1999 yılında da Gölcük merkezli depremin etkilerini görmek için yine bir arkadaş grubuyla Yalova, Sakarya ve Kocaeli’ne gitmiştik.
Ramazan bayramı öncesinde de yine o arkadaşlarımdan birisinin de içinde olduğu birkaç dostumla beraber depremin merkezinde yer alan Elbistan ve Kahramanmaraş’a gittim. Hem toplanan bir miktar yardımı bölgedeki insanlara ulaştırmak, onları yerinde görmek, hemhal olmak hem de depremin şehirlere, coğrafyaya etkilerini yerinde görmek amacını taşıyan bu ziyarette gördüklerim sebebiyle1999 Gölcük depreminde şahit olduklarım adeta film şeridi gibi zihnimden geçti.
Maalesef yaşadığımız coğrafyanın depremselliği noktasında geçmişten günümüze hiçbir ders çıkarılmadığını, kayda değer hiçbir tedbirin alınmadığını görmenin bir kez daha üzüntüsünü ve endişesini yaşadık.
1999 yılı ve öncesinde Yalova’da Hacımehmet Ovasında yapılan şehirleşmenin aynısı Elbistan ve Kahramanmaraş’taki ovalarda dayapılmıştı. Deprem görüntüleri de aynıydı ve tarım ovalarına kat kat yapılan ve çöken binalar, 24 yıl öncesini anlatıyordu. Sefalete dönüşen şehirler ve her şeyini kaybeden insanların görüntüsü bile aynıydı.
Depremin ortaya koyduğu enkazın kaldırılması için yüzlerce iş makinası ve kamyonun çalıştığı deprem bölgesinde (Elbistan’da) enkazın,maalesef hiçbir tedbir alınmadan şehre en yakın yere (hatta tarım alanına) döküldüğünü, çevre etkileri açısından uzun yıllar olumsuz etkileri devam edecek “vahşi depolama” şeklindeki bir atık atma mantığıyla inşaat atıklarının depolandığını üzülerek müşahade ettim.
Enkaz kaldırma çalışmalarının; sanki burada daha önce hiç deprem olmamış gibi yapıldığını, şehirleşme alanlarının tamamen kazındığını ve gelecek yıllarda sanki burada hiç deprem yaşanmamış havasının ortaya konulmaya çalışıldığını, yarınlara depremden etkilenmiş hiçbir şahit yerleşim alanı bırakılmadığını, gelecek nesillerin böylesi bir şahitlik nimetine ulaşma imkanından mahrum edildiğini, edata suç delilerini yok etmek isteyen suçlu gibi işlem yapılıp depremin fiziki şahitliğini yok edecek işlemler yapıldığını gördük.
Yaşanan depreme tanık eden “şahit yerleşim alanının”deprem yaşayan her hangibir şehirde veya mahallede muhafaza edilip edilmediğini bilmiyorum. Ancak medyada herhangi bir şehirde bu şekilde bir uygulama olduğunu da duymadım.
Halbuki insanlığın bütün zamanlarda üzerinde yaşadığı toprak parçasında iyisiyle kötüsüyle, eğrisiyle doğrusuyla yaptığı ve yapmadığı işler, kurduğu şehirler arkeolojik olarak yani “geçmişin şahitleri” olarak insanların gezip ibret almaları için muhafaza edilmelidir. Bu husus doğrudan inancımızın emri olarak insanlara hatırlatılmıştır.
Bu bakışla Efes Harabelerini, Ani Harabelerini, Göbekli Tepeyi, Erzurum/Oltu ve civarindaki en az 3000 yıllık kaleleri, Çorum çevresindeki Hitit harabelerini, Hatay ve çevresini, Kütahya’daki Aizona’yı ve daha adını sayamadığım Anadolu’daki bir çok medeniyeti görmüş olan ören yerlerini bir düşünelim. Her deprem olduğunda bu şehirler hiç kalıntı kalmayacak şekilde o günün imkanlarıyla dümdüz edilseydi bize bugün görecek ve ibret alacak ne kalırdı.
Evet eskiden belki her şeyi çok kolay yok edecek bu kadar güçlü iş makinaları yoktu ancak unutmayalım pramitleri, Efesi, Aizona’yı ve güçlü kaleri inşa edecek güç, insanda her zaman vardı. İş makinalarımız güçlü diye deprem harebesini ortadan kaldırmak ve hiç deprem olmamış gibi bir ortam oluşturmak doğru değil.
Eğrisiyle doğrusuyla, iyisiyle kötüsüyle geçmişimiz ve bu günümüzle yüzleşmek zorundayız. İyi şeylerden örnek, kötü işlerden ibret almak durumundayız.
Bizler geçmişten kalan eserler yoluyla; geçmişin yaşantıları, şehirleşmeleri, iyi-kötü işleri hakkında bilgi edinebilme ve bunu bir değer olarak gelecek nesillere aktarabilme imkanına kavuşuyoruz. Eğer bu yüzleşmeyi hakkıyla yapabilirsek bizden sonraki nesillerdeki her alandan insanın kendi yaşadığı dönemlerde buraları ziyaret ederek, geçmişin şehirleşme ve yaşam seviyesi hakkında ilgi ve bilgi alanlarına göre dersler çıkarmasına ve buradan hareketle geleceğe yön verebilecek çalışmalar ve akıl yürütmeleri yapabilmesine imkan tanımış oluruz.
Yeryüzü geçmişin haberlerini ancak bu şekilde bize aktarabiliyor. Başka türlü geçmişten hisse almak nasıl mümkün olabilecek.?
Belki 1999 depreminde hasar görmüş şehirlerde ibret almak anlamında bir açık hava müzesi kurabilseydik, o müzeyi gören ve ibret alan bir siyasetçi, şehir plancı, müteahhit veya mimar bugün yıkılan şehirleri yapmaktan imtina ederdi.
Bunun için her şehirde örnek olarak belirlenmişdepreme şahitlik etmiş mekanların ve deprem atıklarının depolandığıalanların muhafaza edilerek; başta siyasetçiler ve müteahhitler olmak üzere, özellikle bilim adamları, mimarlar, şehir plancıları, inşaat mühendisleri, jeologlar, jeofizikçiler ve sosyologların, eğitimin bir parçası olarakilk okuldan üniversiteye kadar her seviyeden öğrencilerinziyaret edip gerekli dersleri alacağıadeta açık hava deprem müzesine dönüştürülmesi, hepimize faydalı olacaktır.
12.05.2023, Ankara
ABD Seçiminin Tarafları | Hamza Er
07.11.2024
DİN VE DEVRİM / Muharrem BALCI
14.10.2024
Direnişin Cesur Lideri Şehid Oldu..
18.10.2024
Tarih böyle alçaklık görmedi
16.10.2024
Söz mü Eylem mi.. Nereye? CAVİT OKUR 20.10.2024