Türk Modernleşmesi Üzerine Düşünceler-5
Yazarımız Yusuf Yavuzyılmaz'ın hazırladığı "Türk Modernleşmesi Üzerine Düşünceler" konulu yeni yazı dizisinin
5. bölümünü ilginize sunuyoruz..
Hertaraf Haber
Cumhuriyetin ilk yıllarındaki uygulamalara yönelik en küçük bir sosyolojik eleştiriyi, "Söyle bakalım sen Atatürkçü müsün” gibi bir sorunun etrafında manipüle etmeye dönük çalışan, bir bilimsel tartışma ile kaba efelenmeyi karıştıran milliyetçi kafa, senin entelektüel bir tartışmada yerin yok. "Atatürk'ün adı ve mirası üzerine konuşmak, eğer bu, bir eleştiri havası taşıyorsa daha baştan reddedilir ve asla kabul edilmez. Atatürk üzerine oluşturulan popüler tasavvurun, bugün içinde yaşadığımız dünyanın kabulleri söz konusu olduğunda nelere tekabül ettiğine bile pek az dikkat edilmekte, hatta taşınması gereken bir merak bile sıklıkla ihmal edilmektedir. Atatürk'e yönelik olarak gerçekleştirilen analizlerde dikkat çeken, onun, içinde yer aldığı modern dünyanın kavramlarıyla değil, yıkmaya çalıştığı bir dünyanın kavramlarıyla ilişkilendirilerek tanımlanmasıdır... Bu değerlendirmeler, somut ve rasyonel gerçeklikler yerine modernize edilmiş bir maneviyatla temellendirilmektedir." ( Necdet Subaşı, Sosyoloji Günlükleri, Mahya Yayınları, s: 61-62)
Diğer yandan özellikle Cumhuriyet Modernleşmesi Döneminde oluşturulmaya çalışılan imaj Kemalizm tartışmalarında önemlidir. Dönemin Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi Atatürk için sorulan bir soruya verdiği cevap: "Efendiler, onun her yaptığı doğrudur. Eğer dininizi değiştirin derse, tereddüt etmeyin, onda da bir hikmet vardır" (Hasan Ünder, 2001, "Atatürk imgesinin siyasal yaşamdaki rolü." modern Türkiye’de siyasi düşünce, cilt 2, Kemalizm)
Üzerinden bunca zaman geçmesine karşın 12 Eylül, Türk siyasal sistemi üzerindeki baskın etkisini hala sürdürüyor. Bunun en büyük nedeni bu darbenin ardından yapılan anayasayı Türk siyasal aklının hala değiştirememiş olmasıdır. Öyle görülüyor ki, Türk siyaseti darbe anayasasını eleştirse bile bunu değiştirecek adımları çeşitli gerekçelerle atamıyor. Bunun en büyük nedeni belki de, 12 Eylül siyaset anlayışının, Türk siyasal aklının genlerine işlemiş yapısıdır.
Sosyalist ve milliyetçi gençlerin toplum ütopyasının, farklı siyasal parametrelerden hareket etse de, benzer yani totaliter olmalarıdır. İkisinde de lider kültü ve baskınlığı egemendir. Milliyetçilerin lider kültü daha çok tarihten ve esir Türklerden; solcuların ki ise sosyalist ülkelerden öykünme şeklinde idi. Sanılanın aksine milliyetçilik de sosyalizm de bu toprakları kuşatmayı başarabilecek kadar yerli değildi. Sahip oldukları felsefi ve ideolojik formasyon ile Anadolu irfanını kucaklayacak ferasetleri yoktu.
Deniz Gezmiş, bir sol idol devrimci olarak, askeri çevrelerle yapacağı ortaklıkla bir halk ihtilalının hayalini kuran, şiddet yoluyla toplumu dönüştürmeye çalışan, halkın dini değerlerine yabancı bir figür olarak, ülkücü militanlardan daha az şiddet yanlısı değildi.
12 Eylül, Cumhuriyetin "Türkiye nedir?” sorusuna verdiği cevabın sosyalistler ve milliyetçileri tatmin etmemesinin bir sonucu olarak da okunabilir. Türkiye henüz "Türkiye nedir? sorusuna ortak bir cevabın verildiği ülke değildir. Bundan dolayı ideolojik tutumlar diğerini yok edecek bir düşman olarak görürler. 12 Eylül öncesi sosyalist ve milliyetçiler, sosyalist ve ülkücü bir devlet tasarımında tasarımda birbirlerinin hayat hakkı olmadığını biliyorlardı.
Milliyetçilerin Türkiye tasarımında solcuların, sosyalistlerin devlet tasarımında ise sağcıların yeri yoktu. Çoğulculuktan yoksun böyle bir zihniyetin şiddet üretmemesi ise mümkün değildir.
27 Mayıs darbesi sadece toplumu otoriter yöntemlerle baskı altına alan bir darbe olarak değil, aynı zamanda sonucu kurulan düzmece mahkemelerde yargılanıp idam cezasına çarptırılan Adnan Menderes ve arkadaşlarının katledilmelerinin zemini hazırlayan bir tarih kesiti olarak hafızalarda yer etmiştir.
28 Şubat sürecinin kudretli generali İsmail Hakkı Karadayı ve onun izinden gidenler dahil, süreci yürüten asker ve sivil aktörlerin tutumları, Türkiye’deki darbe geleneği üzerinde önemle durmayı gerektirmektedir. Karadayı’nın zamanın başbakanı Erbakan ile yaptığı görüşmenin resmi basına yansımıştı. Bu tutum aslında darbeci zihniyetin kodlarını okumak bakımından son derece önemlidir. Karadayı’nın Erbakan’a direktif verir gibi konuştuğu bu resim onu ve yaslandığı militarist zihniyet dünyasını çok iyi tanımlıyor. Atanmış ve hükümetin emrinde olması gereken bir bürokratın başbakana yaramaz bir çocuğu hesaba çeker gibi konuşuyor olması, Türkiye’de askeri bürokrasinin konumu açısından dikkat çekici olmuştur. Kuşkusuz bu hareketiyle o, asıl kudretin kendisinde olduğunu hatırlatıyor. Tıpkı faşist ve darbesi alçakların 27 Mayıs ertesinde Menderes'e yaptıklarının benzerini zamanın Başbakanı Erbakan’a yapıyor.
27 Mayıs darbeci militarist faşizminin ürettiği bir zihniyet uzun yıllar Türk siyasetinin üzerine çöktü. Darbecilerin çoğu, artık her faninin varacağı mutlak ve zerre miktar hata yapılmayan bir yargılayıcının önünde. Binlerce insanin zulüm görüp gözyaşı dökmesine neden olmanın bedelini ödeyecekler. Darbecilerin suçu çok büyük ve dosyaları kabarıktır.
Siyasal açıdan darbeciler, militarist faşizmin samimi bir temsilcileridir. Darbeciler, Atatürk ilke ve devrimlerinin ve Kemalizm’in savunucusu olarak tanımlıyorlar kendilerini. Kemalizm’i kendi görüşleri doğrultusunda araçsallaştırarak kullanıyorlar. Bu yüzden buna muhalif olarak konumlandırdıkları herkesi düşman görüyorlardı. Darbeciler kendilerini Kemalist olarak tanımlayabilir; ama asla demokrasi, hukuk, özgürlük ve halk iradesi taraftarı olarak tanımlayamaz. Demokrasi, halk iradesi gibi kavramlar sözlüklerinde yoktur. Çoğu ömrünü verdiği kavgayı kaybetti. Sosyoloji ideolojiyi yendi. Ancak yine de darbeciler, 27 Mayıs faşizminin açtığı yolda samimi bir şekilde yürüdüler ve yürümeye devam etmektedirler.
Devam Edecek..
HOCAM ŞEYHO DUMAN-CELAL SANCAR
06.12.2024
HTŞ’ye Humus yolu açıldı
06.12.2024
Hocam Şeyho Duman|Talip Özçelik
09.12.2024
ALİYA’DA HUKUK VE DÜZEN / Muharrem BALCI
11.11.2024
Hamza ER'le Derkenar..
11.11.2024
Taassup | Ümit Aktaş
12.11.2024
Yemen’den İsrailli kimya devine büyük darbe
15.11.2024
Ecel ve Ölüm SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 05.12.2024
CUMAYA GİTTİM GELECEĞİM ESRA DURU 06.12.2024
Suriye'de Neler Oluyor? YUSUF YAVUZYILMAZ 08.12.2024
Ecel ve Ölüm SÜLEYMAN ARSLANTAŞ 05.12.2024
ÇAĞDAŞ HAÇLI SAVAŞLARININ YÖNTEMLERİ AYTEN DURMUŞ 13.11.2024
KUR’AN’A GÖRE HZ. PEYGAMBER YUSUF YAVUZYILMAZ 17.11.2024