metrika yandex
  • $32.19
  • 35
  • GA17650

Devlet, Hukuk ve Mafya

YUSUF YAVUZYILMAZ
02.10.2022

 

Siyaset biliminin en önemli sorunlarından biri, devlet-mafya ve hukuk arasındaki ilişkilerdir. Hemen bütün dünyada etkili bir yapılanmadır mafya. Bu noktada en büyük sorun devletlerin belirli operasyonlar için mafyayı kullanmalarıdır.

Öte yandan hukuk devleti açısından en büyük tehlike devletin mafyalaşmasıdır. Kuşku yok ki, devleti mafyadan ayıran en temel özellik, hukuk içinde hareket etmesidir. Hukuk yoksa devlet büyük bir mahya örgütlenmesinden başka bir şey değildir.

Mafyanın insan ontolojisiyle ilişkili bir yönü yok mu? Çünkü insanın ontolojisinde suç işleme eğilimi vardır. Zaten hukuk insanın bu suç işleme eğilimine karşı ortaya çıkmıştır. Atamız Hz. Adem'in iki oğlundan bir olan Kabil, hukuk dışına çıkan biri değil mi? İyilik ve hukuk temsil eden Habil kaybeden taraftı. İnsanlığın yeryüzü macerasının başlangıcı böyle bir olaya dayanıyor. Yani bizi kıyamete kadar asla ortadan kaldırılamayacak tarafları olan bitimsiz bir mücadele bekliyor. Kötülüğün, mafyanın, hukuk dışılığın tümüyle ortadan kalktığı bir yeryüzü ütopyası mümkün mü? Kuşku yok ki, böyle bir ütopyanın gerçekleşmesi insan ontolojisinin değiştirilmesiyle ilgilidir. İnsan ontolojisi dikkate alındığında böyle bir toplumsal tasarım gerçekçi görünmüyor. Din bizi kıyamete kadar ortadan kaldıramayacağımız en büyük kötülük odağı Şeytan ve yardımcıları ile mücadeleye çağırıyor. Aliya İzzetbegoviç'in dediği gibi bir yeryüzü cenneti ütopyası İslami bir tasarım değil, öze gereği materyalisttir. Müslümanın nihai hedefi cennettir. Yeryüzü hayatında insana düşen hak ve adalet uğruna mücadele etmektir.

Noam Chomsky, "Korsanlar ve İmparatorlar: Eskiler ve yeniler" adlı kitabına, Aziz Augustinus'un aktardığı bir anekdotla başlar. Büyük İskender ile esir aldığı korsan arasındaki bir diyalogdur bu: "İskender korsana, 'Sen ne cesaretle denizlere korku salabiliyor­sun?' diye sorar. Korsan, 'Asıl sen ne cesaretle bütün dünyaya korku salabiliyorsun?' diye cevap verir ve şöyle devam eder: 'Ben sırf küçük bir gemiyle bunu yaptığım için hırsız sayılıyorum, oysa sen aynı şeyi koca bir donanmayla yapıyorsun diye İmparator olarak anılıyorsun." Comsky, devlet ve mafya arasındaki ayırımın ne olması gerektiğini tartışmaya açıyor. Bu durum konumu ne olursa olsun hukuk dışına çıkan her yapının mafyalaşma eğiliminde olduğunu gösteriyor.

Türkiye tarihinde devlet mafya ilişkileri önemli bir sorun alanı olmuştur. Yoğun olarak Susurluk kazası ile kamuoyuna mal olan tartışmalar, mafya devlet ilişkilerinin bütün boyutlarıyla tartışılmasına yol açmıştır. Kuşku yok ki, yapılan tartışmalar konunun devlet katmanlarına da uzandığını ortaya koymuştur.

Öyle görülüyor ki, bu tartışmanın tarihsel bir derinliği de var. Topal Osman ve İbrahim Çatlı mafya mensubu mu, yoksa ulusal bir kahraman mı?  Mafyayı meşrulaştıran zemin bu soruyla alakalı olarak ortaya çıkmaktadır. Eğer mafya çeşitli devlet görevlilerinin de karıştığı devasa bir suç örgütlenmesi ise, ihale sadece, son dönemlerde tartışmanın etrafında yürütüldüğü, Sedat Peker'in üzerine kalmamalı.

Mafya yargılamalarında ilkesel olarak hukuku işaret etmek gerekir. Bu ideal olarak böyledir. Bu yargılamanın istenen sonucu doğurması için, mafyanın yargıya bulaşmadığı, orada etkin olmadığı bir hukuksal ortam oluşturmak gerekir. Adalet dağıtması beklenen yargının mafyaya bulaşma ihtimali ise son derece tehlikelidir. Mafyanın yargının içine sızdığı ve yargı kararlarını etkilediği yolundaki yaygın anlayış çok tehlikelidir.

Her kurumun az ya da çok mafyaya bulaştığını iddia ettiğimiz ortamda, hukukun bundan tümüyle nasıl istisna olması zordur. Üstelik yargı işi gereği mafyanın en çok ilişkili olduğu kurumdur.

Mafya ile hesaplaşmak yargıyı aşan bir irade gerektiriyor. Sadece cesur savcı aramak ve hukuku işaret etmek yetmez. Mehmet Ağar'ın "Bir tuğlayı oynatırsanız devlet batar" dediği şey, aslında devletin bazı görevlilerinin mafyanın önemli bir bileşeni olduğunun ve hukuk dışı ilişkiler içinde bulunduğunun itirafı gibiydi. Sanıyorum uyuşturucu ve mafya ile mücadele ettiğini söyleyip onunla işbirliği yapan, terörle işbirliği yaptığını söyleyip PKK ile el altından işbirliği yapan geniş ve derin bir yapının varlığından kuşkulanılıyor.

Mehmet Ağar ve onun temsil ettiği zihniyet, devletin rutin dışı işleyişinin kara kutusudur. Onun etrafında, yakınında veya uzağında kim varsa araştırılmalı hukuk dışına çıkıp kendine menfaat sağlayan mafya tipi yapılanmaları meşrulaştıran işleyiş kökten ortadan kaldırılmalıdır. Bunun maliyetinin ne olacağının hesabı adalet arayışını gölgelememelidir.

Sedat Peker olayını da bu noktadan ele almak gerekmektedir. Öyle görülüyor ki, zamanında devletin katmanlarındaki bazı siyasi ve bürokratlarla yakın ilişkisi olmuştur. Ancak zamanla aralarında bir anlaşmazlık ortaya çıkmıştır. Kuşku yok ki, Sedat Peker bir mafyadır ve kendini savunmaktadır. Niçin? Demek ki, onu rahatsız eden bir şeyler var; ilişkide bulunduğu devlet görevlisi bürokrat ve siyasilerin kendine haksızlık yaptıklarına inanmaktadır. Bir mafya elemanının rahatsız edilmesi hukuk devleti açısından iyi bir şey aslında. Ancak dedikleri dikkate alınmalı ve mafya ile devletin kesişme noktaları belirlenmelidir.

Öyle görülüyor ki, mafyanın ekonomi, medya, siyaset, toplumsal alan, sanat ve edebiyat çevreleriyle o kadar sıkı ilişkileri var ve bunları çözümlemek büyük gayret istiyor. Mafyaya karşı çıktığını iddia edenlerin bir bölümünün de bu işin içinde olması mümkün. Tabi öncelikle mafya ilişkilerini üreten ve koruyan, meşrulaştıran bir zemin var. Öncelikle hukuk yerine mafyayı meşrulaştıran bu sosyolojik zemini ortadan kaldırmak gerekmektedir.

Yorum Ekle
Yorumlar
Henüz Yorum Eklenmemiş