilen nefret suçunun bugün Danimarka’nın Kopenhag şehrinde aynı İslam düşmanı şarlatan tarafından tekrar işlenmesine izin verilmesini en güçlü şekilde kınıyoruz" sözlerine yer verildi.

Danimarka'nın başkenti Kopenhag'ın Norrebro semtinde İslam Toplumu derneğine ait caminin karşısına gelen Stram Kurs Partisi’nin lideri aşırı sağcı Rasmus Paludan, Cuma namazı sonrası Kûr’ân-ı Kerim yaktı. Paludan daha sonra Peygamber Efendimize yönelik hakaret içerikli afiş açtı. Danimarka polisi ise tıpkı İsveç polisi gibi Paludan için geniş güvenlik önlemi aldı...

Özellikle şunu ifade etmiş olalım ki, biz Müslümanlar olarak sadece Kûr'ân-ı Kerim'in değil hiçbir kutsal kitabın yakılmasını tasvip etmeyiz. Nitekim Hükümet Sözcüsü Ömer Çelik, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Tevrat yakılması girişimini şiddetle kınıyoruz." dedi. Çelik paylaşımında şu ifadelere yer verdi: "İsveç makamlarının, İsrail’in Stockholm büyükelçiliği önünde Tevrat yakılması eylemini engellemesi çok doğru ve isabetli bir karardır. Tevrat yakılması girişimini şiddetle kınıyoruz. Aynı İsveç makamlarının Kûrân-ı Kerim yakılmasına 'ifade hürriyeti' diye izin vermesinin ikiyüzlülük olduğu bir kere daha ortaya çıkmıştır. Anti-semitizm ve İslam düşmanlığı insanlık suçlarıdır. İsveç makamlarını yaptıkları ayrımcılık sebebiyle bir kere daha kınıyoruz."

Evet, gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, gerek Hükümet Sözcüsü Ömer Çelik'in eleştirel beyanları haklı ve yerindedir, ancak bizim ifade etmek istediğimiz bu kınamaların ikiyüzlü İsveç hükümeti nezdinde hiçbir kıymeti harbiyesi olmamasıdır. Üstelik bu  melunca gelişmeler karşısında daha şirretçe beyanatlara da muhatap olmaktayız.

Bu çirkin beyanatlardan biri de İsveç Demokratları Partisi vekili Richard Lomshof'tan geldi. Bu nesebi gayr-i sahih küstah diyor ki: “Eğer Türkiye Kûr’ân yakılmasına üzülüyorsa, bu üzüntülerine yüz adet daha Kûr’ân yakarak karşılık verin.” Bu nasıl bir kışkırtıcılık böyle? Ve ne yazık ki, bu küstaha da İsveç hükümeti sessiz kalıyor.

Richard Lomshof isimli bu alçağın sözleri "halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek" değil de nedir?

Müslümanların başındaki siyasîler bu alçaklara müsamaha gösteren İsveç hükümetini boykot etmeli değil mi?

Diplomatik yaptırımlarda bulunmalı değil mi?

Sahi İslâm İşbirliği Teşkilatı ne iş yapar?

Bütün bu alçaklıklar karşısında onun söyleyeceği bir söz, yapacağı bir iş yok mu?

İslâm İşbirliği Teşkilatı en azından, Müslüman ülkelerin bu küstahları sahiplenen hükümetlere yönelik kolektif bir irade göstererek birlikte bir takım caydırıcı ve hadlerini bildirici kararlar almasına önayak olması gerekmiyor mu?

Biz bulunduğumuz coğrafyaların Müslümanları olarak Sivil Toplum Kuruluşları organizasyonlarıyla protesto eylemlerinde bulunduk, sloganlar eşliğinde kabaran öfkemizi dile getirdik.

Hepsi bu kadar.

Daha ne yapabiliriz ki?

Biz de o alçaklar gibi onların kutsal kitabı İncil'i elimize alıp yakmalı mıyız?

Haşa, bu bizim aklımızdan bile geçmez.

Çünkü biz Kûr'ân ahlâkının müntesipleriyiz.

Böyle bir şey yapacak olsak onlardan ne farkımız kalır ki?

Merhum Aliya'nın dediği gibi, "Onlar bizim öğretmenlerimiz değil."

Bakınız Selda Bağcan ne kadar güzel bir betimlemede bulunuyor: "Kûr'ân diyor ki: 'Siz hiç bir Müslümanın İncil'i yaktığını gördünüz mü?"

Avrupa ülkelerinde neşvü nema bulan bu çirkin olaylar karşısında Mardinli Müslüman kardeşlerimiz ise güzel bir davranış sergilediler.

Tek tek Hristiyan kiliselerini ziyaret ederek, kilise görevlileriyle (papazlarla-rahibelerle) hasbihâl edip onlara gül verdiler.

İslâm ahlâkı, Kûr'ân ahlâkı budur işte.

Selâm olsun o onurlu/vakarlı ahlâk timsâli yiğit gençlerimize... 

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş