I.BÖLÜM
Üretilen mal ve hizmetin, bir başka mal, hizmet ve para karşısında değersizleşmesi ve aynı zamanda toplumun iktisadi gerçeklikle bağının kopması anlamına gelen enflasyon (zam); insanlığın tarımsal üretime geçtiği zamanlardan berien kadim saadet zinciri, en alttakilerin varlığını ve emeğini azaltarak üsttekilere taşıyan haksız bir kazanç ve sömürü aracıdır.
Tabii olarak her türlü iktisadi iş ve işlem; her zaman bir kurala-ölçüye (kıst) ve dengeye (adl) dayanmak durumundadır. Ölçü ve denge bozulduğunda (ifsad) toplumun bir kısmının varlığındaki haksız eksilmeye (tebhasü) karşılık, toplumun diğer bir kısmının varlığında haksız kazanç (riba), kolay kazanç (meysir) ve hileli kazanç (mutaffifin) oluşur. Yani bir tarafın varlığında enflasyon (zam) oluştuğunda, aynı anda diğer tarafın varlığında deflasyon (eksilme) meydana gelir.
İnsanın ihtiyaçlarını takas yoluyla karşıladığı ilk dönemlerde; üretilen mal ve hizmetler bir ölçüye ve/veya referansa göre başka bir mal ve hizmetle takasa (değişime) konu edilmiştir. Referans olan unsur; görece toplumun en çok değer verdiği, kolay taşınabilen, diğer mal ve hizmetlere göre daha az bulunan veya üretilebilen mallardan oluşan yine başka bir mal veya hizmet olmuştur.
Arkeolojik verilere göre; obsidyen gibi kesici taşlar, demir, bronz, bakır, gümüş, altın, buğday gibi maddeler bin yıllarca değişim ölçüsü ve aracı olarak kullanılmıştır. Bilindiği gibi Frigyalılar zamanında dönemin devlet yönetimi tarafından piyasada üretilen mal ve hizmetlerin karşılığına denk gelmek üzere; altın, gümüş veya alaşım paralar sikke olarak basılmış ve tedavüle sürülmüştür.
Paranın icadı; insanlık tarihinde çok önemli bir aşama olmuş, bundan sonra mal ve hizmetlerin ortak bir değişim aracıyla takas edilebilmesi, ticaretin yaygınlaşarak mal ve hizmetlerin daha kolay bir şekilde ihtiyaç sahiplerine ulaşması, üretilen mal ve hizmetlerin değerinin bilinmesi ve tasarruf edilebilmesi gibi imkanlar elde edilmiştir.
Akabinde 17. yüzyıldan sonra özellikle ticari işlemlerde alınan senetlerin ciro edilerek borçları ödeye bildiği görüldüğünden, bu senetlerin para yerine kullanılabileceği anlaşılmış ve bugün kullandığımız yani banknotun (banka senedi-kağıt para-kaime) ilk nüveleri atılmıştır.
Teorik olarak devletler; toplumun ürettiği bütün mal ve hizmetleri satın aldıklarını ve bunun karşılığında senyoraj hakkı (para basma) verdikleri kurumlar vasıtasıyla üzerinde yazılı tutara havi, hamiline yazılı borç senetleri verdiklerini, ülkede yaşayanların mal ve hizmetlerin alım satımında değişim ve değer ölçüsü birimi olarak bu banknotların kullanılmasını, üretilen bütün mal ve hizmetleri temsil eden banknotların üzerindeki değeri kaybetmeyeceğini kurala bağlar ve bu konuda güvence verir.
Paranın kullanılmasıyla birlikte; piyasada üretilmiş mal ve hizmetin karşılığı kadar olması gereken dolaşımdaki para miktarının (emisyon hacmi-likidite) kontrolü çok büyük önem arz etmiştir. Para basma hakkı maalesef kötü niyetli devlet yöneticilerine çok büyük imkanlar vermiştir. Yöneticiler (devletler) her nekadar sonu hüsranla bitse de üretim karşılığı olmadan sadece para basarak büyük bir satın alma ve yönetme gücü elde etmişlerdir.
Yine tarih boyunca bir çok servet sahibi de çeşitli yol ve yöntemlerle insanların mal ve hizmetlerini haksızca değersizleştirerek kendi tarafına geçirmiş ve varlığını çoğaltmıştır (tekasür).
Bu çerçevede tarihte, daha eski bir çok toplumun yanı sıra Doğu Roma İmparatorluğundan, Osmanlı’ya, SSCB’ye kadar bir çok devlet; yaşadıkları çağdaki üretim ve para arzı ilişkisini dengeli kuramadıkları ve bu sebeple altından kalkılamayacak şekilde enflasyonlara sebebiyet verdiklerinden toplumlarına büyük sefaletler yaşatmışlardır.
Bunun yanında ticaret veya alışveriş yaparken ölçü ve tartıyı doğru yapmayarak yeryüzünde bozgunculuk yapan, insanların mallarını ve hizmetlerini değersizleştiren ve bir kısım insanların da mallarını haksız şekilde artıran Medyen toplumunun nasıl sarsıldığı ve düz üstü çöktüğü Kuran’da özellikle Hud 84.-85., Şuara 183. ve Araf 85.-91. ayetlerde bütün açıklığıyla gelecek nesillere anlatılmaktadır.
Bu itibarla haksız bir şekilde; insanların bir kısmının kazancının değersizleşmesi ve diğer kısmının da artması gelen enflasyonu oluşturacak her türlü işlem, bütün kötülüklerin anasıdır.
Maalesef Ülkemiz yaklaşık 400 yıldır enflasyon belasından kurtulamamıştır. Bir memlekette sürekli olarak yüksek enflasyon varsa o memlekette gerek yönetim ve gerekse iktisadi alanda tabii kuralların geçerli olmadığı, verimli üretim yapılamadığı, kayıtlı bir iktisadi hayat ve dengeli vergi düzeninin bulunmadığı sonuçlarını çıkarmak da mümkündür.
Devletlerin, şirketlerin, kişilerin; “her insana ancak çabasının karşılığı vardır.” ilkesini hiç unutmadan her türlü üretim ve borç-alacak ilişkisini bu ilkeye göre yönetmesi ve özel olarak ta devletin iktisadi politikalarını enflasyon oluşmayacak şekilde yürütmesi gerekir.
O halde enflasyon-zam nasıl oluşur? Bunu çok iyi anlamak, etkileri üzerinde çok iyi düşünmek, fert toplum ve devlet olarak gerekli tedbirleri almak zorundayız. Çok geniş bir konu olmakla birlikte günümüzde enflasyona sebebiyet veren başlıca hususları aşağıda kısaca incelemeye ve önermelerde bulunmaya çalışacağız.
Devam edecek...
Lübnan sınırında ilk sıcak temas
02.10.2024
Tel Aviv'de operasyon
01.10.2024
İran, İsrail'i Vurdu
01.10.2024
Husiler, ABD SİHA'sını düşürdü
01.10.2024
Tebaa ve İtizalciler | Muharrem Balcı
11.09.2024
Allah Var! Gam Yok! AHMET SEMİH TORUN 01.10.2024
my body my decision MUSTAFA AKMEŞE 03.10.2024
İktidar ve Toplum YUSUF YAVUZYILMAZ 05.10.2024
MUHAFAZAKÂRLIK MEHMET YAVUZ AY 12.09.2024
SEVGİLİ AYŞENUR MÜSAADEN OLURSA… ESRA DURU 12.09.2024