insanız ya !
zor anlarda güvende olmak için altına sığınacağımız bir gölgelik olsun isteriz.
hatta üzerinde gölgesi yani kollayanı çok olan kişilere gıptayla bakarız.
bilmeyiz işte,bilemeyiz;
her bir sığındığımız şeyin gölgesi gördüğümüzü sınırlandırır. hayatı yani …
bunu okuyan meczup ökkeş !
sadece sığınılca gölgesine
insana özgürlük veren allah’a hamd olsun
kesilen kurban
üzerinize çöken gölgelerden kurtuluşunuza vesile olsun dedi…
gölgede ot bitmez be dost .
ulu çınar altında boy atan bir bitki göremezsiniz.
çok zaman ya kendi isteğimizle gönüllü olarak
belki de böyle olacak zannettiğimizden
yada bilirsiniz işte ,
burkulan kolumuz nedeniyle zoraki
gece gibi gölgeler sarar etrafımızı… .
devlet zulmü gibi işte,
biz müslümanlar iyi biliriz o gücü.!
veya
ebeveynlerin gölgesinde hiç büyümeyen çocuklar bilirim yaşı 40 geçmiş…
sonra hani bir çift göze vurulur ya insan , sevda diyorlar adına
aşkın gölgesi düşer hayatın her anına .
kör eder adamı etrafına…
bilen bilir..!
en tehlikeli olan da ‘’inanmışlık’’ ,ne acayip bir tutkudur o.!.
‘’dünya, cennetin tarlasıdır’’ bilgisi varken akıllarımızda
cennete girmek için gölgesine sığınacak yer aramakla geçer ömürler
terlemeden kolayca girmek için cennete
en koyu gölgeler altına sığınan kalabalıkların içine atarız kendimizi …
‘şıh’ından medet ummak gibi işte…
‘’ey kızım fatıma !
ben sana iltimas geçemeceğim bir günden bahsediyorum ,anla!’’
diyen peygamber sözü dillerimiz de söylenir dururken hemde …
onun için olsa gerek
her günü aynı tıpkı benzer hayatlar yaşıyoruz. farkında mıyız?
gölgeler altında sözde güvenlikli alanlarda geziniyoruz ..
daha can sıkıcı olan belli yaşa kadar gördüklerimiz
uzun yıllar benzer göreceğimiz şeyleri de belirliyor ve onun için yaşıyoruz...
ve buna razı oluyoruz.
sonra
ezbere düşünce yaşanan gündelik hayatlarımız
sığ, tatsız tuzsuz oluyor işte
mazeretlerimiz ise hazır dillerde.
‘’yapacak bir şey yok..’’
ne can sıkıntısı bir cümledir o !’’yapacak birşey yok’’ sözü
zihinlerimize attığımız birer prangaya dönüşüyor..
o'zaman
her gün ayak basıp geçtiğimiz
gölgesi olmayan yerde
taşı yarıp çıkan bir çiçek bize görünmez oluyor işte..
hayır hayır dost !
gölgeler altında kaldığımız için
görmediğimiz, bakmadığımız öyle çok yer var ki ;
dışarda uzak yerlerde ne oluyora bakacak mecalimiz kalmıyor, onu derim..
farkındalıklarımız bize değer katan ve hayata renk katan şeyler ken
ah!
görüş açımız kadar olduğumuzu bilmekten bahsediyorum…
öyle valla öyle!
gözler görmek için vardır ve bakarız o'kadar ama bakınca görmüş olmayız.
çünkü görülmesi gereken aranan şeydir.
sahi aradığımız kadarız biliyorsunuz değil mi.?
çünkü gözler gör dediğin şeyi görür dost
onu derim.
gördüklerimiz bize yetince
görmediklerimizi gölgeler.
gölgeler hayatlarımızı belirler,
zihnimizi çepeçevre kuşatan ne varsa
hayatı dar ve sığ yerinden gösterir, yaşatır.
daha acı olan
bu sığ anlayış nedeniyle
sözde benzer konforlar yaşatmak için
gücümüzün yettiği kim varsa çevremizde üzerlerine bir gölge gibi çökeriz!
eş gibi,
evlat gibi …
ah ki ah!
konuşalım burayı
değer sanki!
belki…